Part III

3K 113 172
                                    


Yağız her şeyin çok hızlı olduğunun farkındaydı ve bu durum onu çok geriyordu. Sinan'la yaşadığı kavganın ardından çok uzun bir süre geçmeden eve varmıştı. Ve eve vardığında babası onu aramıştı. Ardından yanına çağırmıştı. Yağız ne olduğunu bile anlayamamıştı ancak ailesinin yaşadığı eve giderken kötü bir şeyler olduğunu hissedebiliyordu. Yanılmamıştı. Sinan her şeyi hızla babasına bildirmişti. Üstelik zihnindekilerin hepsinin sadece şüpheler olmasına rağmen. Ve babası ona bunu sormuştu. Doğru mu demişti.

Yağız bir an yalanlamayı düşünmüştü. Hazan için. O yalanlarsa zor durumda kalmasın diye. Ancak eğer Sinan bu kadar ileri gittiyse, Hazan'ın maruz kalacağı durumun karşısında herhangi bir yalan söylemesinin işleri daha da zorlaştıracağının farkındaydı. Hazan önü sonu ona gelmek planını yaptığından beri, bir gün ailesi ona bunu sorarsa vereceği cevap aynıydı. Çünkü önü sonu onlara bunu söyleyecekti. Önü sonu ikisi için risk alacaktı ve şimdi de yalan söylemeyecekti. Yani Yağız dürüst olmalı ve dürüstçe yaptığı her şeyi söylemeliydi. Bu yüzden babası, ortağımızın oğlunun nişanlısıyla aranda bir şeyler mi var diye sorduğunda yalanlamamıştı.

Bu durumun ardından babası adeta delirmişti. Ortaklarının bu ortaklığı bu sebeple tek taraflı fes ettiğini, bunun hem ailesine hem de şirkete zarar verdiğini, nasıl bu kadar sorumsuz ve bencil olabileceğini sorup durmuştu. Demek ki ortaklık, iş, Yağız'la Hazan'ın aylardır üzerinde çalıştıkları her şey iptal edilmişti. Bu da Yağız'ın Hazan için daha çok endişelenmesine sebep olmuştu. Sinan tek bir şüpheyle Hazan'ın tüm hayatını yakacak kadar sevmiyordu aslında onu. Ama Hazan içine düştüğü konum bir yana, bir de bu işin ortadan kalkmasına sebep olduğunu düşünülürse, babasının işine bile son verilmesi çok yüksek bir olasılıktı ve bu durum da Yağız'ı buraya, tam olarak şu an bulunduğu yere, Hazan'ın evinin bir sokak ötesine getirmişti işte. Gecenin çok ileri bir saatiydi ve Yağız Hazan'ın yatağında huzurla uyumasını çok isterdi ama bunun olmayacağını da adı gibi biliyordu. Bu yüzden olur da Hazan onu ararsa yakınında olabilmek için buraya gelmiş kadından gelecek bir aramayla yanında olabilmek için onu bekliyordu.

Hayat bir anda nasıl alt üst olur diye sorulsaydı eğer, Hazan'ın bir zamanlar ne diyeceğini bilemediği bu soruya şimdi çok güzel bir cevabı vardı. Bir şüphe, bir telefon ve her şey gözleri önünde teker teker yıkılmıştı. Hızlı adımlarla evin kapısını kapatıp sokağa kendini atarken, hala babasının attığı tokadın yeri yanağında, söylediği ağır lafların iziyse kalbinde sızlıyordu. Sinan bir anda her şeyi berbat etmişti ve Hazan'ın adım adım yapmak istediği şeyi bir telefonla mahvetmişti. Erken yüzleşmek zorunda kalmıştı ailesiyle ve beklediği gibi yüzleşme tam bir trajedi şeklinde bitmişti. Annesinin gözlerindeki hayal kırıklığı, babasının bakışlarındaki öfke ve nefret hiç bir zaman Hazan'ın gözleri önünden gitmeyecekti. Gözyaşları sakince akıyorken yanaklarından, Hazan dudaklarını sıkıca bastırıp hüngürtüyle sessiz gecede ağlamamak için zor tuttu kendini. Elleriyle üzerine attığı monta sığınıp, kendine sarıldı sıkıca ve teker teker babasının dediği sözleri aklından bir kez daha, bir kez daha geçirdi. Bencil. Kendisinden başka kimseyi düşünmeyen. Rezil. O kadar ağır şeyler söylemişti ki babası, hiç dinlemek bile istememişti onu. Oysa bu yaşına kadar Hazan ne yaptıysa ailesi için yaptı. Ve hayatında ilk defa bir isteğine yenik düşmesini çok görmüştüler ona. Gerçek aşkı yaşayıp onun mutlu olması onların istediği bu saçma evliliği yaşayıp, babasını, Hazım beyi mutlu etmenin yanında bir hiçti. En çokta bu koyuyordu ya Hazan'a. Bu değersizlik. Evet, belki de yanlış yapıyordu Yağız'la Sinan'ın arkasından birlikte olmakla, ama en büyük yanlışı babası Sinan'la evlenmesini isterken yapmıştı. Hazan'ın gözlerindeki o mutsuzluğu görmezden gelerek bunu istemişti ve şimdi tam o mutluluğunu bulmuşken, Yağız'dan vazgeçmesini istemişti. Ve Hazan bunun düşüncesine bile dayanamayarak arkasına bakmadan evden kaçmıştı. Şimdi karanlık ve kimsesiz sokaklarda ağlaya ağlaya dolaşırken, gerçekte ne kadar yalnız olduğunu daha iyi anlıyordu. Eğer Yağız hayatına girmeseydi o gece, Hazan yalnızlığının daha da beter olacağını biliyordu zamanla. Ama Yağız girmişti, onu kurtarmıştı ve Hazan onu bırakmayı ne olursa olsun düşünmüyordu. Önceleri Yağız'ı bekletip ailesiyle anlaşmak gibi planlar yapsa da, babasının dediklerinden sonra bunun imkânsızlığını görebiliyordu. Onu hiç bir zaman dinlememiştiler, şimdi de dinlemeyecektiler. Gözyaşları arttığında, ayağını durdurup başını arkaya atarak gökyüzünde parlayan aya odaklandı. Bir zamanlar görüntüsüyle, ışığıyla onu sakinleştiren ay bile içindeki fırtınaların dinmesine yardımcı olmuyordu. Hayatında ilk defa kendini bu kadar çaresiz hissediyordu Hazan ve ne yapacağını bilmiyordu. Bildiği tek şey vardı - asla Yağız'dan vazgeçmeyecekti.

Bir Başka Elma HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin