'3

295 38 22
                                    

Bir insanın hayatı bu kadar kısa süre'de nasıl yaşanılmaz, berbat bir hal alabilirdi ki? Daha beş saat öncesine kadar her şey çok güzel giderken bir kaza sonucu hayatının anlamsız bir hal alması, çekilmez bir durum.

*
5 saat önce
Büyük bir sevinçle telefonunu çantasına koyup, son kez aynanın karşına geçti Nefise. Son dokunuşlarını da yaptıktan sonra odasından ayrıldı. Salona indiğinde  annesi ve babasının yanlarına doğru ilerledi. "Annecim...Babacım" diyerek ortalarına oturdu. "Oo Nefise hanım bakıyorum da keyfiniz yerinde." Hakan bey tebessümle kızına baktı. Merdivenlerden inen Zeynep'te onların sohbetlerine katıldı."Neden acaba." diyerek karşılarında ki tekli koltuğa oturdu. Nefise Zeynep'in neyi ima ettiğini çok iyi biliyordu, bu konu da onu utandırmıştı. "Aaa uğraşmayın benin kızımla." Dedi Feride hanım. Nefisenin telefonun sesiyle konuşmaları yarım kaldı, Nefise telefonunu eline aldığında ekrandaki arayan kişiyi görünce daha da utanmıştı. "Açmayacak mısın abla." Nefise Zeynep'e öldürü bakışını attıktan sonra, koltuktan kalktıp salondan ayrılarak mutfağa doğru adımladı. Mutfağa girer girmez telefonunu açtı, "Günaydın benim güzeller güzeli sevgilim." -Ah Muzaffer ah! Bir gün şu kızı kalpten götüreceksin aşkından- "Günaydın canım." iki tarafta çok heyecanlıydı, bir kaç saat sonra nikah dairesine gidip düğün için tarih alacaklardı benim ki de laf işte. Ama bilmiyorlardı ki, kaderin onlara oynayacağı oyundan habersizlerdi. Nefise ve Muzaffer kısa süren konuşmalarından sonra yola koyulmuşlardı. Nefise arabayla Muzaffer'le buluşacakları yere giderken telefonunun çalmasıyla, yan koltuktaki çantasının içinde olan telefonu için elini uzattırken, karşıdan gelen kamyonla çarpışması bir olur... İşte Nefise'nin hayatını değiştiren bu dikkatsizlikmiydi, yoksa bu hayatın bir oynumuydu.Kaderin'den kaçmayı başaramamıştı, yenik düşmüştü kaderine.

***

Sonun da hastane çıkış işlemleri yapılmıştı, Nefisenin bir kolunda Zeynep, diğer kolunda Öykü beraber hastaneden çıkıyorlardı. Umut otoparktaki arabasını almaya gitmişti. Nefise dışarı ayak bastığında, olduğu yerde durur. Başını yukarı doğru kaldırır, gökyüzüne bakıyordu, ama göremiyordu. Etrafındaki kuşların, çiçeklerin, böceklerin, rüzgarın ağaç yapraklarının savruşturmalarını duyduğu seslerle hayal ediyordu. Nefise bu güzellikleri artık göremiyordu, onun dünyası artık siyah bir dünyadan ibaret olacaktı. "Abla" Zeyneb'in seslenişiyle, yukarıya doğru bakan başını ona doğru çevirdi. "Gidelim." diyebildi. Umut'ta hastanenin önüne çoktan gelmiş, arka koltuğun kapısını açmış, onları bekliyordu.

***

Yarım saatlik yolculuğun ardından Şadoğlu villasına gelmişlerdi. Nefise yatağında uzanmış, belini yatağın başlığına doğru dayamış bir biçimde oturuyordu. Yatağın sağ tarafındaki boşlukta ise Öykü oturuyordu. Feride hanım elinde tepsiyle içeriye girdi. "Kızım.. Sana çorba getirdim, açıkmışsındır." diyerek yatağın diğer boş olan tarafına oturdu. Kaşığı tam eline alacakken, "Anne ben kendim yiyebilirim." Feride hanım, ısrar etmek istemedi kızının ne kadar inatçı biri olduğunu biliyordu. "Peki." Nefisenin eline kaşığı verdi, diğer eliylede tabağın olduğu yeri gösterdi. Nefise kaşığı tabağa doğru yönlendirdi ama başarılı olamadı. Feride hanım bir şey demeden kızına yardım etti. Nefise kaşığı dudağına götürürken, birazını üzerine dökmüştü farkında bile değildi. Feride hanım, ağlamamak için kendinu zor tutuyordu. Öykü de arkadaşının bu haline daha fazla dayanamadı, Nefisenin üzerindeki tepsiyi bi' hışımla aldı. Çorbadan bir kaşık alarak, "Hatırlıyor musun, 2 ay önce.. hasta olmuştum. Sen de ben iyileşene kadar, yemeklerimi yedirmiştin... Şimdi sıra ben de Nefise hanım, şimdi sen hastasın ben seni iyileştireceğim." Nefise de o anı hatırlayıp, gülümsedi.

***

Öykü Nefisenin yemeğini yedirmiş, oturduğu koltukta günün verdiği yorgunlukla uyuya kalmıştı. Nefise'nin aklına Muzaffer'le tanıştıkları ilk anları aklına gelir;

Mazi / 12.10.2016

"Yaa... Öyle mi, Neyse yine de teşekkür ederim."  Nefise ümitsizce kütüphane görevlisinin yanından ayrılarak, gördüğü ilk boş masa'ya doğru adımladı. Yine o çok istediği kitap'ı bulamamanın verdiği üzüntüyle iç çekti.

***

Muzaffer yan sandalyedeki çantasına uzandı, o çok sevdiği, herkesten sakındığı kitabını çıkartıp masaya koydu. Kapağını açtığında, ilk sayfasına bir şeyler karalayıp geri kapatarak tekrar çantasına koydu.

***

Nefise önünde ki kitapa gömülmüş biçimde kitap okuyordu. "Oturabilir miyim?" kendisine yabancı gelen, ses tonuyla başını kaldırdı. "Tabi" dedi. Muzaffer Nefisenin onayıyla sandalyeyi çekip oturdu. Nefise tekrar önündeki kitapı okumaya yönelirken, "Muzaffer ben. 😊" karşısınndaki adam yüzündeki gülümsemeyle Nefise ye elini uzatmıştı, Nefise de mecburen kendine uzanan eli tuttu. "Nefise bende." diyerek elini çekti. Önüne dönüp kitabı okumaya çalıştı.

***

Bir süre sonra Muzaffer tüm cesaretini toplamış, başını önündeki kitaptan kaldırarak Nefise'ye baktı. Bu nasıl bir güzellikti? İnsanın baktıkça bakası geliyordu, özellikle Nefisenin dikkatlice önündeki kitapı okuduğunu görmek, Muzafferin fazlasıyla hoşuna gidiyordu. "Nefise..." demesiyle, kitaptaki bakışlarını Muzaffer'e çevirdi Nefise. "Efendim." dedi. Muzaffer ne kadar çekinsede, elini çantasına götürdü, bir yarım saat önce içine bir şeyler karaladığı kitapı çıkarıp masaya koydu. Nefise gördüğü kitapla şok okmuştu. Kaç zamandır bu kitapı her yerde arıyordu, bu kitap ilk şatışa çıktığı zaman Nefise Amerikadaydı, abisi umut'a ne kadar yalvarmıştı alsın diye abisiyle "Tamam... müsait olduğum bi' vakit alacağım." diyerek Nefise'yi geçiştiriyordu. Nefise hiç bir şey diyemeden suskunluğunu korudu. "Konuştuklarınıza kulak misafiri oldum." Muzaffer mahçup bir şekilde söze girmişti. Nefise sadece dinliyordu Muzafferi. "Sanırım her yerde bu kitabı arıyorsun?" Nefise kafa sallamakla karşılık verdi. "Sana bu kitabı hediye etmek istiyorum." gülümseyerek Nefiseye uzattı. Nefise şu an uçmak istiyordu, tam iki senedir aradığı kitap'ı birisi ona hediye ediyordu. "Olur mu.. öyle şey, ben kabul edemem." dedi. Aslın da kabul ederdi ama nedense utanmıştı. "Lütfen..." kararlı bir ses tonuyla söyledi Muzaffer. "Teşekkür ederim... O zaman." diyerek kendine uzatılan kitapı aldı. Muzaffere doğru uzanıp, yanağına öpücük kondurdu. Muzaffer böyle bir şeyi hiç beklemiyordu, şuan Nefisenin yanağını öpmesiyle mest olmuştu âdeta. Nefise geri eski yerini alırken Muzaffer söze atıldı, "Yeni tanıştığım kişilere kitap hediye etmek hobimdir. Ve kitapın ilk sayfasında İsmim ve Numaram yazılıdır, belki kitap hakkındaki düşüncelerini, fikirlerini paylaşmak... istersin." Nefise tebedsüm ederek, "Tabi ki de ararım." Muzaffer ne kadar çok mutlu olsa da bir yanı buruktur. O kitap'ı ona iki yıl önce, babasının ölmeden oğluna aldığı son hediyeydi. Muzaffer anlık bu düşünceden ayrılıp, kitapı inceleyen Nefise'ye bakarak, "Gözün gibi bakacağına eminim... Güzel kadın." içinden geçen cümlelerle Nefiseye bakmaya devam etti.

***

Günümüz / 08.04.2018

Nefise daldığı düşüncelerden çalan telefon sesiyle ayrıldı, "Öykü.." dedi. Öykü uzandığı koltuktan Nefisenin seslenişiyle doğruldu. "Telefonun çalıyor, acele et." "Tamam tamam, bakıyorum." diyerek elini önündeki masaya doğru uzattı, çantasındaki telefonu eline aldığında öylece olduğu yerde kalakaldı. "Kim arıyor?" Nefisenin sorusuyla kendini toparlayıp, "Muzaffer" dedi.

BÖLÜM SONU.

Umarım beğenmişsinizdir. 😊 Yorum yapmayı unutmayınız, kendinize iyi bakınız, tekrat görüşmek üzere 💖

AŞK VE NEFMUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin