Kantinde bizimkilerle otururken saçlarımdan gelen pasta kokusu Afra'ya sinirle bakmamı sağlıyordu. Batu bakışlarımı fark ettiğinde "Aman be Zara ne güzel işte pasta kokuyorsun." Daha sonra yapış yapış saçıma iğrenerek baktı ve "Tamam biraz saçın inek yalamış gibi olabilir ama her an Afra'ya dalacakmışsın gibisin" dedi
Afra yine beceriksizliğini konuşturarak pastanın yarısını yüzüme yarısını saçıma yapıştırmıştı.
Afra bana döndü "Dalmazsın di mi Zara eğer öyle bir şey yapacaksan ülkeyi terk etmeye hazırım." dedi. Bu masum hâline gülmeden edemedim. Sanırım böyle demesinin sebebi elimin çok ağır olmasındandı.
Sinsi bir şekilde sırıtarak "Bilmem belki yaparım." dedim. Afra korkulu gözlerle "Oldu görüşürüz." deyip masadan kalkıp gitti ve bu kahkaha atmama sebep oldu.
Batu, Semih, Kaya ve ben birlikte otururken Semih birden " O değil de yarın Aslı'nın doğum günü ben planı hazırladım ve size de gelmek düşüyor." dedi. Gözlerimi istemsizce devirdim. Aslı'nın ne tür bir kız olduğunu biliyordum ve Semih'i asla hak etmiyordu.
Hepimiz Semih'i onayladıktan sonra "Bana biraz müsade" deyip masadan kalktım. Okulun merdivenlerinden aşağı doğru inip bahçeye çıktım. Kimsesin beni rahatsız etmesini istemediğimden en kuytu yerdeki banka oturdum ve gözlerimi kapattım.
Aşkın ne olduğunu anlamam için aşık olmam gerektiğini biliyordum. Aşk o kadar dipsiz bir kuyuydu ki dibini görmem için bana uzun bir halat gerekiyordu. Bu halatı ya ben bulacaktım ya da halat zaten kuyuya bağlıydı. Sanırım şu anda benim bulmam gerekiyordu.
Gözlerimi açtım, etrafa bakınıp derin bir nefes aldım ve tekrar düşünmeye başladım. Her ne kadar ailemle aram iyi olsa da, arkadaşlarımla olan bağım çok kuvvetli olsa da hayatımda sürekli eksik olan bir şey vardı. Bu eksikliği küçükken hiç fark etmedim. Sahi aşkın büyümeyle bir ilgisi var mıydı ? Bence küçüklük aşkı kadar masum bir şey yoktu. Benim hiç olmamıştı. Belki de yaş ilerledikçe aşk çirkinleşiyor ve bencilleşiyordu, insanlar gibi. Peki insanlar neden değişiyor ? Sadece tek bir cümle ile başkasının hayatını kurtarabilecekken neden kestirip atıyorlardı ?
Kimsenin başkasını üzmeye, kırmaya hakkı yoktu ve bu hakkı kimseden bulamazlardı.
İnsanların yüzüne karşı gülen ama gece nefes alamayan insanlar güçsüz olarak nitelendiriliyor, ama değil. O kişi gün boyu hıçkırıklarını içine atmayı başarıyor ve içinde kocaman bir düğüm oluşuyor. Gece kimsenin olmadığı sırada karanlığa gömülüp, oluşan düğümle başa çıkmaya çalışıyor. Çıkamayınca sessiz bir şekilde ağlıyor. Ağlamak güçsüzlük değildir, ağlamak sorunlarla başa çıkmanın en mükemmel yöntemidir. Sahi aşk neydi? Dişini sıka sıka ağlamak mı ? Yoksa hiç uyanmak istemediğin bir rüya mı?
Zilin sesi düşüncelerime ara vermem gerektiğini söylermişcesine kulağımda yankılanmaya başladı. Yavaşça kalkıp okula doğru yürüdüm. Merdivenleri çıkacağım sırada Gizem ve tayfası sağımda kalan bankta oturmuşlardı. Gizem beni gördüğünde "Zara gelsene yanımıza." dedi. Gülümseyip yanlarında gideceğim sırada gözlerim bahçenin bir köşesinde konuşan Afra ve Beste'ye takıldı. Gizem'e dönüp "Diğer teneffüste yanınızdayım." deyip yanlarına hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Afra beni gördüğünde biraz panik yapmış olsa gerek titrek şekilde bir bana bir Beste'ye bakıyordu.
"Afra sen aptal mısın ne işin var bu kızla." dedim. Beste garip bir tavırla "Zara bu kadar soğuk bir kız olmak zorunda değilsin." dedi. Hafif güldükten sonra "Ben soğuk biri değilim, sadece seni sevmiyorum." dedim. Ters ters baktığını zannederek yanımızdan uzaklaştı. Hemen Afra'ya döndüm ve "O kızla saç baş kavga etmemize ramak kala olalı bir hafta bile geçmedi neden onunla konuşuyorsun saf mısın kızım sen." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK NEYDİ ?
Teen FictionSahi aşk neydi ? Bir şuursuzluk veya dengesizlik miydi ? Yoksa dünyayı unutturacak bir his miydi ? Belki de 'Daha ne kadar batabilirim' dedirtecek bir duyguydu. Ama bence aşk dengesiz bir duygunun tekiydi. Yeri geldiğinde hayattan koparan yeri geldi...