Yağmur bilinci kapalı bir şekilde yerde yatıyordu. Bulunduğu yer boşluktu. Öyle hissediyordu Yağmur. Hiçbir şey duymuyordu. Hiçbir şey hissetmiyordu. Sanki ezilme duygusuydu yaşadıkları; güçsüz, savunmasız, duygusuz, hissiz. Ağlamak mı istiyordu? İstese bile ağlayamazdı. Boşluğa gözyaşı düşmezdi ki. Yağmur gittikçe enerji kaybediyor ve güçsüzleşiyordu. Ruhu sıkılıyor ve daralıyordu. Ölüm soğukluğu ve sessizliği vardı ruhunda. O böyle hissederken dışarıda hayat devam ediyordu tabi. Başında doktorlar vardı mesela. Sağlık durumunu kontrol ediyorlardı. "Toparlanma süresi biraz uzun olabilir. Yorgun bir bedeni var hastanın." diyordu doktor. Evet, toparlanması biraz zaman alabilir. Ama yorgun diye güçsüz de değildi. Bilakis, çok güçlüydü aslında. Ve bu boşluktan kurtulabilirdi.
*******************************
Yağmur gözlerini açtı. Bulunduğu yer bir hastane odasıydı. Burası hasta kokuyordu. Yağmur buradan rahatsız olmuştu. Yanıbaşında birinin olduğunu fark etti. Bu çok tatlı gülümseyen bir kadındı. Yağmur bu kadını tanıyamadı. Kadını biraz süzdükten sonra sordu:
- Siz kimsiniz?
- Merhaba. Ben Deniz. Hatırladın mı?
- Hayır, hatırlayamadım.
Bu kadının daha da gülümsemesine yol açmıştı.
- Hafif bir kafa travması geçirdin ama korkma önemli bir şey değil. Sadece davranış bozuklukları ve kısa bir hafıza kaybı yaşayacaksın.
- Ne kadar kısa?
- Bilemiyorum. Bu arada sormayı unutttum, ismini hatırlıyor musun?
- Hayır.
Bu, Deniz'i mutlu etmişti.
- Ne zamandır buradayım.
- Yaklaşık bir haftadır buradayız. Dediğim gibi çok önemli bir şey yok, sadece doktor kafa travması olduğu için müşahede altında tutmak istedi. Hadi gidiyoruz.
- Nereye?
-Evimize. Çıkmak istemiyor musun yoksa. Merak etme ben sana evde çok iyi bakacağım.
Yağmur karşısında gülümseyen kadına baktı. Gülümseyen insanları görünce kendi de gülümserdi.
- Ben burada biraz sıkıldım. Çıkalım mı artık?
- Çıkalım Deniz. Bu arada biz nereden tanışıyoruz seninle?
- Burada konuşmayalım istersen evdeyken uzun uzun tanışıp konuşuruz.
- Tamam zaten sıkıcı bir havası var buranın.
Deniz, Yağmur'a kalkması için yardım etti. Yağmur'un Deniz'e kanı ısınmıştı. Hastaneden çıktıklarında Yağmur havayı çiğerlerinin içine bolca çekti. Deniz, onlara doğru gelen taksiyi durdurdu. Taksiye bindiler ve eve doğru yola koyuldular. Yağmur, geçmişi hakkında hiçbir şey hatırlamıyordu. Bu yüzden de Deniz'e geçmişi hakkında bir şeyler sormak istiyordu. Ama nedense buna cesaret edemiyordu. Deniz'e ısınmıştı ama onunla pek samimiyet kurmamıştı, bu yüzden de aralarındaki ilişkiye güvenemiyor ve Deniz'e karşı rahat davranamıyordu. Yeni tanışmış sayılırlardı zaten. Tanışalı ne kadar oldu ki? Alt tarafı birkaç saat. Yağmur bunları ve daha nice içini kemiren düşüncelerle boğuşurken Deniz:
- Geldik canım benim, inmene yardım edeyim mi?
- Hayır, teşekkürler.
Beraber arabadan indiler. Burası inanılmaz bir yerdi. Yağmur gözlerine inanamadı. Geldikleri yer yayla gibi bir yerdi ama yayla değildi. Yemyeşil ve çok güzelbir yerdi. Ve Deniz'in "Bizim evimiz" diye tanıttığı ev huzur veriyordu insana, rengi gibi; mavi. Gökyüzünün, denizin ve dalgaların rengi mavi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darp Edilmiş Ruhlar
EspiritualBazı varlıklar vardır, birbirini tamamlar. Ve tek bir bedene ulaşınca ayrı olmayı unutup tek olurlar. Bir daha da ayrılmamak üzere yemin ederler birbirlerine, birbirlerinden habersiz. En tanıdık örnek; toprak ve yağmur. Yağmur yağar, toprağa ulaş...