-5-BÖLÜM

4K 97 8
                                    

Hastaneye vardığımda annem çoktan yoğun bakıma alınmıştı. Görmeme izin vermiyorlardı. Babam ise oldukça endişeli gözüküyordu ancak bundan fazlasını taşımıyordu. Sadece endişeliydi. Bunu fark edince ona olan nefretim iki kat arttı. “Anneceğim. Lütfen ölme. Sensiz ne yaparım” diye mırıldanmıştım ister istemez hastane duvarlarından güç alırken. “Merak etme iyileşecek” demişti baba omzumu sıkarak. O an kendimi tutamadım. “Hepsi senin yüzünden!” dedim tıslayarak. Babam şaşırdı. Ama direnmedi. Üzgün bir ifadeyle, “Haklısın. Eve daha erken gitmeliydim. Özür dilerim” demişti. Nedense daha da sinirlendim. Gözlerimden yaş geliyordu. “Daha ne kadar bu rolü oynayacaksın? Neden boşanıp bizi rahat bırakmıyorsun!” dedim. Babam şok olmuş bir ifadeyle, “Anlamadım” dedi. Ben de, “Biliyorum her şeyi! Meltem Kara ve seni biliyorum” dedim ve oradan kaçtım arkama bakmadan.

Nefes almak için bahçeye çıkmıştım. Hala sinirden titriyordum. Babama söylediğime inanamıyordum ama bir tarafım buna sevinmiş ve huzurla dolmuştu. Uzun süre sır saklamak insanı yoruyordu. Yorulmuştum. Sapığa mesaj attım. Elbette yeni numarasına. Önceki numarası polisler tarafından alınmıştı. “Seni öldüreceğim” dedim. Kısa sürede cevap geldi. “Hiç sanmıyorum aşkım. Bütün bunlara rağmen benimle evleneceksin” dedi. Daha da sinirlenmiştim. “Ölsem de seninle evlenmeyeceğim” dedim. “Peki anneni kim bıçakladı merak etmiyor musun? Ben değilim ve kimin yaptığını biliyorum” dedi. Öfkem bir anda dinmiş ve yerini meraka bırakmıştı. “Kim?” diye hızlıca mesaj attım. “Polislere sor çünkü çoktan yakalandı :)” dedi. Telefonu hemen cebime sokup, en yakın karakola koştum. Ama ilgili olay burada değildi. Nedense merkeze alınmıştı olay. Şehir küçük olduğundan oraya da hızla vardım.

Polislerle konuşmama rağmen bana hiçbir şey söylemediler. En sonunda bir komiser beni odasına aldı. “Neyiniz oluyordu” diye sordu. “Annem. ve ayrıca reşitim. Ne olduğunu merak ediyorum. Saldıranın yakalandığını duydum” dedim. Bunun üzerine komiser bir kaşını kaldırarak, “Duydum derken?” dedi. İkilemde kalmıştım. Sapıktan bahsedip, bahsedemeyeceğimi düşünüyordum. Başta bu şaka gibi başlasa da annem zarar görmüştü. Bu bir şaka değil, güvenlik meselesiydi. Artık benim meselem değildi. Her şeyi ama her şeyi polise anlattım. En baştan beri olanları anlattım. Tabii bomba ihbarı olayı hariç. O zaman Kemal yerine ben tutuklanırdım. Komiser kızmıştı. “Neden en başta gitmedin polise?” dedi. “Basit bir şaka sanmıştım. Hem telefon sapığı için kimse beni ciddiye almazdı? Üstelik bir kız sizinle oynuyorsa” dedim. Polis hak vermişti. “Telefonunu ver bakalım. Numaradan yer tespiti yapalım. Bakalım kimmiş” dedi. Hemen verdim. Demek polisler için bu kadar kolaydı. Telefonla birini talimat vardı. Bilişimden biri gelip, telefonumdaki tüm verileri kopyaladı. İşlem bitince komiser bana döndü. “Madem reşitsin artık o zaman sana bilgi verebilirim” dedi.

“Sibel Güneş. Tanıyor musun?” dedi. Şaşırdım. “Evet, tanıyorum. Okuldan arkadaşım. Ne ilgisi var bununla” dedim. Komiser de şaşkın bir ifadeyle, “Anneni yaralayan kişi Sibel Güneş” dedi. İşte o an kafamdan vurulmuş gibi oldum. “Bu nasıl olabilir?” dedim. “Bütün bunlar nasıl olabilir?” diye sayıklamaya başladım. Komiser bir şeyler söylüyordu ama duymuyordum. Hatta görmüyordum artık. Her yer kararmıştı. Sadece kendi varlığımı hissediyordum karanlıkta ama biraz sonra o da gitmişti. Kendime geldiğimde başımda bir sürü polis vardı. Biri bana sertçe tokat atıyordu. Gözlerimi açınca biri, “Tamam kendine geldi” dedi. “İyi misin?” diye soruyordu biri. Ne saçma soruydu bu böyle? Ama nedense gerçeği bildiğim halde, “İyiyim, iyiyim” dedim. Ayağa kalkıp, oturdum. “İyi değilsin sen. Sonra gel istersen” dedi komiser. “Hayır, iyiyim. Sadece uzundur pek iyi uyuyamıyorum” dedim. Komiser derince bana bakıp, iç çekti. “Peki” dedi sonra da. “Sibel Güneş anneni görmeye gitmiş. Ve sohbet ederlerken annen ona saldırmış. Sibel korkmuş ve annenden kaçarken mutfağa gitmiş ve istemsiz olarak bıçak almış kendini savunurken ama annen bundan korkmamış. Ve o an yanlışlıkla bıçakla annen yaralanmış” dedi. “Ama siz buna inanmadınız değil mi?” diye sordum çünkü çok saçmaydı. Polis yine derin nefes aldı. “İnanmak istemezdik ama evde kamera her şeyi bu şekilde gösteriyor. Yani Sibel Güneş doğru söylüyor. Nefsi müdafaaydı onunkisi ve suçlu değil” dedi. Şaşkınlığım gittikçe artıyordu. “Evde kamera mı varmış?” dedim. Polis de şaşırmıştı. “Bilmiyordun galiba. Annen taktırmış” dedi. Anlam veremiyordum buna da. Sanki ben hariç herkes gizli bir oyunun parçası gibiydi ve tüm oyunun amacı beni şaşırtmaktı.

Komiserle biraz daha konuştuktan sonra, “Sibel ile görüşebilir miyim” dedim. Komiser başta karşı çıktı ama ısrarım üzerine kabul etti. “Belki sana yeni bir şey söyler” dedi. Tam ayağa kalkmıştık ki içeriye bilişimden o polis geldi. “Komiserim. Numara başka birinin üzerine kayıtlı. Yani toplu hat satan birinin üzerine. Ayrıca numaranın yerini de tespit edemedik. Hat kapalı. Hiçbir şekilde sinyal vermiyor.” dedi. “Sapığım biliyordu” dedim. İki polis de bana baktı. “Sizinle konuşacağımı biliyordu. O yüzden bir şekilde kapatmış olmalı” dedim. Komiser o polise dönerek, “Peki son sinyal neredeydi?” diye sordu. “İstanbul. Boğaziçi Üniversitesi” dedi. Okulumdan biri olduğunu biliyordum. Şaşırmamıştım. Komiser de şaşırmamıştı. “Tamam” dedi komiser ve beraber Sibel’i görmeye gittik. Bir odadaydı. “Sizi yalnız bırakıyorum” dedi. Sibel korkunç gözüküyordu. Saçı başı dağılmıştı. Ve fena korkmuştu. Beni görünce daha da korktu. “Annene zarar vermek istemdim” demişti. Ona ne kadar kızsam da komiser bunun savunma olduğunu söylemişti. “Peki ne işin vardı benim evimde?” dedim kızgın bir sesle. Bana boş boş baktı. “O gelmemi söyledi. Ve annene ‘On yedi yıl önce ne olduğunu biliyorum.’ dememi istedi. Ben de gidip, söyledim. Tabii başta karşı çıktım ama beni tehdit etti. O zaman şansım kalmadı. Annene bunu söyleyince kendini kaybetti ve bana saldırmaya başladı” dedi ve ağlamaya başladı. “On yedi yıl önce mi? Ne demek şimdi bu?” dedim. “Bilmiyorum” diye ağlıyordu hala. “Peki sapığın kim olduğunu biliyor musun?” dedim. Bana korku dolu bir yüz ifadesiyle baktı. Sonra ağlamayı kesti. Kendinden emin duruyordu. “Polislere beni birinin yönlendirdiğini anlatmadım çünkü sırrımın ortaya çıkmasını istemiyorum ama sana onun kim olduğunu söyleyeceğim ama bir şartla. O da onun kim olduğunu polislere söylememen olacak” dedi. Kafa salladım. “O sapık Sanem” dedi.

Whatsapp 'taki tanımadığım kızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin