Karanlık bir odada casusluk yaparken olabilecek en klişe şeylerden biri kapıda birinin bıçakla belirmesidir. Buna ister inanın ister inanmayın o an karşıma çıkan manzara buydu. Özellikle de hayatınızı son bir aydır bir sapık yönetiyorsa. O an korkmuştum. Kübra her an cinayet işlemeye hazır surat ifadesiyle bana bakarken gerçekten korkmuştum. Korkarken hala annemin ve diğerlerinin annelerinin o listede ne işi olduğunu düşünüyordum. Kısık bir sesle, “Merhaba Kübra” diyebildim hafif sırıtarak. Kübra ise tepki vermemişti.
“O sen misin?” dedi sadece. Neyi kastettiğini anlayamamıştım. “Sen misin derken?” diyebildim. “Kemal’in peşinde olduğu kişi sen misin? Uzundur birinin peşindeydi. O sen misin?” dedi. “Hayır, o ben değilim” dedim kararlılıkla. “Nasıl emin olabilirsin bundan? Belki sensindir o” dedi. Hemen telefonumu çıkarıp, önüne attım. Gözüm elindeki bıçaktaydı. Mutfaktan aldığı belliydi. Kübra telefona baktı. “Ne şimdi bu?” dedi. “Kemal ile yazışmalarımız var. Bakarsan her şeyi anlayacaksın” dedi. Kübra ağır bir hareketle telefonu aldı ve dikkatlice incelemeye başladı. Sonra birden bıçak elinden düştü. Korkuyla geri adım attım. Kübra dizleri üzerine çökmüş ağlıyordu. “Kemal’e kim yapıyor bunları? Onun zarar görmesine dayanamam” diyordu ağlayarak. Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ama tehlike benim için geçmişti. “Bilmiyorum ama kim yapıyorsa benimle de uğraşıyor. Mesajlara bakabilirsin” dedim. Kübra bu kez yumuşak bir ifadeyle ve yaşlarla dolu gözleriyle bana bakarak, “Sana inanıyorum” dedi. Ama ben ona inanmıyordum çünkü sapığım olabilirdi. Ve tüm bunlar oyununun bir parçası da olabilirdi. Sanem, Kübra ve Sibel, bu isimlerden biri sapığımdı.
“Bu arada neden dosyalara bakıyordun?” dedi elini bana uzatarak. Ayağa kalkmak için yardım istiyordu. Yardım ederek, “Kemal bir şeye bakmamı istemişti ama anlamlı hiçbir şey bulamadım” diye yalan söyledim. Ama Kübra ikna olmamıştı. Bu da beni daha şüphelendirmişti. “Ne gibi bir şeye tam olarak? Belki ben de yardımcı olabilirim.” dedi. Bu kez sıra bendeydi. “Ne gibi konuda yardımcı olabilirsin mesela? Kemal ne kadar şey anlattı sana” dedim. Kübra bir an durdu. Ciddi bir ifadeyle bana baktı ve anlatmaya başladı: “Grup içinde birinin tehlikeli oyunlar oynadığını ve kendisinin de tehlikede olduğunu söyledi. Daha fazla şeyden bahsetmedi” dedi duraksamadan. Kemal onu yoklamak için bu bilgiyi vermiş olabilirdi. Ne de olsa kimin sapık olduğunu biliyordu. Daha fazla bilgi paylaşmak istemiyordum. “Aşağı yukarı benim de bildiklerim bunlar.” dedim. Kübra inanmamıştı. Endişe bir surat ifadesiyle, “Ama o kişi seninle de uğraşıyor. Dikkatli olman lazım” dedi. Az önce telefonuma baktığı için neler döndüğü görmüştü. İşin kötüsü Kemal ile yazışmalarımızı da görmüştü. Artık Kemal’in neyin peşinde olduğunu biliyordu. “Haklısın” dedim ve kafamı önüme eğdim.
Tam bir saat sonra odama gelmiştim. Hemen annemi aradım. Bu kez neşeli bir ses ifadesi açmamıştı. Sert bir ses tonuna sahipti. Bu pek nadir olurdu. Ve işin en garip yanı şöyle demişti: “Sinancım sonra arasan olur mu şu an meşgulüm”. “Babamla mı tartışıyorsunuz?” dedim endişeyle. “Efendim? Hayır alakası yok.” dedi. “Anne Satranç Kulübünün kurucu üyelerini tanıyor musun?” dedim. Annem duraksamıştı. “Nereden çıktı şimdi bu?” dedi. “Sadece merak ettim.” dedim yalan söyleyerek. “Evet, evet bilgim var. Ve hatta bu konuda önemli şeyler söyleyebilirim ama şimdi müsait değilim. Önemli bir misafir var” dedi. Daha fazla ısrar edemedim. Annem kapatmıştı telefonu. Ne demek istemişti acaba önemli şeyler derken? Annem bu konuda ne biliyordu ve tüm bunların benimle ve sapığımla ne ilgisi vardı? Kafam patlayacak gibiydi.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi sapıktan da mesajlar gelmeye başlamıştı. “Vay vay vay! Ucuz yırttım galiba :)” diye mesaj yollamıştı. “Senin Kübra olduğunu biliyorum. Şimdi polise gidiyorum. Yoldayım” dedim. “Aşkım beni kandıramazsın. Odanda olduğunu biliyorum” diye yanıt vermişti. Şaşırmıştım. Hemen pencereyi ve dış kapıyı kontrol ettim. Kapıda kimse yoktu. Pencereler kapalıydı. “Yanılıyorsun” dedim emin bir şekilde. “Hayır yanılmıyorum. Az önce kapıyı kontrol ettin. Sonra de pencereyi :)” demişti. Nasıl bilebiliyordu bunları? Yoksa odada mıydı? Tek kişilik oda olduğu için stüdyo daire şeklindeydi odam. Hemen mutfağı ve banyoyu kontrol ettim. Tekrar mesaj geldi. “Boşuna arama beni. Odada değilim” demişti. “Peki o zaman nereden biliyorsun tüm bunları” dedim. “Hmmm söylesem mi acaba? Peki peki kitaplığını kontrol et.” dedi. Hemen arkamı dönüp, kitaplığıma baktım. Görünürde hiçbir terslik yoktu. Yanına geldiğimde her şeyi çözmüştüm. Kablo şeklinde bir webcam orta sınıf bir akıllı telefona bağlanmıştı. Ve çektiği tüm görüntüleri canlı olarak karşıya gönderen bir uyguluma yüklüydü telefonda. Hemen telefonu kurcalamaya başladım bir ipucu bulabilir miyim diye ama hiçbir şey yoktu. “Boşuna bakma. Yepyeni” diye mesaj gelmişti. Hemen kamerayı söktüm. “Aaa şimdi seni çıplak izleyemeyeceğim :(” dedi. Ne zaman ve nasıl odama girdiğimi bilmiyordum ama bu sapık sadece sanal değildi.
