Uyandığımda, dövmelerle kaplı olan kemikli kolu, belime sarılıydı. Bu duyguyu seviyordum. Onunla yan yana olmayı seviyordum. Beni benimsemesini, kıskanmasını, hepsini seviyordum.
Böyle güzel bir varlığın abim olması bazen haksızlıkmış gibi geliyordu bana. Öz abim değildi, fakat ben küçükken babamın annesiyle evlenmesiyle kardeş olmuştuk işte. Bu yüzden, asla birlikte olamayacağımızı bilmek, acı veriyordu doğrusu.
Evet yanlıştı bu düşüncelerim biliyorum. Birbirimize karşı kardeşlerin hissetmesi gereken duygulardan daha derin ve farklı duygular besliyor olmamız da yanlıştı, bunu da biliyorum.
Fakat bu, elimde olan bir şey değildi. O bana bu kadar yakınken, o kadar iç içeyken, kendime karşı koyamıyordum, duygularıma hakim olamıyordum.
Tanrıdan tek bir isteğim var, o da duygularımın en yakın zamanda değişmesinden başka bir şey değil.
Kıpırdanarak ona biraz daha sokuldum ve gözlerimi kapatarak tapılası kokusunu içime çektim. Sigara kokusu vardı parfüm kokusuna karışmış.
Normalde iğrenç gelen bu koku, onun olunca dünyadaki en eşsiz koku oluyordu.
Başımı göğüsüne yaslayarak yeniden uykuya dalmayı denedim.
Tam uykuya dalacakken kolunu kıpırdatarak beni kendisine daha çok çekti. Zaten neredeyse üzerindeyken, bunu yaparak beni tamamiyle üzerine çıkardı.
Bu durumda uyumaya çalışmak zordu. Alt taraflarımda garip bir baskı hissetmek beni zaten yeterince germiyormuş gibi, bu baskının ne olduğunu bilmek daha da geriyordu.
Bacaklarımı iki yanına açarak düzelerimin üzerine çıkıp, tam kalkacaktım ki burnunu kırıştırarak gözlerini açtı.
'Aby bebeğim ne yapıyorsun?' Dedi beni üzerinde görünce.
Ela gözlerinin içine bakmak yetmiyormuş gibi bir de sabah sesini duyunca dizlerim titredi ve kendimi bir an tutamadan tam O'nun üzerine çöktüm.
'Aby, tanrım!' Dedi acı çeker gibi. Bir an canını acıttığımı sandım, fakat altımdaki şişkinliğin kıpırtısını hissedince ne olduğunu anladım.
Gözlerim irileşirken bir an ne yapacağımı kestiremedim ve içine girdiğim şoktan dolayı üzerinde oturmaya devam ettim. Acilen sakinleşmeliydim.
Birkaç saniye sonra kendime geldim. Hiç bir şey olmamış gibi boğazımı temizleyerek cevap verdim.
'Tanrım. Zayn beni korkuttun. Uyandığımda baktım ki üzerindeymişim. Ondan kalkacaktım. Sen de uyandın o arada.' Dedim, sözlerimin ne kadar garip olduğunu bildiğim halde. Devrik ve karışık bir cümle kurmuştum, umarım ne demek istediğimi anlardı.
'Ihm, anlıyorum.' Dedi garip bir ses tonuyla. Üzerinde olmamdan rahatsızdı fakat beni kaldırmak adına bir eylemde bulunmuyordu.
Nihayetinde, saçmaladığımı farkedince üzerinden kalkmaya karar verdim fakat ellerini belime koyarak beni durdurdu. Bunu yaparken istemsizce beni kendisine bastırmıştı. Ve altımda sadece iç çamaşırı ve üzerinde büyük bir tişört olduğundan, altımdaki şişkinliği tamamiyle oramda hissetmiştim.
'Konuşmamız gerekiyor.' Dedi ciddi fakat bir o kadar da cılız bir sesle. Derin bir nefes aldıktan sonra ona cevap verdim.
'Tanrım. Zayn. Evet biliyorum yeni bir okul, yeni çevre, yeni insanlar ve yeni herşey. Kimseye güvenmeyeceğim, kimseye nerede yaşadığımı söylemeyeceğim ve görünmez olmaya çalışacağım.' Dedim sonlara doğru kızgın bir ses tonuyla. O sırada Zayn'in bunu yapmamdan nefret ettiğini bile bile göz de devirmiştim.
Bakışları ciddileşirken, beni aniden altına aldı ve vücudunu tamamiyle bana yapıştırdı. Her yerini, her yerimde hissediyordum. Yüzlerimiz arasında santimetreler vardı ve bu benim psikolojim açısından hiç de sağlıklı bir yakınlık değildi.
'Sen. Bana. Göz. Mü. Devirdin. Abygail. Malik.?' Dedi ciddi bir sesle.
Sinirlenmişti ve sinirli Zayn'i hiç sevmiyordum. Çok kalp kırıcı oluyordu. Gözü dönüyor, yaptıklarının farkına varamıyordu.
Bunu farkedince ellerimi yanaklarına koyarak okşadım. Bunu seviyordu, biliyordum.
'Zayn şaka amaçlıydı.' Dedim tatlı ve sakin bir şekilde. O sırada elaları, gözlerimden dudaklarıma kaymıştı. O bunu yapınca benim de gözlerim istemsizce onun dudakların inmişti. Kendime hakim olmam gerektiğini biliyordum, fakat karşımda o varken bu neredeyse imkansızdı.
Dudaklarını benimkilere yaklaştırarak, yavaşça dudaklarımızı birleştirdi.Dudaklarını hiç hareket ettirmeden birkaç saniye boyunca benimkilerin üzerinde beklettikten sonra aniden üzerimden kalkarak odadan hızla çıktı.
Çıkmadan önce duyduğum son şey 'çabuk ol, okula geç kalacağız' diyişiydi.