Neredeyse herkesin yaşadığı ama çoğunun anlatamadığı aşk neydi ?
Aşk her an her saniye mutlu yapan, sevinçten dört köşe eden bi his miydi ? Yoksa aşk her gece ağlatan, stres ve üzüntüyü sağlayan berbat bir duygu mu ? Belki de zaman zaman ikisini de yaşatandı aşk. Yeri geldiğinde sevindiren yeri geldiğinde ağlatan. Bu duygu bazen kimseye uğramaz uğradığında ise ne yapacağı belli olmazdı. Bazı insanlar vardır aşık olmaya korkan. Genellikle bu insanlar kendileriyle barışık olurlar çünkü hayatlarını mahvetmeyi göze almak istemezler. Sahi aşk neydi ? Muamma bir ateş olmak mı yoksa o ateşe dokunmak mı ? Belki bilene kıymet bilmeyene eziyetti aşk...
Benim ne çocukluk aşkım oldu ne de ondan sonra aşık olduğum biri. Sanırım ben de aşık olmaya korkanlardandım. Alıştığımdan olsa gerek hiç aramadım aşkı, gerek duymadım.
Bir çok arkadaş grubum var ve onlarla zaman geçirmekten aşk, sevgi, sevgili gibi kavramlarla uzaktan yakından alakam yoktu, mutluydum da. Çünkü o duygunun farkında bile değildim. Sahi aşk farkındalık mıydı ? Yaşamadan asla açıklama yapamayacağın bir his.On yedi yaşıma girdiğim saniyeden itibaren telefonlarım susmadı. Bir an önce arkadaş edinmeyi kesmeliyim yoksa ciddi anlamda bunalacağımı hissediyorum. Telefonumu elime alıp yatağıma sırt üstü atladım. Gelen aramaları ve mesajları büyük bir sabırla cevapladıktan sonra saate baktım ve gece bir olduğunu gördüm. Hışımla telefonu komidinin üstüne bırakıp yorganıma sarıldım. Normal şartlarda akşam on da uyuyup sabah sekiz de uyanamayanlardandım.
Sabah alarmın o iğrenç tınısı kulak zarımı parçalayarak beni uyamdırmayı başardı. Doğrulup ayaklarımı aşağı doğru sarkıttım ve bir ağız dolusu sırıtarak yeni yaşımın bana şans getirmesini diledim ve şimdiden bu güzel yaşın tadını çıkarmaya başladım. Yataktan kalktım ve giysi dolabımı açarak içinden okul kıyafetlerimi aldım. Üzerimi de giyindikten sonra hırkamı ve çantamı alıp odamdan çıktım. Tam kapıdan çıkarken annemin içeriden bağırışını duydum.
"Zara hemen salona gel, baban çağırıyor. " dedi. Anında dün Afra ile okuldan kaçıp alışverişe gittiğimiz geldi. Avucumu başıma vurdum ve korkar adımlarla salona doğru ilerledim.
Aslında annem ve babamdan korkmuyordum ama onlara çok büyük saygı gösteriyordum, bu yüzden onlara yaptığım en ufak bir saygısızlık beni yerin dibine sokuyordu. Salonun kapısını açtıktan sonra hemen sonra kendimi yere atıp kahkaha atmam bir oldu. Babam alnına kocaman kırmızı kalemle ' iyi ki doğdun Zara' yazmış bir elinde balon tutmuş diğer eliyle de katlanan üflediğinde ise açılan değişik düdüğünü ağzına götürüp üflüyordu. Annem ise kafasına koni şeklinde şapka takmış ve gülüşüme gülüyordu. Artık gülmekten karın kaslarımın ağırdığını hissederek yerden kalktım ve babam bana kocaman bir gülümsemeyle " İyi ki doğdun ailemizin yüz karası. " dedikten sonra yüzümde ki gülüş birden gitti. Bu halime daha çok gülen babam " Şaka yapıyorum prensesim. " dedikten sonra ellerini açtı ve sarılmamı bekledi.
Babam gerçekten komik ve esprileriyle son derece eğlendiren ama bazen hayattan soğutan, ne kadar yaşı ilerlese bile hep çocuk kalan ama nerde ne yapacağını tüm ciddiyetiyle bilen harika bir adamdı.
Eski mutluluğum yerine geldiğinde koşarak babama kocaman sarıldım. Kulağıma fısıldayarak " Okuldan kaçtığından da haberim var sonra görüşeceğiz doğum günü kızı. " dedi. Azcık utansam da 'Bir daha olmayacak' bakışı attım. Anneme döndüğümde beni büyük bir gülümsemeyle karşıladı ve koşarak ona sarıldım. Çok zayıf olduğundan daha da sıkı sarıldım. Annem " Eğer beni öldürmeden doğum gününü kutlarsam iyi olacak kızım. " dediğinde annemden ayrıldım ve " Napiyim anne çok zayıfsın. " dedim ve sırıtmadan edemedim. Annem küçük bir kahkaha attıktan sonra büyük bir içtenliğiyle " İyi ki doğdun " dedi. Ben de karşılık olarak yanağından kocaman öptüm. Babam " Pastayı soğumadan yiyelim. " dedikten sonra espiriye dayanamayacağımı anladım ve onun yerine ben utanarak masaya oturdum. Midesizlik yaparak aç karnına 2 dilim pasta yedim ve gün boyunca kusmamak için dua ettim.
Saate baktığımda dokuza geliyordu ve artık gitmem gerektiğini düşünerek ayaklandım ardından " Sizin gibi ebeveyinlere sahip olduğum için gerçekten çok şanslıyım ve aynı zamanda en büyük hediyem sizsiniz. Bu yüzden bir daha bana hediye almakla uğraşmanıza hiç gerek yok. " dedim. Çok mu duygusal
konuşmuştum ?Annem ve babamla vedalaştıktan sonra evden çıktım ve yürümeye başladım. Okulum yakın sayılırdı. Ardından düşünmeye başladım. Belki de tek çocuk olduğum için bu kadar seviliyordum ama asla şımartılmamıştım bu yüzden aileme minnettardım, arkadaşlarıma da tabii. O kadar fazla arkadaşım vardı ki bazen cidden başa çıkamıyordum. Herkesin en yakın bir tane arkadaşı olduğu gibi benim de vardı, Afra. Beni her koşulda motive eden, onunla çılgınlar gibi eğlendiğim ikinci ailemdi. Belki de anılarımın çoğuna Afra ortak oluyordu. Saf kişiliğinden olsa gerek bazı masumluğu ve garip soruları beni ciddi anlamda eğlendiriyordu. Diğer arkadaşlarımı da çok seviyordum, başta Afra olmak üzere.
Okulun kapısından içeriye girdiğimde ortalıkta kimse yoktu, ders çoktan başlamıştı. Sınıfımın yolunu tuttum ve sınıfa girdiğim anda herkes 'İyi ki doğdun' şarkısını söylemeye başladığında kocaman gülümsedim ardından yüzümü ellerimle kapattım. İşte bana aşkı gerektirmeyen insanlar...
Herkes doğum günümü kutladıktan sonra gözüm Afra'yı aradı, bulamayınca uyanamamıştır heralde deyip yerime geçtim.
Hoca ders anlatmaya başladıktan 5 dakika sonra Afra elinde pasta ile içeri girdi. Ayla Hoca'nın 'Ne zaman biticek bu doğum günü işi' bakışını gördünce sırıtmadan edemedim. Daha sonra Afra kocaman bir gülümseme eşliğinde elinde pasta ile bana doğru yürüdü. Ben de ona aynı şekilde gülümseyerek ayağa kalktım ve " Sen nasıl bir varlıksın be." dedim. Sırıtarak bana baktı ve " Çok konuşma da üfle." dedi. Küçük bir kahkaha attıktan sonra dilek dilemek istedim, ilk defa. Derin bir nefes aldım ve gözümü kapattım. Sanırım aşkın artık hayatıma girmesini istiyordum. Korkuyordum ama artık hayatıma girmesini istiyordum. Belki ileride kendime kızıcaktım veya iyi ki dilemişim diyecektim. İşte aşk tam da buydu. Asla çözemediğin kör düğüm. Sahi aşk merak mıydı ? İçinden çıkamayınca yaşamak istediğin, merak ettiğin bir duygu.
Dileğime karar verdikten sonra hafif eğildim ve küçük pastanın üzerindeki iki mumu üfledim. Afra Kaya'ya kaş göz işareti yapınca ne olduğunu anlamadım. Ardından Kaya'nın pastanın üzerindeki iki mumu almasıyla Afra'nın pastayı yüzüme yapıştırması bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK NEYDİ ?
Teen FictionSahi aşk neydi ? Bir şuursuzluk veya dengesizlik miydi ? Yoksa dünyayı unutturacak bir his miydi ? Belki de 'Daha ne kadar batabilirim' dedirtecek bir duyguydu. Ama bence aşk dengesiz bir duygunun tekiydi. Yeri geldiğinde hayattan koparan yeri geldi...