5 - bir umudu serer tanrı her gece üstüme.

2.3K 266 102
                                    

"Sen kesinlikle aptalsın!" Jongdae gülleri demet haline getirip destelere eklerken, dişlerinin arasından tısladı. "Herif ardına bile bakmadan gitti."

"Ee..." dedim umursamazca. "...ne olmuş?"

"Aşkına sahip çıkamadın, olan bu!"

İfadesiz suratımda gülümse yerleştiğinde, topladığım gülleri bir kenara bıraktım. Jongin gideli neredeyse 3 ay olacaktı ve ben aynı hayatıma devam ediyordum.

"Evli ve bir çocuk babası olan birine sahip çıkamadım." İnatla eldivenleri bana uzatırken, aynı inatla o eldivenleri giyinmedim. Ben güllere çıplak elle dokunmazsam rahat hissetmezdim. "Ne diyecektim? Seni seviyorum Jongin, aileni bırakıp benimle bir hayat yaşamaya ne dersin, mi?" Ellerimdeki kabuk bağlayan yaraları yolduğumda, suratını buruşturarak kafasını yanlara sallamıştı.

"Yapma şunu." Elime vurduğunda, omzundan ittim. "Sonuçta o kızla nişanlamadan önce ona söyleyebilmen için dolu dolu günlerin vardı." Seranın içinde rüzgar esmeye başlarken, kollarımı kendime sardım.

"Her şey o kadar basit değil." dedim ağlamaya hazır bir tonda. "Çok hızlı gelişti." Duraksadım. Anılar bir bir gözümün önüne düşerken, kendimi yere bıraktım. "Masal okumadan uyuyamayan adamın bebeği oldu." Jongdae benim gibi yere oturduğunda, uzaktan tarlası yanmışlık vardı üstümüzde. "Her gece de içerdi." dediğimde Jongdae bana baktı. "Süt." İkimizde dişlerimizi göstererek gülmüştük.

"Aslında Kim Jongin'den nefret ediyorum." dedi elindeki budama makasını toprağa saplarken. "Vay be." Sonra bana döndü. "Ben bu heriften baya nefret ediyorum."

"Neden?"

"Aşık olduğum kadını aldı götürdü."

Öylece birbirimize bakarken, ne diyeceğimi bilemedim. Hiçbir şey olmamış gibi tekrar güllere dokunurken alevler etrafımızı sarmıştı. Tarlamız yanıyor gibiydi. Yine de yanımda dolaşan hayali çok güzeldi. Jongin giderken herkesten bir parça almış meğer. Jongin giderken beraberinde varımı yoğumu götürmüştü.

Elimde çıkarılmayan dikenlerin sızısı, kalbimde sararmış solmuş yapraklar... Üstüne basmışlık var bende.

Bende, bir aşk var, nasıl bitecek bilmem.

***

şubat 2018

Ertesi gün işe geç kalmamıştım. Tüm gece uyanık kalıp, gecenin sessizliğine ortak olmuştum. Beyaz lotus çiçeği, küresinin içinde yuvarlandığı yerde duruyordu. Ona dokunmadım. Uzaktan izlemekle yetindim. Kırışmış gömleğimi pantalonumun içine sıkıştırmaya son vererek, şirketin kapısından içeri girdim. Bugün büyük ihtimalle, büyük toplantı için herkes buradaydı. O da buradaydı. Hissedebiliyordum. Oldukça garip olsa da, hissediyordum. Telefonun cebimde titrediğinde asansörü beklemeye başladım. Arayan Jongdae'ydi.

"Alo?" Dediğimde karşı taraftan bir homurdanma yükseldi. "Jongdae, şirketteyim ne diyorsan acele et."

"Annem bizde." Bağırmaya yakın olan ses tonuyla konuştuğunda, gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Annem Jongdae'yle iyi anlaşamazdı.

"Ee?" dedim ve asansörün gelmesini hızlandıracakmışım gibi defalarca tuşa bastım.

"Senin gelmeni istiyor."

"Çalıştığımı biliyorsun."

"Evet ama-" Asansörün kapıları iki yana açılırken, Kim Jongin tüm ihtişamıyla karşıma çıktı. Kulaklarım hiçbir şeyi duymazken telefonu kulağımdan indirmiştim. Gözlerim onun üstünde saatlerce durmak istiyor, biliyorum ama bakamazdım. Bakarsam dayanamazdım. Beni gördüğünde sakince yana kaymış ve geçmem için yer vermişti. Daha fazla olduğum yerde dikilmeden kabinin içine girdim. Gideceğim kata birden fazla basarken, gözleri üstümdeydi. Kapılar kapanıp, dış dünyadan bağlantımızı kestiğinde derin bir nefes aldım. Burnuma dolan kokusu aynıydı. Özlemek değil, hasret kalmıştım. Bunca senedir ilk defa bu kadar yakın duruyorduk birbirmize ve ben kafayı sıyırmak üzereydim. Ayakkabıları zeminde aşağı yukarı oynayıp ses çıkarttığında, bir derdi olduğunu biliyordum. Birazdan ellerini boynuna götürecek ve kaşıyacaktı. Göz ucuyla ona baktığımda, ellerini boynuna götürdü. Sanki seneler öncesinde gördüğüm oğlan, hâlâ yanı başımdaydı ama Jongin giderken, bana çocukluğunu da bırakmıştı. Büyütmüştüm, düşe kalka büyütmeye çalışmıştım. Kendim ne kadar büyüyemesem de, çalıştım.

koi no yokan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin