"Aşkım bak oğlumuz, ne kadar tatlı değil mi? Gözleri aynı sen." Kadının aşkla söylediği kelimeler kulağımda yankılanıyor, beni sersemletiyordu. Kendimi hipnotize olmuş bir şekilde yeni doğmuş bebeğe bakmaktan alıkoyamıyordum. Gözleri açıktı ve bana bakıyordu, gözleri kıpkırmızıydı aynı benimki gibi, aynı asil soyundan olan herkes gibi.
Birden ense kökümde bir karıncalanma baş gösterdi, bu karıncalanmanın bütün vücudumu yavaş yavaş ele geçirdiğini ve karnımda oluşan bir yumrunun boğazıma kadar ilerleyip beni boğmaya başladığını hissettim. Refleks olarak elim boğazıma gitti, sanki görünmez eller içten içe beni nefessiz bırakmaya çalışıyordu.
Arkama dönüp sırtımı karyolaya yasladım ve yere oturdum. Gözümü kapattım, en son nerede olduğumu ve buraya nasıl geldiğimi düşündüm ama aklıma hiçbir şey gelmedi. Boşluk. Tek hatırladığım o yaşlı kadının buruşuk yüzünün arasından parlayan simsiyah gözleriydi. Biraz daha odaklanmaya çalıştım ama boğazımdaki baskı ve vücudumdaki karıncalanma buna izin vermiyordu.
O sırada yüzümde bir el hissetim "Gözünü aç." İstemsiz olarak gözümü açtım. Gördüğüm şey muazzamdı, kıpkırmızı gözler ve kusursuz bir yüz. Bana aşkla bakan bir yüz. Nefes kesici. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve dudaklarını dudaklarıma değdirdi, beni yavaşça bütün kötü hisleri üzerimden almak istercesine öpmeye başladı. Bütün karıncalanma ve baskı bir anda yok oldu. Dudakları... ahh çok güzeldi, boğazımdaki sağ elimi serbest bırakıp onun yüzüne ellemeye başladım. Pamuk gibiydi, ikimizde öpüşümüzü derinleştirip birbirimizde kaybolmaya başladık. Dudaklarımızı birbirinden ayırmadan ayağa kalktık. Dudaklarımız arasındaki bağlantıyı kopardı, elimi tutarak beni bebek odası olduğunu sandığım odadan çıkarıp yandaki bir odaya soktu. Bu oda büyük bir yatak odasıydı, yatağın üzerinde arkası bize dönük bir şekilde altında sadece baksırı olan bir adam uyuyordu. İçim merakla doldu, kimdi bu adam? Esas ben buraya nasıl gelmiştim?
Yanımdaki elimi tutan kadını süzmeye başladım, belki de o bana anlatırdı neler olduğunu. O sırada fark ettim, üzerinde gözleriyle aynı kızıllıkta vücudunun bütün hatlarını gösteren ince dantelden bir gecelik vardı. İçimde bir yerlerde fırtınalar kopmaya başladı, resmen gözüm dönmüştü, çok güzeldi ve onu istiyordum. Neden burada olduğum, bu kadının kim olduğu, yataktaki adamın kocası olup olmadığı hiçbir şey önemli değildi. Tek istediğim oydu. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım "Seni istiyorum, hemen şimdi." dedim. Bunun üzerine güldü ve " daha çok erken sevgilim, Vigilaveris et invenire me" dedi. Sonra elimi bıraktı. Elimi bıraktığı anda karıncalanma ve boğucu his yine baş gösterdi, ayaklarım bedenimi taşıyamadı ve yere düştüm. Kulaklarım çınlıyor ve ruhumun bedenimi terk ettiğini hissediyorum. Sonra her şey karanlığa hapsoldu.Bana aşkla bakan bir çift kızıl göz dışında...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Boyutsuz (Kızıl Kraliçe)
Fantasy"O sensin." Dedi kırmızı gözlerini üzerime dikip. "Benim kraliçem sensin, kehanet hiçbir zaman şaşmaz. Yine şaşmadı ama gözlerin..." diyerek çenemi tutup beni kendine yaklaştırdı ve gözlerini gözlerimi incelemekten alıp dudaklarıma kaydırdı. " ama...