1~ İNEK

121 9 0
                                    

Kedim Meraklı'nın miyavlaması ile uyandım. Komidinimin üzerinde duran saat 07.58'i gösteriyordu. Meraklı'yı kucağıma alarak annemin kahvaltıya inmemi isteyen bağırışları ile aşağı indim.

"Burçiiiiin!!!!!! Geç kalıyorsun." Diyerek kedi maması poşetini elime tıkıştırdı.

Daha yüzümü bile yıkamadığımdan ağzımı açacak dermanım yoktu. Sadece gözlerimi devirdim.

"Sana kaç kere söyledim şu kedi ile ilgilenemeyeceğini. Her şeyi ben düşünüyorum zaten. Akşam aç bıraktın dimi Meraklı'yı?"

"Aman anne. Sen de bana kızmaya yer arıyorsun." Dedim ve elimdeki kedi mamasını kaba boşalttım. Meraklı şapur şupur mamasını yemeye başladı. O an ona akşam yemek vermeyi unuttuğum için kendime kızdım.

"Tamam tamam sus da kahvaltıyı hazırla!" Dedi annem.

"Sen kahvaltıyı hazırlamamış mıydın? Hep böyle yapıyorsun."

Annem kahvaltıyı kendisi hazırladığını ve benim geç kalacağımı söylerdi ama aceleden hep kendisi geç kalırdı.

"Laf yetiştirme bana. "

Annem ile daha fazla tartışmamak için kedi maması kokan ellerimi yıkadıktan sonra buzdolabından kahvaltılıkları çıkardım ve sandalyeye oturdum.

Diğer insanlar ne kadar sürede kahvaltı yapıyorlar bilmiyorum ama benim kahvaltım uzun sürüyor. Süre tutsam 25 dakika ya da daha fazla sürer. Ama ona bile üşeniyorum.

"Yine mi haşlanmış yumurta!?" Diyerek önümde duran parçalanmış yumurtayı yemeye çalıştım ama sonra fındık ezmesinin daha güzel olacağını düşünerek bıçağı kavanoza daldırdım ve kocaman bir parçayı ağzıma tıktım.

~~~~~~~~~~

"Ben doydum. Afiyet olsun." Dedim ve annemin bana sandviç hazırlamasına izin vermeden sandalyeden kalktım.

Diğer anneler kızlarının zayıf olmasını isterlerken aksine benim annem çok yememi ister. Bu yüzden her yemekte annemle tartışırız.

Annemden kaçar adımlarla odama çıkıp 3. Dünya Savaşı olmuş dolabımdan okul formalarımı aradım. Annem hep kıyafetlerimi ütüler koyar ama ben üzerimden çıkardığım her kıyafeti dolaba tıkıştırırım.

Kıyafet yığınının arasından buruş buruş olmuş tişörtümü bulup üstüme geçirdim ve eteğimi de giydim. Odamdan çıkarken kahvaltıda babamın olmasığını yeni farkettim.

Yukardan anneme "ANNEEEE!!! BABAM NEREDE? " diye bağırdım.

"KİM DEREDE?" Diye karşılık verdi.

"NE DERESİ? BABAM DİYORUM KAHVALTIDA YOKTU!!!??"

"DUYAMIYORUM BURAYA GEL DE SÖYLE."

Saatime baktım ve geç kaldığımı anladım.

"TAMAM SONRA KONUŞURUZ. BEN GİDİYORUM BYE!!" dedikten sonra iki katlı olmasına rağmen küçük ama şirin evimiden okula gitmek için çıktım.

Okulum evimize yürüme mesafesinde 10-15 dakika olduğu için yaya olarak gidiyorum. Annem de her şeyime karışan bir insan olmasına rağmen 16 yaşında ve lise 2'ye gittiğimden dolayı okula yürüyerek gitmeme izin veriyordu.

~~~~~~~~~~~~

Bu sefer rekor kırdım ve ilk defa geç kalmadan hocayla aynı anda sınıfa girdim. Ben bile hızıma hayran kalmışken sınıftakiler ve öğretmen de farksız değildi. Hatta Hazar'ın ayağa kalkarak beni alkışladığını görebiliyordum. Ama aralarında bütün okulun bildiği bir ilişki olan sevgilisi Şule onu çekiştirerek oturtmaya çalışıyordu. Ben de buna içimden gülmeye başladım.

İlk defa bugün geç kağıdı almak için müdür yardımcısı aynı zamanda bütün okulun en havalı ve en gıcık kızı Şule'nin annesi Dolunay Hanım'ın odasına gitmeyecektim.

Boş olan yerime geçtim ve bir sıkıcı okul günü daha başlamıştı.

Yine ders başlamadan gözlüklerimi taktığım anda arkadan gelen "Ahıra gitsene sen İNEK" ve "mööö" seslerini duydum.

Okuldakilerin aksine ben derslere daha fazla önem verdiğim için sınıftakiler bana İNEK lakabını takmışlardı. Bu durumdan her ne kadar şikayetçi olsam da öyle olduğumu ben de kabul ediyordum ana başkalarının bunu açıkça söylemelerine dayanamıyordum ve hatta birkaç kez bunun için kavga etmiştim.

Tenefüs zili çaldığında en yakın ve sıra arkadaşım Derin ile konuşmaya başlarken her zamanki gibi matematik sınıfından öğrenciler soru sormaya geliyorlardı.

~~~~~~~~~~~~

Sonunda sabırsızlıkla beklediğim okul çıkışı gelmişti.

Kitaplarımı toplayıp Derin ile birlikte sınıftan çıkarken Hazar ve Şule arkamızdan geliyorlardı. Kapının önünde Derin'e bakmak için arkamı döndüğümde Şule gözlüğümü gözümden aldı ve :

"Şu kıyafetlere bak. En son ne zaman yıkandın? Ay, bu demode gözlüğü mü takıyorsun bir de!??" Dedi ve gözlüğümü yere fırlattı.

Bu davranışı ondan beklerdim ama herkesin önünde beni küçük düşürmesine sinir olmuştum.

Gözlüğüm kapının önünde duran Hazar'ın yanındaki çocuğun tam önüne düşmüştü.

Şule yaptığından gurur duyarmışçasına Hazar'ın koluna girdi ve bana kötü bir bakış atarak "Hadi gidelim." Dedi.

Hazar sinirlenmişçesine "Ne yapıyorsun sen!!!" Diye bağırarak kolunu çekti.

Yanındaki çocuk Hazar'a "Bağırma." Dedi.

Hazar "Sen karışma Barkın." Diye cevap verdi.

O zaman çocuğun adının Barkın olduğunu anladım.

Hiçbiri yanımda durmuyordu , ağlayarak koşmaya başladım.

O sırada adının Barkın olduğunu öğrendiğim çocuk elinde gözlüğüm ile arkamdan "Hey!!!" Diye seslendi. Durup ona baktığımda aynı zamanda yavaş adımlarla bana doğru koşuyordu.

"Gözlük senin ga-" sözünü bitirmesine izin vermeden gözlüğümü elinden kapıp koşmaya devam ettim ve okuldan çıktım.

Sonra bir anda ağlamamın çok saçma olduğunu fark ettim ve aklıma bir fikir geldi...

~~~~~~~~~

Selaaaam :D

Umarım hikayeyi beğenmişsinizdir. Yapacağınız yorumlar benim için çok önemli. İlk bölüm olduğu için çok heyecanlıyım. Bundan sonraki bölümler daha yaratıcı ve güzel olacak. Ayrıca instagramda eğer umursamaz_ takip ederseniz oraya resimler yükleyeceğim ve ordan istediğiniz kadar konuşabiliriz. Şimdiden verdiğiniz destek için teşekkür ederim. Sizi seviyorum. Bye

UMURSAMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin