Dünyanın sonuna doğmuşuz

106 7 2
                                    

Jeongguk, Yongguk'un evinde kaldığı günden sonra bir hafta geçmişti. Doğum gününe 2 hafta vardı. Artık reşit olacaktı. Ancak onun için bir anlamı yoktu bunun. Sadece reşit olmak değil, doğum günleri, yılbaşı, şükran günleri.. Hiçbirinin özelliği ona öğretilmemişti. Hiç pastadaki mumları üflememişti. Noel baba ona hiç hediye getirmemişti. Hayatında hiç hindi eti yememişti. Annesi ile yolları ayrıldıktan bu yana, yaklaşık 10 yıldır, günleri hemen hemen aynı geçiyordu. Sadece yeni bir işe girdiği günü diğer günlerden farklı olurdu onun için. Ah, bir de kovulduğu zaman yediği dayaklardan dolayı vücudunda oluşan yara ve morluklar değiştiriyordu günlerinin gidişatını.

Kışın habercisi sonbahar bu yıl çok sert geçiyordu. Hemen hemen her gün şimşekler çakıyor, rüzgar hiç dinmiyordu. Jeongguk ise, sarı yaprakların kaldırımları doldurduğu, hafif meltemli rüzgarla bir o yana bir bu yana savrulduğu bu günde, açlıktan kıvranıyordu. Maaşını almasına 5 gün vardı ve son parasına da dün akşam bir paket ramen yemişti. Gece karnı tok olduğu için rahat bir şekilde uyumuştu. Ancak sabah uyandığında hem donuyordu hem de karnı guruldayıp duruyordu. Bu yüzden üzerini sıkıca giyinip hemen sokağa atmıştı kendini. Bara gidemezdi çünkü öğleden önce açılmazdı. Bu yüzden sokaklarda günlük bir iş aramıştı öğlene kadar. Yaklaşık 4 saatini sokaklarda geçirdikten sonra açlıktan gözleri kararmaya başlamıştı. Kendini zor da olsa bir banka atmış, derin nefesler alıyordu. Açlık öyle bir şeydi ki insanı delirtebilirdi. Jeongguk da öyle hissediyordu. Bankı dişleriyle parçalamak ve kıymıklarını göz bebeğine saplamak istiyordu. Sinirleri çok yıpranmıştı. Bu yüzden gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Onu bu kadar aciz bıraktığı için tanrıdan nefret ediyordu.

Ama tanrı onu yakından izliyordu. Bir gölge gibi ensesinde dolanıyordu.  Jeon Jeongguk çok yakın bir zamanda tanışacaktı tanrısıyla.
Yatak odasına tapacaktı ona. Onun çarşaflarına dolayacaktı çıplak bedenini. Vücudunu kendi boyaları ile boylamasına ve en önemlisi ona hükmetmesine izin verecekti tanrısı.

İşte, Kim Taehyung, onun tanrısı olacak tek adamdı. Ona hayatın her türlü zevkini yaşatacak, ondan önceki hayatına dair her izi silebilecek tek adam da oydu. Her zaman bir nefes uzaklığında olacaktı bu küçük ve narin oğlan çocuğunun.

Tıpkı şu an olduğu gibi. Bir haftadır peşindeydi. Nereye giderse gitsin, hep bir köşe gerisindeydi. Şimdi ise bu güzel oğlanın neden ağladığını anlamaya çalışıyordu. Bir ara iş bulamadığı için ağladığını düşünmeye başlamıştı. Taa ki Jeongguk kollarını karnına sarana kadar. O an Taehyung'un aklında Jimin'in sözleri yankılandı. "Aç kaldığına eminim."
Derince yutkundu. Çok kötü hissediyordu. Gözlerinin yanıyordu. Hemen telefonunu çıkarıp yine 2'ye basılı tuttu. Arama yanıtlanınca konuştu.

"... sokağı, Cheonsang lokantası bu günlüğüne bedava yemek dağıtsın."

Aramayı sonlandırdı ve arabasına binip oradan uzaklaştı. Yıkılmış hissediyordu. Daha önce hiç böyle şeyler yaşamamıştı ve bu çocuğun tüm hayatı onu koruma isteğini artırıyordu.

