Küçüklüğümden bu yana hafıza kaybının hep bir ödül olduğunu düşündüm. Tanrının bize armağan ettiği kötü bir ceza değil aksine acılarımızı dindirebilecek en güzel ödüldü.
Kötü bir şey yaptığımda veya kötü bir olaya şahit olduğumda, ailemle ettiğim her kavgada Tanrıdan durumun düzelmesi yerine hafıza kaybı yaşamayı dilerdim. Çünkü bana göre hatırlamamak yaşadığımız acıları dindirmenin tek yoluydu.
17 yaşıma kadar canımı acıtan binbir türlü olay oldu. Gerek fiziksel gerekse duygusal. Ama gözlerimin onun gözlerine değdiği ilk an, o an işte yaşadığım ruhsal acıyı bu zamana kadar asla tatmamıştım.
Ve işte o zaman ilk defa hafıza kaybının dünyadaki en acımasız ceza olduğunu düşündüm. Mavi gözlerin gözlerimi yakıp geçtiği o anlar ne kadar canımı yakarsa yaksın vücuduma yayılan o eşsiz acıyı ilk defa unutmak istemedim. İlk defa her gün her saat hatırlamak istedim.
O anlarda loş ışık altında o acı tekrar kendini hatırlattı. Mavi gözlerin bende uyandırdığı acı, eğer gözlerimi kaçırırsam dayanılmaz hale gelecek gibiydi.
Kulağımı dolduran müzik sesi eşliğindeki iğrenç kahkaha gözlerimi mavilerden kaçırmama sebep oldu.
"Çok hoşuma gittiğini itiraf etmeliyim. Bana adını söyle."
Çarpık gülüşüyle gözlerime bakan adam burada olmanın yanlışlığını bana haykırır nitelikteydi. Onu umursamayıp tekrar balkona, mavi gözlere, baktığımda kalbim, onu burada gördüğüm zamandakinden çok daha hızlı attı.
Yoktu... Daha 2 dakika öncesinde gözlerinin içinde kaybolduğum adam şu an orada yoktu. Telaşla ayağa kalkıp etrafa baktım. Onu bir daha bulmuşken kaybedemezdim.
Kolum yapışan sarhoş beden işimi zorlaştırıyordu. Ne kadar savursamda benden ayrılmıyor sarhoşluğun etkisiyle aptalca gülüp duruyordu. Sikeyim...O mavi kafayı bulmalıydım.
"Kahretsin! Bırak şu kolumu!"
Ben şiddetle kolumu çekmeye çalışırken yapışkan adam birden ciddileşti ve kolumu hızla kendine çekti böylece aramızdaki mesafeyi en aza indirdi. Tam o anda arkamdan güzel bir tını duyuldu:
"Taehyung!"
Kolumu tutan eller gevşerken bana bakan çocuğun arkamdaki bedene gülümsediğini gördüm. Hızla arkamı döndüm ve gördüğüm mavilikle olduğum yere çakıldım. Gitmemişti. Buradaydı. Ama Taehyung diye seslendiği sarhoş çocukla alakası neydi?
Aniden yanıma geldi ve uzun ince parmaklarını koluma dolayıp beni sarhoş Taehyung'un kolları arasından kurtardı. O an ilk defa bu kadar yakından gördüğüm mavi gözlerde boğuldum. İşin tuhaf yanıysa kurtarılmak istemiyordum.
"Onunla tanışmışsın."
Mavi saçlının Taehyung'a söylediği şeyi duyunca başım döndü. Her şey o kadar karmaşık ve anlaşılmaz geliyordu ki artık duyduğum cümlelerin yanlış olduğuna emindim.
Taehyung gülerek dikeldi. Ayakta durmakta biraz zorlanıyordu. İşaret parmağı açık kahve saçlarıma dolandı. Hareketiyle tereddüt edip arkaya bir adım attım. Sırtım sert göğüse çarpınca rahatladım.
"Tam sayılmaz. Bana ismini veya kim olduğunu söylemedi."
Gözlerini benden ayırıp arkamdaki bedene dikti.
"Fakat sen söyleyebilirsin."
"Resim kursundan bir arkadaşım. Beni görmeye geldi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLUE / JİKOOK
Short StoryPark Jimin yolda gördüğü mavi saçlı çocuğa sadece 20 saniye içinde aşık olmuştu. [Anafikir bir filme aittir!]