Part I

5.2K 165 155
                                    

Yağız evin bahçesine girdiğinde yavaş yavaş hakim olmaya başlayan bahar havasında, yeşilliklerle dolu geniş bahçede, havuz başındaki kalabalığı görebiliyordu. Kendi kendine gülmeden edemedi. Ne kadar Avrupai'ydi Türk sosyetesi... Amerika'dan gelmişti ancak hala kokteyllerden, kanepelerden ve kadehlerce servis edilen martinilerin yanında şuh kahkahalar atan insanlardan kurtulamamıştı. Gerçi bu durumdan çok da şikayetçi değildi. Kültür şoku yaşaması hayatını zorlardı herhalde diye düşünüyordu. Sonuçta bu iş yükü ve stresin yanında bir hafta içinde kendini çok daha geleneksel bir nişanın içinde bulsa stresi azalmaz, artardı herhalde.
Babasını havuzun başında bir adamla sohbet ederken gördüğünde sakin adımlarla onun yanına yürüdü ve babasının ona dönüp gülümsemesi üzerine babasının yanındaki adama baktı.

Engin Egemen, gözlerini biricik oğluna kilitlediğinde yüzüne gülümsemenin yayılmasının karşısını alamadan bir kaç dakikadır sohbet ettiği adama dönerek adamın omuzuna hafifçe vurdu. 

"Hemen size geri döneceğim, Melih bey." Diyerek adama son bir kez tebessüm ederek elindeki içeceği yanındaki masaya koyup oğlunun koluna yapışarak yavaşça kenara çekti. Ardından tamamen ona doğru dönüp her iki elini oğlunun kollarına koyarak kocaman gülümsedi.

"Oğlum, nasılsın? Görebildin mi Sinan'ı? Daha demin buralarda geziniyordu. Uzun zaman oldu görmeyeli, kerata hala aynı çocukluğundaki gibi, etrafındakileri eğlendirmeden duramıyor." Engin, gözlerini anlığın Yağız'ınkilerden ayırarak bahçedeki kalabalıkta Sinan'ı arasa da, adamı bulamamıştı.

Gülümsedi Yağız babasına. Babasının endişesinin farkındaydı. İşleri vardı Ersoylarla ve biricik oğlunun bunu batıracak şekilde hareket etmesini istemezdi. Sinan meselesinde de bu yüzden hassastı aslında. Yoksa Yağız Sinan'ı çocukluğundan beri hiç görmemişti. Ama sonuçta Yağız'a bunu söylemesi oldukça yersizdi. Yağız profesyonel konularda ne yapması gerektiğini her zaman çok iyi bilen bir adamdı. Bu konuda da ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Hem Türkiye'de hiç arkadaşı yoktu. Sinan'ın arkadaşlarının iyi bile olacağını düşünüyordu.

"Yeni geldim. Henüz onu görmedim. Ama sonra bulur tebrik ederim. Sonuçta onun nişanı. Burada bir yerlerdedir."

Engin, oğlunu rahatsız ettiğini hissederek yavaşça gülümseyişini artırıp kafasını salladı. Aslında her konuda Yağız'a güveni sonsuzdu, fakat Ersoylarla yapacağı iş onun için bir piyangodan da üstün bir şanstı. O yüzden her şeyin yolunda gitmesini istiyor, her kesin mutlu olması için elinden geleni yapmaya çalışıyordu.

"Tabii oğlum, öylesine sordum. Ne de olsa çocukluk arkadaşısınız. Belki ilk iş onu görmeye gitmişsindir diye düşündüm."

Yağız başını sallayıp çevresine bakındı. Aslında babası haklıydı. Biraz gecikmiş bile sayılırdı. Töreni kaçırdı mı onu da bilmiyordu ve Sinan'ı çok eski tanımasına rağmen henüz nişanlısı, ya da müstakbel nişanlısı mı demeliydi, onunla tanışmamıştı. Gerçi Sinan'ı uzun zamandır görmemişti. Ancak bildiği kadarıyla oldukça çapkın bir adamdı. Onu hangi kadının evliliğe ikna ettiğini merak etmiyor değildi. Ama içinden bir ses bunu yapanın kadından çok, Hazım Ersoy olduğunu söylüyordu.

Uzaktan onlara doğru yaklaşan esmer adamı ve elini tuttuğu beyaz tenli siyah saçlı kadını gördüğünde Sinan'ı biraz zor da olsa tanıdı. İşte çocukluk arkadaşı onlara doğru geliyordu.

"Geliyorlar." dedi Yağız, babasının da dönüp o yöne bakmasına sebep olurken.

İçinde bulunduğu pullu uzun lacivert elbise tenine öyle bir yapışmıştı ki, Hazan'ın bir eli Sinan'ın avucunda olsa da, diğeriyle durmadan dar kumaşı çekiştiriyor, içini kaplayan yanlış seçim korkusunun heyecanıyla vücudunu basan soğuk terden bir türlü kurtulamıyordu. Kalbi göğsünde sıkışıyor, havanın ferah ve iç açıcı olmasına rağmen nefes almak onun için zorlaşıyordu gittikçe. Doğru. Aslında çoktan kabullenmişti Sinan'la olan bu durumunu ve hatta neredeyse yanındaki adamın hayatındaki varlığına alışmıştı. Neredeyse. Fakat bu nişan, bu elbise, bu makyaj, bu saç, genellikle aynadan ona bakan yankısı kararını durmadan sorgulamasına neden oluyordu. Ama geri adım yoktu. Hazan istese de, istemese de bu nişan olacaktı. O yüzükler takılacaktı. Ve Sinan onun eşi olacaktı.

Bir Başka Elma HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin