8 - bıraktığım yerler, kiraz bahçeleri.

2.5K 252 118
                                    

Suda boğulmuşçasına uykumdan sıçrayarak uyandığımda kafamı sert bir şeye çarpmıştım. Arabada olduğumu ve arabanın tabanına çarptığımı farketmem Jongin'in ani hareketime karşı arabanın kontrolü elinden neredeyse kaybedecekken olmuştu.

"İyi misin?" Gözleriyle bir yola bir de bana bakmaya çalışırken ağrıyan başımla gözlerim acıyla kapandı.

"Kyungsoo?" Seslendiğinde, ne gözlerimi açtım ne de tepki verdim. "İyi misin?"

"Neden bu lanet arabanın içinde olduğumu bana açıkla." Hiçbir ton içermeyen sesimle konuştum. Birkaç dakika geçmişken, nefesini stresle dışarı verdi.

"Bir yere gidiyoruz."

"Ve seninle geliyorum çünkü?"

"Bir yere gidiyoruz." Araba hızlandı. "Çünkü."

Ağzımda ki kötü tat, baş ağrım ve araba hareket ettikçe dönmeye devam eden midem sabrımı zorlarken, bir de onun hiçbir şey olmamış gibi beni alıkoymasına dayanamıyordum.

"İnmek istiyorum." Dedim ve gözlerimi açıp sokak lambaların yüzüne çarptığı sağ profiline baktım.

"Hayır," Dedi kaş çatarak. "Benimle geliyorsun."

"Hiçbir yere gelmiyorum!" Elimle buğulanan camlara vurdum. "Bu hakkı sana kim veriyor? Beni hangi sıfatla bir yerlere isteğim dışı zorla götürüyorsun? Durdur şu arabayı yoksa kapıyı açıp kendimi atacağım!"

"Çocuk kilidi var." Dümdüz sesi ve ifadesiz suratıyla ellerimi saçlarıma atıp çekiştirdim.

"ANLAMIYOR MUSUN?!" Aniden bütün kanın yüzümde toplandığını hissettim. "Ne seni görmek, ne de sesini duymaya katlanamıyorum! Hiçbir şey olmamış gibi gelip beni yine parçalara-"

"Devam et!" Kendi sesimi kestiğimde bana dönerek sinirle konuşmamı sürdürmemi istedi.

"DEFOL GİT! AÇ ŞU KAPIYI!" Kapı kulpuna uzanıp defalarca açmaya çalışırken, arabanın hızı arttıkça arttı. Her sinirle bağrışımda gaza asılıyor adrenalinden hareketlerimi frenliyordu.

"YAVAŞLA!" Beni dinlemeden karanlık yolda motorun sesini çıkartarak daha da hızlandı. Mide suyum genzime yükselmeye başladığında, "Kusacağım." Dedim. Dinlemedi. "JONGİN DURDUR ŞU ARABAYI!"

Direksiyonu solo doğru kırdığında, fren yüzünden tekerleklerden yükselen acı dolu sesi asfaltı ağlattı. Ona doğru savrulan bedenimi kemer yerinde tutarken sonunda durmuştuk. Fakat dönen başım yüzünden titreyen ellerimle camı indirdim. Refleksle daha fazla tutamadığım midemi arabadan sarkarak dışarı akıttım. Her öğürmemde başıma saplanan acıyla ağlamaya başladığımda sırtımı sıvazlayan elle daha çok ağladım.

"Bana dokunma." Halsizce soluklanmak istediğimde sırtımda elleri de, istifra etmem de durmamıştı.

Sonunda gözlerimi kapatıp kendimi geriye atarak midem yüzünden yerimden rahatsız edici hisle birkaç kez sıçradım. Fiziksel ve zihinsel tüm acıları yanında tadıyordum. Göz kapaklarıma vuran görüntü karanlığıma karanlık kattı.

"Neredeyim?" Dedim. Onun yanında çoğul eki kullanmayacaktım.

"Kendin bak."

Birkaç saniye sonra gözlerimi açtığımda arabanın farları çocukluğumuzun legolarına şahit olan tepeyi gözlerimin üstüne serdi. Tepeden gözüken şehir ışıklarıyla dünyam karardı. Camdan giren oksijen kasabaya aitti. Ve ben kasabanın eskileri solumaya başlamıştım.

"Kilidi aç." Harflerin üstüne basa basa konuştuğumda, "Gidecek misin?" diye sordu.

"Kilidi aç! SİKTİĞİMİN KİLİDİNİ AÇ!" Volkan patlamış da lavlar ağzımdan akıyormuş gibi hissediyordum. Jongin tek bir dokunuşla kilidi açtığında kapı kulpunu hızla açtım. Fakat yerimde hareket edememiştim.

koi no yokan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin