Akşam yemeğinin hemen ardı bir vakitti. Ezan okunmuş, namazlar da kılınmıştı. Bir anda kapı çalmaya başladı. Öyle bir vuruluyordu ki kapının tokmağı. Her tokmakta ev yerinden oynuyordu. Rasim ile Celaleddin korku ile kapıya koştular. Kapıyı açınca karşılarında yağmurdan sırılsıklam olmuş, titreyen, koşmaktan nefes nefese kalmış iki genç vardı. Ev halkı şaşırdı, Rasim'in yüzüne çok babacan bir tebessüm yerleşti.
- Oğlum ne bu haliniz?
- Rıza?
Yağmur yağmaya hala devam ediyordu, hava serinlemişti fakat Rıza ve Firuze üşümüyorlardı.
- Ah yavrum geçin haydi geçin. Hatice Hanım, Hatice Hanım!
Hatice telaş ile yanlarına koştu. Celaleddin merak içinde kapının önünde dikeliyor Mahinur da Celaleddin'in ardında olup biteni anlamaya çalışıyordu.
- Yavrum ne bu haliniz? Ah, ah. Nasıl ıslanmışlar?
- Bereket yağmış üstlerine hanım, bereket. Haydi siz hanım kızımızı alın da gelin üstüne bir şeyler versin. Celaleddin sen de Rıza'yı kurula yavrum. Ben de sobaya iki odun daha atayım, çay da koyayım. Hay Allah, üşütecekler.
Firuze'ye biraz kısa gelmişti Mahinur'un elbiseleri, bileklerinden bir hayli yukarıda ama dizine kadar da değildi, açık kalan yerleri uzun koğuşlu çoraplar ile kapatmışlardı. Rıza'ya ise biraz kısa ve biraz da bol olmuştu Celaleddin'in giysileri. Celaleddin uzun sayılmayan ama Rıza'ya göre iri sayılan bir gençti. Neyse ki kurumuşlardı. Şimdi hep birlikte oturma odasındaydılar. Erkekler iç odanın önündeki divana, kadınlar pencerenin önündekine oturmuşlardı. Ev ahalisi bütün meraklarını gözlerine ve kulaklarına takınmış, öyle şekilde inceliyorlardı genç çifti.
- Böyle apar topar geldik ama.
- Hişşt! O nasıl laf oğlum öyle, burası senin evin değil mi?
Firuze henüz her şeyi konuşmadıkları için, gittikleri evin Rıza'nın ailesinin evi olduğunu düşünüyordu. Yanılıyor sayılmazdı Rasim kendi evladı gibi görüyordu Rıza'yı ve kapısı da gönlü de her daim ona açıktı.
- Biliyorum, biliyorum, sağ olasın.
- Ee anlat bakalım neler oldu?
- Ha sen kaçırdım sanıyorsun kızı? (Bıyık altı bir gülüş attı) Yok kaçırma falan yok. Bugün görüştük ya işte. Evlen benle dedim. O da "Evlenirim" dedi. Ben de tuttum kolundan sana getirdim.
Rasim'in yüzünde öyle onurlu ve mutlu bir ifade vardı ki, Celaleddin bu ifadeyi görünce babasının Rıza'yı gerçekten çok sevdiğini iyice anlamış oldu. Aynı bu ifade kendisi evlenince de olmuştu babasının yüzünde.
- İyi ettin evlat, çok iyi ettin. Hatice Hanım, hanım hazırlan bir kere daha kayınvalide oluyorsun.
Kendi köşelerinde sessiz ama meraklıca oturan kadınlar Rasim'in söylemi ile mutluluk duydular.
- Yaa! Ne güzel dedin bey, ne güzel dedin. Hay maşallah güzel kızıma, hay maşallah.
Bundan sonra kadınlar kendi aralarında erkekler kendi aralarında konuşmaya devam ettiler.
- Demek gece gece kapımıza bu deli oğlanı dayandıran sendin ha güzel kızım.
Firuze utandı, gözlerini önüne devirdi. Mahinur ile Hatice'nin yüzünde dolu bir tebessüm oluştu. Hatice utangaçlığını gidermek için "Sen de benim bir kızımsın artık, Mahinur'um gibisin" dedi gelinini işaret ederek. Mahinur da elini sıktı, sırtını sıvazladı, "Bu evde gelinler evin kızı, damatlar oğlu oluyor, güzel yere gelin geldin, inşallah Rıza ağabeyin ailesi de böyledir de çift taraflı mutluluk yaşarsınız" dedi. Firuze bir an şaşırdı, "Burası Rıza'nın evi değil mi?" diye sordu. Hatice bundan mutluluk duydu. Garip bir çocuktu Rıza, ailesinden uzaktaydı. Belli ki bu evi sevdiğine evi gibi hissettirmişti. "Elbette burası da Rıza'nın evi, o bizim oğlumuzdur. Özü Muğla'dadır. O burada çalışmaya gelmiş tek başına. Biz de buradaki ailesiyiz." Firuze'nin içini bir güzel huzur kapladı. Kendisi gibi bir dolu ailesi olabiliyormuş demek ki insanın, diye geçirdi içinden. Aslında bunları söylerken Rıza'nın daha önce birkaç defa dışında evlerine gelmediğini çıkarmıştı aklından Hatice. Yeni yeni aile oluyorlardı, ona olan sevgisi eşinin Rıza'yı çok sevmesinden geçiyordu. Fakat bu ayrımı hiç hissetmedi Firuze, sanki yıllardır bu evde yaşıyordu gönlünü karışlamaya başlayan adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silüet
RandomGörmeden sevmek, güzel bir kalple sevmek, hissetmek, AŞK... Firuze olduğunu bilmeden Firuzeyi seven Rıza ve çağrıldığını bilmeden rüyasındaki sese giden Firuze. Teknolojinin hayatlarımızı henüz kirletmediği zamanlardan şiir gibi bir aşk.