BÖLÜM 1 :
Kuzey’in soğuklarında, az sayıda insanın yaşadığı bir yerdi Waters Krallığı. Tahta oturan 3. Kral olan Charles Mahon’un üç erkek çocuğu vardı. Bunlardan en büyüğü olan James Mahon tahtın şuanlık tek varisiydi. Kardeşlerinden biri 6 yaşına henüz girmişken diğeri 2 aylık bir bebekti.
Waters Krallığı, ilk başta 2 köyden oluşan küçük bir topluluktu. Fakat cesur askerlere sahipti. Güzel komuta edildikleri halde çok tehlikeli olan bu ufak ordu sayesinde, sadece 20 yıl içerisinde Krallığın sınırları Kuzey’in yarısını içine alıyordu. Her Krallık gibi zamanla gelişen Waters Krallığı, hala gelişmeye devam ediyordu.
Kral Charles 45 yaşında uzun boylu, kalıplı, solgun renkli bir tene sahipti. Kılıcı adeta bir savaş ustası gibi kullanır, ata bir seyis gibi binerdi. Boş zamanlarının bir kısmını ailesiyle geçirirken büyük bir kısmında ok atar ve muhafızlarıyla tahtadan yapılmış kılıçlarla savaşırdı. Yaşının gerekçesiyle alnında birkaç kırışıklık vardı. Sakallarındaki beyazlıklar uzaktan görülecek kadar artmıştı. Saçları gençliğindeki gibi omuzlarındaydı ve çok az dökülmüştü. Gözlerinin altında torbalar belirmeye başlamıştı. Yüzü normalden biraz daha fazla solgundu. Fakat savaş performansından hiçbir şey kaybetmemişti. Çıplak elle 4 muhafızı alt etmişti. Yaptıkları her atağı ustalıkla savunuyor ve tek yumruğuyla bir muhafızı bayıltabiliyordu. Bu yumruk muhafızın bazen karnına, bazen burnuna, bazen de çenesine isabet ediyordu. Bugüne kadar tek kişiye mağlup olmuştu. O da oğlu James Mahon’du.
James Mahon, 21 yaşında babasından daha uzun, daha iri ve haliyle daha kuvvetliydi. Giydiği hiçbir kıyafet kaslarını saklayamamıştı. Siyah kıvırcık saçları orta uzunluktaydı ve gözleride saçları kadar siyahtı. Teni tipik bir kuzeyli gibi beyazdı. Üstün kılıç kullanma yeteneklerinin temelini babasından almıştı. Fakat bunu büyük bir derecede geliştirmişti. Attığı okların hiçbiri hedefini şaşırmazdı. James, yakışıklılığı ve kahramanlığıyla Krallıktaki tüm kızların gözdesiydi.
Sıcak bir yaz gününde Kral Charles, tüm rütbeli kumandanları odasında toplamıştı. Kapının karşısındaki duvarda kalenin içine bakan bir pencere vardı. Sol duvarda tavandan zemine kadar inen bir tablo vardı. Sağ duvar boştu. Yere bir ayı postu seriliydi. Postun üzerinde odanın çeyreği kadar olan bir masa vardı. Masanın üzerinde bazı yerleri karalanmış, işaretlenmiş, bazı yollar çizilmiş bir harita vardı. Kral Charles, büyük oğlu James ve 12 kumandanıyla beraber yeni bir sefer planlıyordu. Bazı kumandanlar askerlerinin az olduğundan şikayetlenip duruyorlardı. En sonunda kararlaştırdılar. Okyanustan, tehlikeli sulardan geçip güneye inecekler ve güneyin neredeyse tamamına sahip olan Heel Krallığıyla savaşacaklardı. Waters’ların aksine Heel Krallığının atlı askeri, okçusu, mızrakçısı ve yaya askeri çok daha fazlaydı. Galibiyet baya uzaktı. Fakat Waters’larda olup Heel’lerde olmayan bir şey vardı. O da cesaret…
Sefer yakındı ve tüm askerler bir ay içerisinde bir araya toplandı. Kimisi eşini ve çocuklarını geride bıraktı, kimisi de anne babasını. Charles’ın yaptığı mantıklı gelmiyordu halka. Heel’lerin 45.000 kişilik ordusuna karşılık Waters’larda Krallığı savunmak için kalanların dışında en fazla 10.000 asker vardı.
DIPNOT: Sevgili okurlar ( tabi böyle bi kitle varsa ) hikaye sıkıcı gelebilir hatam varsa özür dilerim. Yeni bölüm 3-4 güne gelicek. Saygılarımla
ENES EROĞLU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKLARIN ALTINDA
AdventureKuzeyin soğuk rüzgarlarında batıya sefere çıkan Prens James'in Hell Krallığının güzel prensesi Marry'ye aşık olmasını anlatan kan ve aşkın muhteşem buluşması…