——————————————————

Jeongguk akşam eve döndüğü zaman kapısının önünde ciddi giyinimli birkaç kişi vardı. Merakla yanlarına ilerledi. İçlerinden biri Jeongguk'u gördüğü zaman gülümsedi ve diğerleri de ona döndü.

"Merhaba Jeongguk."

"M-merhaba. Bir sorun mu var?"

"Hayır, hayır. Seni güzel bir yere götürmeye geldik. Bir bir da çalıştığını ve faturalarının ödenmediğini farkettik. Bu yüzden seni bir devlet yurduna yerleştirecektik ki bir beyefendi seni evlat edindi. Çok şanslısın Jeongguk."

Jeongguk şok olduğu için bir süre sessiz kaldı. Daha sonra aynı kişi tekrar konuştu.

"Gitmeden önce eşyalarını alabilirsin. Biz arabada olacağız."

————————————————
Jeongguk eve girmiş ve eşyalarını toplamıştı. Çok...garip hissediyordu. Gideceği yerin nasıl olduğunu düşünüyordu arabaya bindiğinden beri. Biraz da korkuyordu. Ya onu evlat edinen kişilerden adam olan karısını ondan kıskanır ve ona kötü davranırsa? Ya da onu satarlarsa? Genel evde çalışmak istemiyordu. Bu onun psikolojisinin kaldırabileceği tarzda bir şey değildi. Dayanamazdı.

O bu düşüncelerle kendini yiye dursun, Taehyung heyecandan ölmek üzereydi. Bir o yana bir bu yana yürüyor sürekli hizmetçilere masaya onu bunu koymalarını, Jeongguk'un odasına şunu bunu koyup koymadıklarını soruyordu. Sık sık dudaklarını dişliyor, su içiyor ve tuvalete gidiyordu. Ama işeyemiyordu da. Cidden çok heyecanlıydı. Yüzüne su çarpıp banyodan çıktığı zaman evin zili çalındı. Taehyung hızlı adımlarla kapıya ilerledi ve beş adım kadar gerisinde durdu. Kafasıyla kapının kolunu tutan kadını onayladı. Kadın kapıyı açtı. İçeri anlaşmış olduğu adam girdi ve önünde eğilerek selam verdi. Daha sonra konuşmaya başladı.

"Merhaba Bay Kim. Jeongguk, içeri gelsene ne duruyorsun."

Jeongguk çekingen adımlarla gözleri ayakkabılarında bir şekilde içeri girdi.
Taehyung gözlerini ondan alamazken adam imza işleri için yarın şirkete uğrayacağını söyleyip evden çıktı. Kadın da yanlarından geçip murda ilerlediği zaman Taehyung boğazını temizledi. Sol eli kumaş pantolonunun cebindeydi. Diğer elini ensesine götürdü, saçlarını karıştırdı. Boğazını temizledi.

"Merhaba Jungkook, seni burada gördüğüme çok memnun oldum. Ben Kim Taehyung. 37 yaşındayım. Bir bakıma üvey baban sayılırım." Dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi.

Jeongguk, Taehyung konuşmaya başladığı zaman gözlerini birleştirdi. Taehyung konuşmasını bitirdiği zaman dudaklarını araladı.

"Jungkook değil, Jeongguk."

"Nasıl yani?"

"İsmim jung diye yazılıp jang diye okunuyor ama asıl kökü jeong. Jeong ve guk."

Taehyung şaşkın bakışlarıyla birlikte kafasını salladı.

"Anladım. A-ah çantanı alayım. Ben onu odana koyarken sen de ellerini yıka ve yemeğe geçelim. Olur mu Jeongguk?"

Jungkook kafasını salladı. Taehyung ona banyoyu tarif etti. O gider gitmez elini siyah boyunlu kazağının boynuna attı ve çekiştirdi. Daha sonra Jeongguk'un odasına ilerledi ve çantasını komodinin kenarına bıraktı.

O sırada işler Jeongguk'da da aynıydı. Banyoya girer girmez derin bir nefes  verdi ve çeşmeyi açıp yüzünü birkaç defa yıkadı.

İkisi de bayılmadan bir akşam yemeği yiyip yiyemeceklerini düşünüyordu.











Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 29, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Daddy Isseus, vkook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin