EXO-The Eve
Uyandığımda dokuzuncu sınıftaki Jongin olarak çılgınca bir rüya gördüğümü düşünmüştüm.
Üstünde "Matematik sınavı var." veya "Junmyeon'un doğum günü!" gibi notlar yazılmış 2009 takvimi gözüme çarpıyordu. Duvarımın mavi boyası gram solmamıştı, hatta her güneş doğduğunda ışığını gözüme yansıtan sinir bozucu aynam bile kırık değildi. Teyzem onu kapının yanına astığı an çarpıp kıracağımı düşünmüştün oysa. Çalışma masamın kenarına sıkıntıdan attığım çizik ve burada bırakığım zaman gizlice ağladığım Monggu da burada. O ayıcığı ne çok severdim.
Sanki ben yirmi dört yaşında değilmişim gibi.
Uyanmanın verdiği mahmurlukla telefonumu neredeyse burnuma değecek şekilde yaklaştırdım. Saat daha dokuzdu.
Üstüme rahat kıyafetler giydim ve saçımı elimle düzelterek mutfağa doğru yöneldim. Seoul'daki yurdumda kapılar kolluydu. Burada ise sürgülü olduğunu arada unutuyor, elimle kolun olması gereken yerde havayı tutuyordum. Güzel yemek kokuları gelen mutfağımızda da aynı şaşkınlığı yapınca güldüm ve ardından kapıyı açtım."Günaydın teyze."
"Günaydın Nini, şunu sofraya götürüversene."
Elime daha bir saniye bile geçmeden sıkıştırıan iki tofu kasesi ikinci kez gülmemi sağlamıştı. Küçük bir jest yapmak için kafamı eğdim."Siz nasıl isterseniz yüce imaratoriçem."
Teyzem yumurta bulanmış çubuklarını salladı. Yüzünden gülücükler açmış hafif de utanmıştı.
"Yalakalık yapma. Lapa pişiyor, kahvaltıdan sonra soğumadan götürürsün Nini.""Hay Hay!"
Böylece tek ayağımın üstünde kayarak arkama döndüm. Buranın parkeleri çok eğlenceliydi. Dans stündyosunda olduğu gibi pürüssüz ve kaygan.
Açık salon kapısından içeri girdim, elimdekileri masaya bıraktım ve Hee-nim'in yanındaki yerime geçtim. Eniştemin yaptığı masa ve sandalyeler köyün ilk yerden yüksek ayrıca şu ana kadar gördüğüm en sağlam olanlarıydı. Küçükken yer masasında sürekli üstüme yemek döktüğümden yapmıştı kabiliyletli marangozumuz olarak. Bir süre evde "Jongin'in masası" diye anılmasından gururlanıp çatalla baş harflerimi kazımıştım hatta. Kazınmış bölge ise her zaman bana ayrılırdı.
Dirseklerimi masaya koyup rahat bir pozisyon aldığımda Hee-nim kulağıma yaklaştı.
"Çalış köle, çalış."Masanın altından ayağını tekmeleyerek "Günaydın." dedim fısıltısına cevap olarak.
İlk eniştem, sonradan ise sesindeki acıyı temizleyen Hee-nim "Günaydın Nini." dedi sırayla. Babasının yanında Hee-nim pot kırmazdı genelde. Ya da odun mu demeli? Eniştemi sevmemin genel nedeni de buydu. Çok sakin, hatta biraz kılıbık olmasına rağmen kızdığında bir bakışıyla seni sana sorgulatabilirdi. Tabi şuan sadece barış dolu bir kahvaltı yapıyorduk. Birkaç domatezi görüp boğa gibi delirecek değildi.Sakin kahvaltımızdan sonra teyzemin teneke yemek kutsuna koyduğu lapayı ve mandalinayı alarak evden çıktım. Dağımız görebileceğiniz en güzel yerlerden biriydi benim gözümde. Yemyeşil ormanlarımız, çoğunlukla çay, ıhlamur ve meşeyle kaplanmıştı. Her yer temizdi ve en önemli özelliği ise düzensiz yapılaşmanın azlığıydı. Burada karşıdaki yeşillik alanların burnunun altından apartmana dönüştüğünü farketmezdin.
Bir süre çıktıktan sonra kahvaltımın boğazına geldiğini hissettiğimden, nefes nefese kalmış bir biçimde ağaca yaslandım. Ne kadar güzel olursa olsun güzellik zorluk da getirirdi ve dik dağ yolumuz kesinlikle en büyük zorluklarından biriydi. Oturmak için küçük bir alan ararken gözüm arkadaki dev kayaya takıldı. Aklımda eski bir hatırayı canlandırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Hırsızı
ФанфикJongin sadece birkaç papatya koparmak istemişti. Birinin en iyi üçüncü arkadaşı olduklarını nereden bilebilirdi? Tür: Fantastik, Romantik, Gizem Çift: KaiSoo/ Dokai Yan Çift: Chanbaek Derece: T/K+