Karanlıklar çıkar aydınlığa

447 25 13
                                    

*Medya: Jungkook'un giydikleri*

Ayaklarını sürüyerek okuldan dışarı çıktı genç adam. Çok yorgundu ancak çalışması gerekiyordu her zamanki gibi. İstemeye istemeye adımlarını bara yönlendirdi. Keşke dedi içinden. Keşke zeki olsaydım da iyi bir üniveriste tutturup bu cehennemden kurtulabilseydim. Ama o da biliyordu ki okula sadece, sadece gidiyordu işte.

Bir ailesi olsaydı bu halde olmazdı. Babalar çocuklarını her şeyden koruyabilecek kadar güçlü ve cesurdur değil mi? Kesinlikle.
Ama o asla bunun nasıl bir duygu olduğunu öğrenemeyecekti.

Jungkook bir aileden çok bir baba isterdi her zaman. Her zaman yanında olan bir adamın olması iyi hissettiriyor olmalıydı.

Sonunda zaten okula 5 dakika uzaklıkta olan bara ulaştı. Ön kapıdan girip girmemek arasında kaldı.

Üstünde üniforması vardı ve eğer patronun kulağına giderse her zamanki gibi "Oradan bakınca burası dershaneye mi benziyor velet" diyip gece boyu kusmuk temizleteceğine emindi.

Hızlı adımlarla barın arka tarafına ilerledi. Personel girişi açıksa rahatlıkla üzerini değiştirip ön kapıdan girebilirdi.

Ön kapıdan girmenin zorunlu olmasına küfürler ederek barın arka kısmına ulaştı.

Kapıyı ittiğinde açılmaması ise büyük bir hüsrandı. Etrafa göz atıp kimsenin olmadığından emin olduktan sonra oflayarak üzerini çıkarmaya başladı.

Ceketi, kravatı, gömleği sırayla çıkardıktan sonra tekrar etrafa göz gezdirmek için kafasını kaldırmıştı ki saati görmesiyle hızla okul pantolonunu çıkardı ve deri pantolonunu giydi. Ardından bol olduğu kadar kısa olan beyaz kumaşı da üzerine geçirdiğinde hazır sayılırdı. Çantasından kolyesini çıkartıp önünde birleştirdikten sonra arkasına çevirdi.

O sırada onu izleyen bir çift gözden bihaberdi. Gözlerini ayırmadan her hareketini izledi küçüğün Taehyung.

Sabahın erken saatlerinden beridir aralıksız çalışmıştı neredeyse. Kalan işlerini yarım bırakıp hava almak için dışarı çıktığını söyleyerek birkaç bardan oluşan bu sokağa atmıştı kendini.

Saint Antonie'nin oldukça çekici olduğunu düşündü. Ancak o sırada gördüğü görüntü geniş barı paha biçilemez kılmıştı.

Genç çocuk üzerini çıkarmadan önce etrafı kontrol etmişti ancak kendisini farkedememişti.

Çocuk üzerindekileri çıkarırken gözlerini kırpmadan izledi. Muazzam bir vücudu vardı. Kaslı olmasına rağmen kaba durmuyordu. Oldukça kıvrımlıydı.

Az evvel çıkardığı kıyafetleri hızlıca çantasına yerleştirdi. Koşar adımlarla köşeyi döndükten sonra sanki yeni geliyormuş gibi adımlarını yavaşlattı ve kapıdaki korumaların iltifatları ile birlikte içeri girdi.

Taehyung ise onu takip etmekten alıkoyamadı kendisini. Az evvel indiği arabasına tekrar binip barın önünde durdurdu. Saçlarını dikiz aynasından düzeltip arabasından indi. Anahtarı valeye verikten, daha doğrusu fırlattıktan sonra seri adımlarla içeri girdi.

Sık sık buraya geldiği için korumalar saygı ile geçmesi için yer vermiş,  kapıyı açmışlardı.

Sahneye yakın bir yerlere oturdu. O çocuğu görmek istiyordu. Daha önce servis yaptığını görmemişti. Aslında daha önce buranın hiçbir dans veya striptiz showlarını izlememişti. Daha doğrusu gerek duymamıştı. Çünkü genellikle kafa dağıtmak için içmeye gelirdi.

Burayı seviyordu. Vip bölümü yoktu. Herkes eşitti ve ne kadar paran olursa olsun bir kez Saint Antonie'den atılırsan bir daha asla geri alınmazdın. Müşteri olsan dahi.

🍷🍷

Köşeyi dönünce adımlarını yavaşlattı genç çocuk. Kapıdakiler formayla geldiği zaman sürekli onunla dalga geçiyordu ve bu ister istemez sinirlerini bozuyordu.

Tanıdık iki iri cüsse görüş açısına girdi gencin.

"Oo Jungkookie beyciğimiz de geldi çok şükür" dedi siyahi bir Amerikalı olan.

Karşılık olarak ise demin göz kalemi ile belirginleştirilmiş gözlerini devirdi çekinmeden.

"Her zamanki gibi eşsiz görünüyorsun Jungkook-ah" diye ekledi Koreli ve diğerine göre biraz daha sıska olan.

"Teşekkür ederim Minho hyung" deyip tebessüm etti ve adımlarımı içeri yönlendirdi.

Yavaş yavaş dolmaya başlayan bara göz gezdirip giyinme(!) odasına ilerledi. Genel olarak makyaj ve dinlenme için kullandıkları odanın kapısına gelince içeriye göz gezdirdi.

Jimin aynanın karşısında oldukça dikkatli bir şekilde göz makyajını yapıyordu.

Kıyafet dolabının yanındaki beyaz çift kişilik koltukta Jaehyun Taeyong'un kucağında oturuyor ve birlikte telefondan bir şeylere bakıyorlardı ki büyük ihtimalle bebek videoları idi.

Onların yanında kalan tek kişilik kısımda ise Joohyun, nam-ı diğer Irene oturuyordu.

Ve karşı taraftaki koltukta ise tanımadığı birkaç dansçı yahut striptizci daha.

Jungkook adımlarını Jimin'in yanındaki boş sandalyeye yönlendirdi ve oturdu.

Oda parfüm ve deodorant kokularının yanında ahududu aromalı sigara kokuyordu ve diğer kokuları bastırmıştı.

Bardaki müzik sisteminin yüksek sese geçmesi ile Jaeyong çifti ayaklanmıştı  ilk striptiz şov için.

Yaklaşık iki saat içinde odada sadece Jungkook kalmıştı.

Artık sıranın onda olduğunu bildiği için sahnenin arkasındaki kısma ilerledi.

Arkaplanda dans etmek için yüzlerinde maske olan siyah saçlı iki oğlanda onunla birlikte bekledi sırasını.

O sırada Jimin'in sahnede adamlardan biri ile ateşlice öpüştüğünü ve geri dönmeyeceğini anlayınca ışıkları sönmüş olan sahneye adımladılar.

Kapkaranlık sahne bi anda aydınlandı ve tek ışık Jungkook'un üzerinde durdu.

Arkadan Rain'in Rainism şarkısı çalmaya başladı.

Kıvrık vücudu ile en iyi şovu yapıyordu her zaman ki gibi.

Vücudunu bir kadın gibi zarif ama bir aslan kadar hırçındı.

Ve bu heteroseksüel* olamayacak adamlarla dolu olan bardaki herkesi çıldırtıyordu.

Selam verip sahnenin arka kısmına geçtiğinde hala ıslık ve tezahuratlar devam ediyordu.

Terlediği için üzerine yapışmış olan beyaz parçaya baktı ve şirince ofladı.

O sırada duyduğu sesin onu gece boyu delicesine mutlu edeceğini nereden bilebilirdi ki?

































:(

Daddy Isseus, vkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin