taehyung'un evinin önüne geldiğimde bir şeylerin ters gittiğini anladım. kapının önündeki korumalar her zaman beni gülümseyerek karşılıyordular. şimdi ise yüzlerinden kar yağıyordu. taehyung'a bir şey mi olmuştu yoksa ?
korumaların yanından geçip zili çaldığında kısa bir süre sonra hizmetçileri soojin unnie açmıştı kapıyı. ağlıyordu.
"neler oluyor ?"
soojin unnie derin bir nefes aldıktan sonra beni içeri aldı ve kapıyı kapattı.
"kim taewoon yani taehyung'un dedesi öldü."
"taehyung nerede?"
"odasında, sabahtan beri odasından çıkmadı. bir şey içmedi veya yemedi." koşarak merdivenlere yöneldim. taehyung, dedesini çok severdi. annesinden bile daha çok sevdiğini söylemişti. onu anlatırken gözlerinin içi parlıyordu ve ileride onun gibi olmak istediğini söylemişti. kesin perişan olmuştur.
taehyung'un kapısının önüne geldiğimde hafifçe tıklattım. ses gelmeyince açmayı denedim ama kilitliydi.
"kim o ?"
taehyung'un sesi geldiğinde rahatladım. ağlıyordu ve bu ses tonundan belli oluyordu.
"benim."
kilit sesi duyduğumda başımı kaldırdım. taehyung, karşımda duruyordu ve hiç iyi gözükmüyordu. gözleri ağlamaktan şişmişti, burnu kızarmıştı ve yorgun görünüyordu. ona sıkıca sarıldığımda hemen ellerini belime koydu ve gözyaşlarını serbest bıraktı.
──
taehyung 2 saatin ardından sakinleşmişti. 2 saattir aynı pozisyondaydık. onun yatağında uzanıyorduk. başı göğüsümdeydi ve belimi sıkıca tutuyordu. ara sıra burnunu çekiyordu. ben ise saçları ile oynuyordum.
onun ağlamasına dayanamadığım için bende ağlamaya başlamıştım ve muhtemelen rimelim akmıştı.
"tae hadi gel yemek yiyelim." başını hayır anlamında salladı ve yine burnunu çekti. konuşmuyordu. geldiğimden beri hiç konuşmamıştı. sadece başını sallıyordu.
"taehyung neden böyle yapıyorsun? sabahtan beri bir şey yemedin. su bile içmedin. benimle konuşmuyorsun bile. böyle yaparak acını azaltamazsın."
"aç değilim."
sonunda konuşmuştu. sesi ağlamaklı çıkıyordu. küçük bir çocuk gibiydi şuan ve bu onu çok tatlı yapıyordu.
"su iç bari"
yine başını hayır anlamında salladı. belimi saran kollarını çektim ve ayağa kalktım.
"nereye gidiyorsun ?"
"yüzümü yıkamaya gidiyorum ve sen de geliyorsun." elinden tutup zorda olsa kaldırdığımda lavaboya doğru yürüdüm. o yüzünü yıkarken ben kendime bakıyordum. rimelim çok akmamıştı ama yine de kötü görünüyordu.
taehyung'a baktığımda gözleri kıpkırmızıydı. kenara çekildiğinde ben yüzümü yıkamaya başladım.
bittikten sonra yüzümü kuruladım. gözlerimin etrafında ki rimel gitmişti ve şuan yüzümde hiç makyaj yoktu.
"dışarı çıksana biraz."
yere bakarak konuşan taehyung'a baktım. gözüme o kadar tatlı geliyordu ki. demin de dediğim gibi. tıpkı küçük bir çocuk gibi.
"neden ?"
"çişim var."
hafifçe başımı salladıktan sonra dışarı çıktım. kilit sesi geldikten sonra yataktan telefonumu aldım.
"taehyung ben aşağı iniyorum. işin bittikten sonra sende geliyorsun."
"tamam"
aşağı indiğimde mutfağa girdim. soojin unnie öylece oturuyordu. yanına oturduğumda bana döndü ve gülümsedi.
"soojin unnie, taehyung çok uykusuz görünüyor. gece uyumadı mı?"
"dedesinin ölüm haberini dün gece aldı. sinir krizi geçirdi ve kimse onu durduramadı. her şeyi kırıp döktü. sonra kendisini odasına kilitledi ve sen gelene kadar açmadı."
tüm gece uyumamıştı demek. onu böyle görmek beni üzüyordu ve canımı acıtıyordu.
"peki, annesi ve babası nerede ?"
"onlara bu sabah haber verdik. şu an uçakla buraya geri dönüyorlar."
"anladım.."
──
geri döndüm ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hate 愛 taelice
Contotaehyung: benden bu kadar nefret edecek kadar ne yaptım sana? © clairdelvne | april 2018 → texting + short story. ─ lalisa manoban x kim taehyung.