3~ FARK EDİLİŞ

70 6 0
                                    

Bendeki bu değişimi her gün önünden geçtiğim bakkalcı amca bile fark edebilirdi bu yüzden Şule ile göz göze geldiğimizde 15 saniye beni baştan aşağı izlemesi ve büyük olasılıkla, üstümdekilerin hangi markaya ait olduğunu anlamaya çalışması bana anormal gelmedi.

Daha dün sınıfın ortasında bağırarak ahırda yaşamamı söyleyenler bile bana bakıp kendi aralarında bir şeyler fısıldaşıyorlardı ve kesinlikle alay etmiyorlardı.

1 dakika ya da daha kısa bir süre sonra Şule'nin şaşkın ifadesi, koskocaman,sinir olmuş,kızgın bir surata dönüştü. Daha fazla ayakta dikilerek, Şule'nin bana bakması ve içinden kıskançlık yapmasını sonlandırmak için her zamanki gibi Derin'in yanına oturdum.

Derin tam 'hey noldu sana' diyordu ki öğretmen sınıfa girdi ve sözü yarıda kaldı.

Derste arkamdan gelen ve önüme düşen minik bir katlanmış kağıt ile bütün dikkatim dağıldı ve aniden arkamda oturan çocuk kulağıma eğilip ''Hazar'dan'' dedi.

Ellerimi sıranın altına götürüp çevremde beni izleyen var mı diye sağa sola bakındıktan sonra kağıdı açtım. ''Birileri seni fena kıskandı. Yanımda sinir küpüne dönüşmüş bir boğa varmış gibi hissediyorum.'' yazısını görünce gülmemi tutamadım ve neyseki öğretmene kadar gitmeyen ama yanımdaki ve önümdeki 3 sırada oturan arkadaşlarımın duyabileceği bir gülme sesi çıkardım. Bana baktıklarını fark ettiğimde ciddi surat ifademi takındım ve hiçbir şey olmamış gibi gözükmeye çalıştım.

Bir süre sonra kafalarını benim olduğum taraftan ayırınca kendimi rahatlamış hissettim. Çünkü gözlerin benim üzerimde olmasına alışık değildim. Eskiden olsaydı laf sokmadan bırakmazlardı ama artık kimse böyle bir şey yapamazdı.

Usulca, Hazar'ı görebilmek için arkama baktığım anda zil çaldı ve yanlış kişi ile karşılaşmamak için saniyesinde önüme döndüm.

Derin ''Kantine gidelim mi? Bana dün kafanı hangi duvara çarptığını anlatman lazım.'' dedi.

O sırada onu dinlemiyordum. Hazar ve Şule'nin tepkilerini hayal ediyordum.

''Ne, anlamadım? Kafamı bir yere çarpmadım ki.'' dedim benimle dalga geçtiğini bunu söyledikten sonra anlamıştım.

Derin ''Of kızım, sen kafanı çarpmışsın da o dışa etki etmiş, içi hala aynı.'' dediğinde gözlerimi büyülterek ona baktım ve ''Kapa çeneni.'' diyiverdim.

Şule ve Hazar yanımızdan geçerken Şule ''Aa noldu, bu sonsuz arkadaşlık bitiyor mu yoksa? Derincim ne söyledin de sinirlendirdin küçük prensesi? Ağlayıp evine kaçar sonra.'' Bu sözleri söyledikten sonra kahkaha patlatıp uzaklaştı.

Hazar ''Sen onu takma kendisine baksa kaçar o.'' dedi.

Artık susup kalmak istemiyordum, Şule'ye bunu ödetmek istiyordum. Ona nasıl biri olduğunu göstermek ve herkesin ondan kaçmasını istiyordum. Bir dahakine asla öylece oturmayacaktım. Bunun için kendime orada söz verdim.

''Peki ya sen bunu bilmene rağmen neden hala onun yanındasın?'' Hazar hiçbir şey dememiş ve yüzüme bakıp kalmıştı.

Sanırım kapının önünden ''Hazar kanka geliyor musun?'' diye Barkın sormasaydı hala bakıyor olacaktı. Evet, Barkın kapının önündeydi!

Hazar ''Bunu sonra konuşuruz. Gitmem gerek.'' diyip Barkın'ın yanına yürüdü. O an içimden Barkın'ın beni tanımasını diledim.

Barkın, Hazar'a ''Konuşmanızı böldüysem üzgünüm. '' derken aynı zamanda bana bakıyordu.

''Aa Burçin sen miydin , naber?''

Ve işte! Adımı söylemişti. Beni hatırladı. İçimden dj eşliğinde binlerce kelebek uçuşuyordu.

Ayağa kalktım ve yanımdan Derin de geldi. Gülümsedim. ''Evet saol iyiyim, sen nasılsın?''

''Ben de iyiyim. Kantine gidiyoruz da gelmek ister misin?''

Beni çağırıyordu. Vay canına. Fakat Hazar bize bakmıyordu. Gözü koridordaydı.

''Tabi ki de gelirim.'' dedim. Daha önce o grubun yanına hiç oturmamıştım ama bundan korkmuyordum.

''Ayrıca bu Derin.'' Derin bana 'ne yapıyorsun' anlamında bakıyordu. Onlarla kantine gitmeye hiç hevesi yokmuş gibiydi ama ben hem kendimin hem de onun yalnız kalmasına izin vermeyecektim. Birbirimizin yanında olmalıydık.

Barkın elini uzatıp ''Tanıştığıma memnun oldum. Derin. '' diyince o da elini sıkıp ''ben de'' demek zorunda kaldı ve hep beraber yürümeye başladık.

Derin onları önümüze alarak ''Sen benimle gelme, onlarla git öyle olsun.'' dedi.

''Ya yapma, ben de Barkın istedi diye gidiyorum zaten. Merak etme o varken bir şey olmaz.'' dedim. Daha yeni tanışmamıza rağmen ona çok güvendiğimi ben de biliyordum.

Derin ''Demek onu seviyorsun.''

''Hayır, hiç de. O iyi biri sadece.''

''Hadi hadi yeme beni. Bal gibi seviyorsun işte.''

''Çok arkada kaldık, yanlarına gidelim.'' diyerek Barkın'ın yanına uçtum. Yoksa Derin beni sorguya çekecekti.

''Neler konuştunuz siz?''

''Hiç.''

Barkın gülümsedi.

Şeker fabrikasında yaratıldığını düşündüm.

Ve elleri cebinde yürürken ne kadar havalı gözüktüğünü bilip bilmediğini.

Kantine vardığımızda Şule bir arkadaşı ile bir masaya oturmuştu. Bizi gördüğünde elini kaldırdı ve oraya gelmemizi işaret etti. En azından Hazar ve Barkın'ın.

''Şule'nin bu durumdan hoşlanacağını sanmıyorum.'' dedim. Kendime söz vermiştim korkak olmayacağıma ama yine yapıyordum işte.

''Onun ne yaptığı kimsenin umrunda değil.'' dedi ve masaya gitti. Biz oturduğumuzda Şule'nin yanındaki kız gitti.

Şule ile hiç konuşmadık. Daha çok Derin'i sohbete katmaya çalışıyordum çünkü o çabuk alışamaz ve yabancılık çekerdi. Barkın ise bana sorular soruyor ve kendinden bahsediyordu.

''Bu akşam okul çıkışı hep beraber yakınlardaki bir kafeye gidiyoruz. Gelmek ister misiniz?'' diye sordu.

Hep beraber derken neyi ve kimleri kastediyordu bilmiyordum ama sadece ''Evet, tabii ki.'' dedim. Derin ayağıyla ayağıma vurdu. Ben ise elimle her şey yolunda yaptım.

Barkın ''Pekala. Sizi ben alacağım. Saatini mesaj atarım.'' ''Bu arada işte bu telefon numaram'' diyerek cebinden bir kağıt parçası çıkardı. ''Seninkini Hazar'dan alsam sorun olur mu?''

''Hayır, hayır. Ben seni kaydederim.''

''Tamam o zaman. Bir de dün aldığın elbiseyi giyersen çok sevinirim.''

Gülümsedim. Elbiseyi hatırlamasına şaşırmış ve sevinmiştim.

Derin ''Nasıl yani? Bir de onunla elbise almaya mı gittin? Ne zaman?'' diye sordu.

''Sana sonra anlatacağım. Merak etme. Öyle değil.'' dedim gülerek.

Zil çaldı ve sınıfa gittik. Geriye kalan saatlerde kaydedeğer bir şey olmadı. Derin'e olanları anlattım. Ağzı açık beni dinledi. Barkın'a geleceğimi söylerken bir şeyi atlamıştım. Babam evde olmayabilirdi ama annem hala vardı. Ona Derin ile buluşacağız mi demeliydim yoksa benim bile tam olarak kim olduklarını bilmediğim arkadaşlarla kafeye gideceğiz mi demeliydim.

İkinci seçeneği seçerek doğrulardan kaçmayıp, gerçeği söylemem gerektiğini düşündüm. Ve her ne kadar sorgulamaya çekilecek olsam bile öyle yapacaktım.

Okulun bitişini işaret eden zil çaldığında heyecanlı bir şekilde, hazırlanmak için direkt eve gittim ve ilk iş olarak rehberime Barkın'ın numarasını kaydettim. Telefonumun da sesini açarak ondan gelecek mesajı ve annemin sorularını beklemeye başladım.

UMURSAMAZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin