Her şey bu kadar zor olmak zorunda mıydı?
- HAYIR. Belkide hiç çabalamadığım için onu her seferinde kaybediyordum. Bilemem.
Alarmım nihayet çaldı.
Çoğu gece olduğu gibi bu gece de hiç uyumamıştım, nerdeyse. Bütün gecem onu düşünmekle geçiyordu. Aslında sadece gecem değil, günüm, her saniyem. Ama geceleri nedenini bilmediğim bir şekilde daha fazla doluyorum. Ağır şarkılar, fotoğraflar, tweetler, durumlar, onu hatırlatacak her şey.. Hepsini aynı anda yapınca dolayısıyla gözleri doluyor insanın ve bir damla, iki damla, üç, dört, beş..
Ağlamaktan şırkıslak olan yastığımdan başımı kaldırdım ve yorganımı kenara attım. Gidip sinir bozucu şekilde çalan alarmımı kapattım. Yılın son günü yapma bari diye söylendim kendi kendime. Formalarımı giydim ve dışarı çıktım. Tam saatinde. Servisimi beklerken her sabah olduğu gibi kulaklıklarım kulağımdaydı ve en sevdiğim müzik çalıyordu. Her sabah ki klasik ben. Beni okulun olduğu günler, her gün aynı saatte, aynı şarkıyla, aynı tarzla ve aynı yerde bulabilirsiniz bu hiç bi zaman değişmedi, değişmezde. Servis ilk beni aldığı için en arka dörtlüdeki en köşe her zaman benim olurdu. Okula gelirken uyurum genelde, gece uyumadığım için sanırım.
Okula vardığımızda ilk iki ders, geldiğini gördüğümde ''nihayet'' dediğim kadının dersiydi. Bugün yine yoktu. Alışık olduğum bir şeydi, şaşırmadım. Bende her böyle olduğunda ya müzik dinliyordum yada elime kağıt, kalem alıp yazıyordum. Bu sabah ve akşam fazlasıyla müzik dinlediğime karar kıldım ve defterimi kalemimi alıp boş bir sayfa buldum. O'nunla ilgili bir şeyler yazıcaktım. Yılın son gününde, platonik olarak sevdiğim çoçuğa.. Yazdım, yazdım, yazdım ve yazdım. Onunla ilgili düşündüğüm her şeyi, daha hiç konuşmadan ona nasıl aşık olduğumu anlattım her şeyi içimden ne geçiyorsa. İki A4 dosyası uzunluğunda yazmışım bir ders saatinde, farketmeden. Her şeyi yazmıştım, onunla geçirdiğim tek bir saniyeyi atlamadan her şeyi.