∆1∆

1.3K 63 58
                                    

Genç adam elindeki deftere bakarak iç çekti. Dersinden kalmaması gereken profesörü dinlemesi gerekirken yine düşüncelerine dalmış, fark etmeden aynı yüzü çizmişti. Günlerdir, hatta aylardır rüyasında gördüğü karanlık yüzü.

Sessizce uçurum kenarında beklerken, gözünden düşen parlak yaşlar yere düşerken parlak rengini kaybediyor, metalik bir siyaha dönüyordu. Siyah damlalar ayaklarının altındaki beyaz çiçeklerin kapattığı zemine düştüğünde beyaz çiçekler de kusursuz beyazlığını, adamın göz yaşları gibi, metalik bir renge çeviriyordu. Tek bir farkla; bu sefer bu renk siyah değil koyu bir kırmızıydı.

Adama bakan gözlerin sahibi elini yavaşça adama uzattı. Farkındaydı, karşısındaki adam iyi değildi. Ona yaklaşmak istiyordu ama vücudu bulunduğu yere çivilenmişcesine hareketsizce duruyordu. Tek yapabildiği elini uzatabilmek olmuştu.

Uçurumu kaplayan beyaz çiçekler tamamiyle koyu kırmızıya boyandığında adam kafasını kaldırdı ve karşıda herkesin ulaşmak istediği parlak ay'a baktı. Birkaç saniye sonra yavaşça arkasını döndüğünde, ona bakan gözler şaşkınlıkla dondu.

Adamın yüzü gözükmüyordu. Koyu bir sisle kaplanmıştı ve sadece gözleri ortadaydı. Gözlerindeyse sonsuz bir ışıltı vardı. Sanki az önce metalik siyah yaşlar bu gözlerden akmamıştı. Sanki yerdeki bu koyu kırmızı renk onun tarafından değil de kendiliğinden böyle olmuştu. Gözlerindeki mutluluk ona bakan gözleri rahatlatmıştı. Adamın yüzündeki koyu sis hafifçe kaybolur gibi olmuştu ve adamın hafif gülümseyişine şahit olmuştu. Bütün bunlar saliseler içinde gerçekleşirken, adamın yüzünü tekrar sis kaplamıştı.

İşte tam o an rahatlamış ama merakla bakan gözlerin sahibi vücudundaki çiviyi sökebilmiş, hareket etmişti. Attığı adım, attığı tek bir adımla ışıltılı gözler de kaybolmuş, adam arkasını dönmüştü. Attığı ikinci adımda ise her şey için çok geçti.

Uçurumun kenarındaki beden kendini yavaşça aşağı bırakırken ayakları yerden kesildiği an koyu kırmızı çiçekler solmuş ve yavaşça yok olmuştu.

Diğer beden koşarak uçurumun kenarına geldiğinde korkarak aşağı baktı. Görebildiğiyse uçsuz bucaksız uzanan lacivert bir denizdi. Gözleri dolmaya başlarken sessizce yere çöktü ve kafasını eğdi. Onu kurtarmak istemişti, onu kurtarabilirdi ama yapamamıştı.

Gözünden akan yaşı silmek için elini yüzüne götürdü. Yanağındaki damlayı sildi ve elindeki ıslaklığa bakmak için elini indirdi. Islaklık elinde yavaşça dağılırken, yaşın geçtiği yerlerde harfler beliriyordu. Kaşlarını çatarak yazıyı okumaya çalıştı.

"Teşekkür ederim. Farklı olduğun için."

Elindeki defteri sinirle kapattı. Uzun süredir düşünebildiği tek şey bu adamdı. Kim olduğunu bile bilmediği adam. Aynı sahne kafasında dönüp duruyordu. Artık her gece bu rüyayı görüyor olmuştu ve sonuç da hep aynıydı. Adamı kurtaramıyordu. Bir yerden sonra farklı şeyler denemeye çalışmış ama yine de başarısız olmuştu. Her gece görmesinden dolayı iyice etkilenmiş fark etmeden resimlerini çizmeye başlamıştı yüzü bile gözükmeyen adamın. Bu artık onu öfkelendiriyordu. Çıldırmak üzereydi. Tanımadığı birini bu kadar kafaya taktığı için çıldırmak üzereydi. Profesörün tok sesini duymasıyla düşüncelerini dağıttı.

"Belirlediğimiz tarihte ödevlerinizi hazırlamış olun. Eğer hazırlamadıysanız, kampüse adım bile atmayın."

Profesörün korkutucu tehdidiyle herkesin tüyleri ürpermiş ve onaylayan mırıltılar çıkarmıştı. Genç adam da onaylamıştı daha ne olduğunu bilmediği ödevi. Bir yandan toplanırken etrafına bakındı. Çantasını aldı ve biraz ilerideki konuşan kızlara doğru yürüdü. Kızlar konuşmayı kesip yanlarına gelen bedene hayranlıkla bakarken genç adam zoraki gülümsedi.

DREAM. | 2minHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin