Gecenin sokak lambalarına gölge düşüren, kasvetli karanlığı her yanı sarmıştı. Yağmurun çiseleyen damlaları kaldırımlara düşerken sokaktan geçen bir adam bağırıyor, birileriyle kavga ediyordu. Belki başka bir şehirde bir insan ölüyordu ya da can çekişiyordu, hatta belki de biri daha yeni yeni doğuyordu. Yağmur, gündüzden beri kalbine düşen sancı ve iç sıkıntısı ile yatağında uzanıyordu. Toprak rengi gözlerini yaratana ömrünü seve seve vereceği, sevdiği adam ve henüz yeni tanıdıkları kızları beraber parka gitmişlerdi. Yağmur, can sıkıntısından dışarı çıkmak istememişti. Ama sonra fikrini değiştirdi. Belki bu yersiz kuruntusunu içinden, dışarı çıkıp temiz hava alınca atabilirdi. Yağmur yataktan kalktı. Üzerini değiştirdi. Parka gidecekti. Dışarı çıktı. Hava biraz soğuktu. Yağmur havayı ciğerlerini fazlasıyla dolduracak kadar içine çekmişti. Biraz yürüdü. Üşümeye başlamıştı biraz. Ellerini kabanının cebine koyup kabanına sıkı sıkı sarıldı. Aklı hâlâ başka düşüncelerdeydi. Aslında içindeki kötü hisin nedenini bilmiyordu. Belki de içgüdüleri gelecekte başına gelecek olayları seziyordu. Ama Yağmur'un bundan haberi yoktu tabi ki.
Yağmur yürüdü, etrafına bakmadan. Rotasını karıştırmış bir yelkenli gibiydi adeta. Yersiz bir fırtınaya rastlamış gibi nereye gittiğini bilmeden oradan oraya savruluyordu cansız mankenleri andıran soğuk ve kireç rengi bedeni. Yağmur yirmi beş yaşında, üniversiteyi henüz bir senedir bitirmiş bir hemşireydi. Yağmuru andıran gri-mavi gözleri isminin hakkını veriyordu. Dönemin tarzına değil farzına uygun giyiniyordu. Tesettürlüydü ve tesettürü onun özgürlüğüydü. Karakteri; şimdiki insanlara tezattı. "İnsanlar neden kötü ki? Neden kırıcı ki? Neden 'Ben senin üzülmene dayanamam.' dedikten sonra fütursuzca çekip gidiyorlar ki?" diye düşünmeden edemiyor insan. Buna rağmen iyi insanlar var ve bu soruları da genellikle o iyi insanlar sorar. Yağmur da o iyi insanlardan biri işte. Kimseyi kırmamıştı mesela hayatı boyunca. Kimsenin duygularıyla oynayamamıştı. Kimsenin kalbine girip sonra da o kalbi yerinden yurdundan etmemişti. Bir insanı kırmak, kandırmak ya da aldatmak kadar kötü bir davranış olamaz herhalde. O insanı nefes alan bir ceset haline getirmek, mutluymuş gibi davranmak zorunda bıraktırmak vicdan kârı değil. Ve elbette ki hayatın en değişmez formülü - Eden= Bulur- kaçınılmazdır. Yağmur hayatı boyunca hep iyi bir insan olmuştu. Hep kırılan taraftı. Ama hep unuttuğu bir nokta vardı; iyi insanlar kaybetmez, kaybedilir. Ama Yağmur bunu hep unuttu. Kötü şeyler üst üste gelmişti çünkü hep. Savunmasızdı, bu yüzdendi kırgınlığı. Her şeye rağmen iyi bir insandı ama. Bazen hayatını sorguluyordu istemsizce. Bazen de " Ne olacaksa olsun artık." diyordu. "Ağlayacaksak ağlayalım, sabredeceksek sabredelim, en güzeli de imtihan edilecekse edilelim." diye düşünüyordu içten içe. Beklemeyi sevmezdi.Nereye gittiğini bilmiyordu. Sadece yürüyordu. Yürüdü, yürüdü etrafına bakmadan. Biraz daha yürüdükten sonra kendini şehrin en bilmediği yerinde bulmuştu. Burası sekiz katlı, terkedilmiş ve çok ürkütücü bir binaydı. Ama Yağmur cesaret edip içeri girdi. Düşündü ki binanın en yüksek katına çıkarsa şehrin manzarasını görür ve biraz ferahlardı. Biraz bile olsa rahatlardı. Merdivenleri çıkarken cılız bir ışık gördü. Bu vesileyle en üst kata çıkmayı başardı. Bir süre durup o manzarayı izledi. Ama bu manzara da kapatamadı yaralarını. Zaten hiçbir manzara kapatamazdı ki yarasını. Kur'an-ı Kerim manzarası hariç. Yine ümitsizleşti ve yine vazgeçti güzel günleri beklemekten. Ve geldiği gibi gitmeye koyuldu hemen. Merdivenleri yavaş yavaş inerken etraf karanlığa gömüldü tıpkı aciz ruhlarımız gibi. Eski cılız ışık bile yoktu. Yağmur merdivenleri ağır ağır inerken ayağı bir cisme çarptı ve çarptığı cisim merdivenlerden düştü. Çok gürültü çıkardı o sessizliğin arasında ve bir köpek sesi geldi. Yağmur köpeklerden korkardı. Karanlığa aldırmadan koşmaya başladı. Derken bir anda, ne olduğunu anlamadan yerde buldu kendini. Gözleri ağır ağır kapanıyordu.
Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darp Edilmiş Ruhlar
SpiritualBazı varlıklar vardır, birbirini tamamlar. Ve tek bir bedene ulaşınca ayrı olmayı unutup tek olurlar. Bir daha da ayrılmamak üzere yemin ederler birbirlerine, birbirlerinden habersiz. En tanıdık örnek; toprak ve yağmur. Yağmur yağar, toprağa ulaş...