17 Şubat 2018
Okulda yürürken sürekli çukurlara basmayı nasıl beceriyorum bilmiyorum. Düşmüyorum ama beni sarsmaya yetiyor. Zaten hep öyle olmaz mı, bazı anlar öyle şeyler yaşarsın ki seni düşürmez ama sarsılmasıyla bir süre kendine gelemezsin. Ama yine de usanmadan aynı çukurlara takılıp durursun. O gün de ayağımın çukura girmesiyle sarsıldım ama bu sefer dengemi toplayamadım ve gözümü açtığımda yerdeydim. Avucumun içi gerçekten yanıyordu elimi kaldırırken fark ettiğim papatya belki de hayatımın dönüm noktasıydı. İnsanlar bana gülüyordu. Papatyayı cebime koydum ve bende kendime gülmeye başladım. Sonra, kalabalığın içinden koşarak gelen Nil, elimden tuttu ve doğrulmama yardım etti.
"Sonunda düşmeyi başardın galiba, aylardır bir düşememiştin." diye ekledi gülerek. Ben zaten düşen herkese güldüğüm için, kendi olduğum durumda beni bir hayli güldürmüştü. Lavaboya gittiğimde avucum çok acıyordu. Soğuk suyun altına tuttum ve suyun akışını izledim. Utanma duygusu bana yeni yeni geliyordu. Dağılmış saçlarım ve yüzümde aptal bir ifade vardı. Neden gülerken birden böyle bir hüzün çöker ki, üstüne insanın. Gözlerim doldu. Derin bir nefes aldım. Yüzleşemediğim korkularım vardı ve bunu kendime bile anlatamıyordum. Bunlardan bir tanesi de insanların beni güçsüz görmesi... Ağlarsam sanki, insanların gözünde farklı bir Yağmur olacaktım. Kendime gelip sınıfa gittim. Nil, çoktan başkasının yanına gitmişti bile. Cam kenarına yakın olan bir sıraya oturdum. Dersin başlamasına daha 10 dakika vardı. Defterimi çıkardım ve karalamalar yapmaya başladım. Düşünceler içine öyle dalmıştım ki, hocanın gelmesini hiç duymamıştım. Önüme gelen yoklama kâğıdı ile irkildim. İmzamı attıktan sonra cebimdeki papatyayı çıkarıp karalama yaptığım defterin arasına koydum. Dersim bittikten sonra hemen eve gitmem gerekiyordu. Ailemle vakit geçirmeyi gerçekten çok seviyordum. Zaten okuldan sonra vaktini benimle geçirmek isteyen bir arkadaş çevremde yoktu. Birkaç kere çağırdılar ve daha sonra selamlaşmaktan öteye gidemedi. Hayal ettiğim Üniversite hayatı bu değildi ama halimden memnundum. Çünkü elimde bir mesleğim olacaktı ve bütün hayallerime kavuşacaktım. Mimar olacaktım ve ilk olarak kendime çok güzel bir ev yapıp, annemi ve babamı hiç yormadan her türlü imkânı sağlayacaktım. Eve giderken cebimde kalan 5 lira ile 3 tane simit aldım. Annem ve babam, kapıdan içeri girince sanki ilk defa okuldan geliyormuşum gibi seviniyorlar. 1 sene okulumu durdurup onlarla ilgilendiğim için kendilerini suçlu hissediyorlar. Halbuki, o bir sene benim hayatımda geçirdiğim en zor fakat en güzel seneydi. Mutlu olmak için sadece var olmaları bile benim için koskocaman bir şükür sebebiydi... Allah onları bana bağışladı. O yangın benden evimi aldı ama ailemi alamadı. Hani derler ya, sevdiklerin yanında olunca koskocaman dumanlar sadece toz bulutudur diye... Ben kül olan her şeyin yeniden doğmasını sağlayacağım. Hayallerimi yakmaya hiçbir ateşin gücü yetmez...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYNA
De TodoPapatyaların açtığı mevsim... Bunu başka türlü nasıl ifade ederim bilmiyorum. Böyle dediğime bakmayın çok pozitif biri değilimdir. Aksine takıntılı ve kendinden başka herkesi düşünen, kimse kırılmasın diye kendini tuz buz eden tipler olur ya tam da...