“Şimdi gelelim. Sana ve Kemal’e” demişti mesajında. “Kemal salağının uzundur peşimde olduğunu biliyordum ama itiraf etmek gerekirse bu hoşuma gidiyordu. Kimliğimi de biliyor üstelik ama kimseye söyleyemez. İnan bana söyleyemez. Ve sana gelince polis olayını sen ayarlardın değil mi? Kemal o kadar akıllı olamaz” dedi devamında. “Evet” diye yanıtladım. “Az kalsa yakalanıyordum :( Ama tebrikler! Zekisin aşkım” dedi. Cevap vermedim. “Şimdi sıra bende. Bugünkü oyunumuz şöyle. Biraz sonra dediklerimi yapmazsan eğer anneni ararım direk. Hemen şimdi Sanem’in evine gidiyorsun. Kampüsünden hemen dışında. Adresi yollayacağım. Merhaba deyip içeri giriyorsun. O kadar.” dedi. Onun dediklerini yapmak hoşuma gitmese de yapmak zorundaydım. Bana verilen adresi geldiğimde heyecanlıydım. Birinin evine hem de davet edilmeden girmek çok kaba geliyordu ama yapacak bir şey yoktu. Kapıyı çaldığımda Sanem ürkek bir şekilde kapıyı açtı. Beni görünce şaşırdı sonra da sevinip, “Sinan! Gel sene!” dedi. Gerçekten şirin bir kızdı. Umarım sapığım değildir. İçeri girdiğimde hiçbir şey sormamıştı bana. “Neden geldin? Neden buradasın? Ne istiyorsun?” diye sorular sormamıştı. Onun yerine, “Tam vaktinde geldin. Annem bugün ziyarete geldi. Şimdi içeride” dedi gülerek. Annesi mi? İşte şimdi gerilmiştim.
Salona girdiğimde bembeyaz kesilmiştim ve soğuk terlemeye başlamıştım. Odada bembeyaz kesilen ve soğuk terleyen tek ben değildim. Sanem’in annesi de beni görünce soğuk terlemeye başlamıştı. Çünkü tam karşımda duran kadın, babamla yasak ilişki yaşan kadındı ve aynı zamanda Sanem’in annesi Meltem Kara’ydı. Kulübün kurucularından biri, Sanem’in annesi, babamın yasak aşkı ve annemin okuldan arkadaşıydı. “Merhaba ben Sinan” dedim. Meltem de gergin bir gülümsemeyle, “Merhaba” dedi. Daha fazla dayanamadım. Sanem’e dönerek, “Acil çıkmam lazım” dedim. Sanem gülerken birden şaşırdı. “Neden?” dedi. “Sonra açıklarım” dedim ve kaçtım hemen oradan. Dışarı çıktığımda sinirden ağlıyordum. Bütün bunlar nasıl olabilirdi? Annem bilse ne yapardı? Babam nasıl bir insandı? Ve lanet olsun tüm bunlar ne demekti.
Sapık tüm bunların ne demek olduğunu biliyordu. Bilmese beni ne diye buraya yönlendirirdi ki? Tam ona mesaj çekecektim ki babam beni arıyordu. Onun adını görünce midem bulandı. “Evet?” diye açtım telefonu soğuk bir sesle. Ama o bunu fark etmemişti. “Sinan acil eve dönmen lazım. Biletini aldım ben. Annem yaralandı” dedi endişeli bir ses tonuyla. Bir insan daha fazla gerilebilir mi bilmiyordum ama kendimi kaybetmek üzereydim. “Ne oldu?” diye bağırdım. “Biri anneni bıçaklamış. Hemen gel lütfen” dedi. Koşmaya başladım. Nereye koştuğumu bilmiyordum ama koşmaya başlamıştım. Anne, anne diye sayıklıyordum. Telefona mesaj geldi. Atan sapıktı. “Oops!” demişti. O an yemin ettim o sapığı öldürmek için. Yeminler olsun ki onu öldürecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whatsapp 'taki tanımadığım kız
Teen FictionBu hikayeyi ben yazmadım. Google play store'da buldum. Ücretsiz bir hikaye olmasına rağmen kredi kartı numarası verilince satın alınılabiliyor sadece. Ben satın aldım ama bazılarınız kredi kartı numarası veremezsiniz diye buraya yazmayı düşündüm. To...