3.Bölüm: Papatya hırsızı

8 1 0
                                    

EXO- El Dorado live

"Bu sanırım sağ demek."
Kendi kendime mırıldandım.
İçimden haritanın bu kadar çarpık çurpuk çizilmesine hakaret ediyor bir yandan da nereye gideceğimi anlamaya çalışıyordum.
Şimdilik küçük bir patika yoluna getirmişti beni. Yapraklar, denize yaklaşmanın etkisiyle esen meltemle hışırdayıp duruyor, bu da buradaki emvali çeşit örümceğin üstüme düşme ihtimalini arttırıyordu. Gerçi odama giren çayır yılanları ve dev böceklerden uzun zaman önce böyle şeylere alışmıştım.

İç çekerek uzun otlardan huylanmış dizimi kaşıdım. Artık haritanın doğru olmadığına inanmaya başlamış büyükanneye doğru gitmeyi düşünüyordum. Yol önümdeki dev kayalığa çıkıyordu ve kişisel olarak katı maddelerin içinden geçme gücümün olmadığına emindim. Tırmanmamı mı istiyordu bu şey? Yoksa filmlerdeki gibi gizli bir geçit mi vardı burada?

Geçit fikri doğruydu ve çok da gizli sayılmazdı. Biraz daha yaklaşınca yerdeki paslanmış metal kapıyı gördüm. Son on dakikadır haritayı tekrar tekrar okumak yerine iki adım daha atmam yeterliydi yani. Kendi aptallığım yüzünden biraz homurdandım. Haritaya ettiğim hakaretler ne kadar da yersizdi aslında.

Böylece kapıyı kaldırarak tünele dayanmış merdivenden aşağı indim. Benim boyumdan azıcık daha yüksek olan tünel, çok da uzun sayılmazdı. Kirişlere teker teker dokunarak ellerime o toz ver toprağın bulaşmasına izin vermiştim. Tünel bile olsa çıkıştan gelen zayıf ışık bana o daracık olanda deli gibi dansetme isteği veriyordu. Tünelin sonundaki tuğla merdivenden çıktığımda ise kısa süreli nefesim kesilmişti.

Kore'de bulabileceğim tüm çiçek çeşitleri canlı renkleriyle etrafı kaplamış resmen gözlerimi kutsuyordu. Birkaç yerde teraslama için örülmüş soluk mavi duvarlar ve yanda mermer bir kuyu vardı. Altın gibi parlayan taşlar etrafı güzel bir sarı tonuna boyamıştı. Ortadaki siyah ağacın etrafında kademe kademe karahindibağlar yetişmiş, küçük ve narin tohumları bir balerin gibi çevremde dönüyordu. Çevredeki kozalaklarınu esirgemeyen ağaçlar yeşilin bulabileceğim en sıcak tonuyla alanın etrafını kapatıyordu. Aklımda dünyanın en iyi sanatçısının bile burayı bir tuval bir şarkı veya betimleme ile anlatamayacağını düşünmüştüm çünkü toz parçacıkları bile burada peri tozu gibi saçılırken gözlerim tek bir yana odaklanmakta zorlanıyordu. Bu yüzden odaklanmadım.

Aynı bir robot gibi ilk işim diyerek bir buçuk litrelik su şişesini çıkardım ve siyah ağacın önünde eğildim. Etrafın güzelliğine olan bu zıtlığı neredeyse üzücüydü. Ölü, sadece ölüydü bu ağaç.

"Ben küçükken orada ölü bir peri yaşardı."
Babaannenin cümlesi hızlıca kafası karışık küçük Jongin'in "Öyü yaşamaz ki!" itirazı tarafından kesilmişti. Haklıydı, ölünce ölürdün ve yaşarken yaşardın. Nasıl ölü olan biri yaşardı ki?
"Yoksa bu peri bir zombi mi?"

Büyükannenin gülüşü o kadar yükseti ki tüm dağda yankılanmıştı. Başını hayır anlamında sallarken hala yüz kasları geriliyordu şu küçük çocuğun şirinliği yüzünden.

" Onu daha sonra açıklarım Jongin. Şimdilik sana perileri anlatacağım. Tamam mı?"

"Tamam!"

"Peki o zaman."
Onayını alan büyükanne elini Jongin'nin simsiyah düz saçları arasından geçirdi ve konuşmasına devam etti.

"Dünyada bir sürü diyar vardır Jongin. Mesela burası insanların diyarı ve aynı insanlarınki gibi bu perinin de bir peri diyarı varmış. Peri diyarı çok güzel bir yermiş Jongin. Altın rengi bir şehir, burada bulunmayan çiçekler ve her zaman masmavi bulutlar. İnsanlar varlığını öğrendiğinde geri kalan hayatlarını orada sürdürmek isterlermiş. Lakin bunun büyük bir sakıncası var. Herhangi biri peri diyarına geldiğinde bedeni iki gün içinde neneye, dedeye dönüşüp ölmüş. İnsanların birkaç yılı orada birkaç saniyeye eşitmiş. Ancak bir peri seni çok severse ve uzun yaşamından bir kısmını sana armağan ederse orada yaşayabilirmişsin. Anlatabildim mi Nini?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Papatya HırsızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin