Belki şiir yazmak istersin bir akşamüstü, gölgesine gün batımı düşen ağacın altında. Kim bilir belki yağmur yağar ve ıslanır o güzel saçların. Kirpiklerinde damlacıkları kalır yağmurun, sen, ışıldarsın yine. Belki de bir deniz kenarıdır hayallerinin akşamüstüsü. Yüzlerin siluete dönüştüğü vakitte kumlarda uzanmaktır arzun. Belki şarkı seviyorsundur, ne söylediğine aldırmadan onu dinlemek istersin. Ya da gecedir senin vaktin, sözlerini ezbere bildiğin şarkıyı söylersin yıldızlara.
*
Hiç duymadığım sesini özlüyorum çoğunlukla. Daha önce hiç yakından görmediğim kirpiklerinin sayısını biliyorum ben. Seni hangi isim ile çağırıyorlar bilmem ama ben sana Firuze diye sesleniyorum. Bir kere gördüm seni Firuze, uzaktan, gün batımıydı. Siluetindi aslında gördüğüm. Saçın ne renk tam bilmiyorum. Teninin çok esmer olmadığını biliyorum ama emin değilim sarı mı yoksa kar beyaz mıydı? Sırtın dönüktü bana, altında kısa bir etek, üstünde salaş bir hırka vardı, ayağında postallar. Rüzgar saçlarını savuruyordu. Omzundan kayan çantanı yerine sabitleştirirken çevirmiştin kafanı. Önce saçlarının ahengine kaptırdım kendimi sonra yüzünün tamamına yerleşen o sıcacık gülümsemende mıhlandı aklım. Sonra hızla uzaklaştın oradan. Tam olarak bu bir iki dakika senin ile olan mazimiz. Sen farkında değilsin hala ama ben ömrümü o gülüşte bıraktım. Başka bir deyiş ile de o tebessüm ile başladı ikinci hayatım.
*
O günden sonra artık günlerimin tamamını seni daha fazla, daha fazla, daha da fazla düşünerek geçiriyordum. Ve her defasında yetmiyordu yirmi dört saatler. Sahi şu günleri kırk iki saat yapmanın bir yolu yok muydu? Hiçbir şeye tam olarak konsantre olamıyordum. Çünkü zaten bir yere büyük bir çoğunlukla konsantreydim. Geri kalanı ile iş, aile, arkadaşlar, iç ve dış hayatımı idare etmeye çalışıyordum. İş yerindeki Rasim ağabey fark etmiş olayı, gelip bir iki sordu "Oğlum Rıza iyisin değil mi, bir haller var sende", yok deyip geçiştirdim o da geçiştirdiğimin farkında olarak " Sen öyle diyorsan", demişti imada bulunarak. Bu sebep ile de daha fazla incelemeye alacaktı beni. Rasim ağabey baba adamdır. Şirkette kime ne olmuş, ne olacak, kim nasıl ne durumda hep bilir. Ve hiç kimse ile çok fazla konuşmadan yapar bunu. Çünkü onun işi bu, gözlem ve takip, işçi olarak da görev tanımı bu, karakter olarak da bu. Dedim ya baba adamdır. Baba gibi dıştan gözetleyip en içten tamir eder. Bunu bildiğim halde anlatmamıştım olanları. Bir de ne anlatacaktım. Ortada adını bile bilmediğim, yüzünü tam görmediğim ama delicesine aşk yaşadığım bir kadın var desem ne kadar inandırıcı olurdu. "Oğlum git deli misin" demezler miydi? Kendimi kaybettiğimi, hayaller dünyasında yaşadığımı düşünüp alay konusu yapacaklardı Firuzemi. Olamazdı buna asla izin veremezdim. Ve mutlaka bir gün yine görecektim Firuzeyi.
Yirmi dokuz gün geçti seni ilk gördüğüm günün ardından. O günden beri her gün aynı saatte aynı yerde geçmeni bekleyişimin yirmi dokuzuncu günü bugün. Ve yine yoksun. İnanıyorum ki bir gün yine karşılaşacağız ve ben sana bunları anlatma fırsatı bulursam belki güleceksin. Aptal olduğumu, şaşkın olduğumu düşüneceksin. Belki de aklı yitik zararsız bir deli belleyeceksin beni. Ben yüzündeki o tebessümü bir kere daha görebilmek için yitik bir akla bile razıyım oysaki ama nereden bileceksin. Hele ki birini sevmediysen tek bir gülüş için veya sevilmediysen gülüşüne sebep. ... Bazı insanlar delirerek sever sevince, ne yaptığının farkında olmadan, kırıp dökerek ve bunun yanlış olduğunun bilincinde olmadan. Bazıları da bir deli gibi sever saf, temiz, öylesine masumane. Sen şimdi bilmiyorsun ama ben bu ikincilerdenim. Deli gibi ama aklı başında seviyorum seni. Saçlarının, kirpiklerinin sayısını biliyorum ben. Ama varsan baksan bunun ne demek olduğunu bilmeyenler var. Merak içindeyim aslında adın ne, yaşın tahmin ettiğim gibi yirmi dörtlerde falan mı, evli misin? Şiir sever misin mesela? Sevdiğin renkler arasında mavi kaçıncı sırada, yeşil sana da huzur veriyor mu, bembeyaz bir ev gördüğünde derin bir nefes alma ihtiyacı duyuyor musun sen de? Kıyılar mı senin rotan yoksa bir türlü anlayamadığım deniz sevmeyenlerden misin? Cevabını merak ettiğim sorular saymakla bitmez tabii. En çok da çektiğin acıları merak ediyorum aslına bakarsan. Yoksa başka türlü bu kadar derin tebessüm mümkün değil. Bir dünya acı yaşar insan böyle muntazam bir gülüşe sahip olmak için. O kirpiklerin o şekli alması boşuna değil, belli ki göz yaşları beslemiş onları. Ben burada yirmi dokuz gün önce tam olarak göremediğim iki dakikalık seni, sevmeye bile kıyamazken sol yanından kırmışlar seni acımadan üstelik. Kırılan yerlerinden seviyorum seni ey Firuzem, kırılan yerlerinden. Ah bir de bilsen, bir kere daha görsem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silüet
RandomGörmeden sevmek, güzel bir kalple sevmek, hissetmek, AŞK... Firuze olduğunu bilmeden Firuzeyi seven Rıza ve çağrıldığını bilmeden rüyasındaki sese giden Firuze. Teknolojinin hayatlarımızı henüz kirletmediği zamanlardan şiir gibi bir aşk.