- İkizler -

215 8 27
                                    

Draco ve yanında büyüyen yetim çocuğun -kendisine yetim denmesinden hiç hoşlanmaz- küçüklüğünden beridir sır gibi saklanan odada ne olduğunu görmek istediler. Lee, yani sizin anlıyacağınız dilden yetim çocuğun, her gece üvey annesinin kimseye söylenmeyen odaya yemek götürdüğünü gördü. Ablam veremiyordu. Odada bir insan mı vardı? Peki varsa o kişi kimdi? Neden bu eve sığınmayı seçti? Draco ve Lee bu soruları cevaplıyamadı. Ta ki on yedi yaşına kadar.

Ve şimdi on yedi yaşındaydılar. Voldemort'un ölümünden tam bir hafta geçti. Narcissa yine sırlar dolu odaya doğru gittiğini görünce, Lee, Draco'yu tuttu ve Narcissa'nın peşinden gittiler. Meraklarına yenik düştüler.

Narcissa, odanın kapısına önce vurdu ve kolunun ani hareketi ile eline anahtar düştü, kapıyı açtı. Draco içeriye dikkatle bakınca, odanın tamamen siyah olduğunu fark etti. Lee de dikkatli bakınca, Draco gibi içerisinin siyah olduğunu fark etti.

Narcissa içeri girince, Draco ve Lee kapıya biraz daha yaklaştı. Bu şekilde Narcissa'yı daha iyi duyabilirdiler.

"Kızlar... o... öldü. Babanız öldü. Üzgünüm." dedi Narcissa, siyah kısa saçalı kızın sinirlendiği gözlerinden okunuyordu. Yanında kıvırcık saçlı kız ise ağlamaya başladı. Kıvırcık saçlı kız zorlukla konuştu, "Annem. Annemi görmek istiyorum." dedi ve yanında oturan kız asi ses tonuyla konuştu (Draco'nun hoşuna gitti.). "Harry Potter mı?", Narcissa başı ile onayladı. Kıvırcık saçlı kız göz damlalarını sildi ve ayağa kalktı "Şimdi intikam zamanı." dedi.

Asi kız kapıya döndü ve kapıdakıleri başı ile gösterdi "Bunlar bize bahsettiğim dağınık çocuklar mı?" Narcissa, "Evet" dedi ve kızları Draco ve Lee'nin yanına götürdü. Draco, kısa saçlı kıza elini uzattı, "Ben Draco Malfoy." dedi ve kız da kendisini tanıttı, "Ben de Alexandra Allison. Alex diyebilirsin" dedi. El sıkıştılar. Lee de kendini tanıttı. Kıvırcık saçlı kız kendini tanıtırken, ikizi olan Alexandra gibi ruhsuz tanıtmadı, daha eğlenceli birine benziyordu. Belki annesine çekmiştir. Malfoylar değil bu sefer kız elini uzattı, "Diamond Bellatrix. Dia denmesinden hoşlanmam. Ama Bella diyebilirsiniz, o kunuda sıkıntı yok.". El sıkıştılar.

Diamond, oturma odasına geçince Lee'ye döndü, "Sana Sugar diyebilir miyim? Bana göre masum ve tatlı bir tipin var. Ama ses tonun fazlasıyla swag. Draco her iki türlü swag. Kandırıcı gibisin. Şeker de böyledir. İlk başta kendini tatlı gösterir daha sonra zarar verir. Sesin de kötücül bir ton var da." dedi ve gülümsedi, beyaz dişleri onu biraz daha güzel göstermişti ve sanki gecenin karanlığında parlayan yıldızlara benziyordu. Lee güzelliğinin gülüşüne olduğunu düşündü ve sonra vazgeçti. Çünkü bir bayan her zaman güzeldir, bu düşünce daha doğruydu.

Gayet iyi anlaştılar. Bu güzel işaretti.

Draco ve Lee karşısındaki kızların ikiz olduğunu öğrenince şaşırmışlardı. İkisi de ayrıydı. Birisi, babası Voldemort gibi kalpsiz diğeri ise, annesi gibi çılgındı. Draco bir an düşündü babaları ölmüştü ve bunlar çok etkilenmiş benzemiyorlardı. Nasıl olur? Draco dayanamadı ve sordu, "Sizin babanız yani bizim Lordumuz, öldü ve siz çok üzülmüş benzemiyorsunuz? Nedenini sorabilir miyim?" dedi ve Diamond cevap verdi, bu cevaptan sonra Lee'nin yüzündeki üzgünlük anlatılamazdı. "Biz onu daha önce hiç görmedik. Bizi Narcissa bilgilendiriyordu. Herşeyi ondan öğrendik. Onu görmediğimiz için de canımız çok acımadı. Ve unutmayın biz bir kalpsizin kızıyız."

Artık sır içinde olan odanın yıllar sonra ne gizlediğini öğrenebildiler. İkizlerin kırmızı gözlerini gördükten sonra bunlar kimin kızları şeklinde düşündü. Voldemort'un kızları olamazdı değil mi? Onun kızlarıydı ve eşi ise Bellatrix imiş. Herkes onu Voldemort'un sağ kolu sanardı. Voldemort, Rodolphus'a İmperius laneti yaptığı için, Bellatrix ve Rodolphus evli gösterildi.

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin