Sarı şeridin arkasına geçiyorum. Sıcak ve bunaltıcı bir hava. Olabildiğince dar bir arka sokak burası. Leş gibi bir yer. Yerde bir dilenci oturuyor. Gözleri oyulmuş ve boğazı kesilmiş. Midem bulanmaya başladı fakat bunun sebebi görüntü değil, çok açım. Ah şimdi bir jambonlu sandviç olucaktı. Belki içinde biraz peynir ve sos. Çok lezzetli. Ama şimdi işime dönmeliyim. Cesede yaklaşıyorum. "Kanamaya bakılırsa gözleri ölmeden önce oyulmuş ve hızlı bir darbeyle boğazı kesilmiş. Kesiğin durumuna bakılırsa katil önünde eğilmiş olmalı. Belki de dilenciyi para vaadiyle kandırmıştır. Zavallı adam. "Sanada merhaba şaşkın herif." "Merhaba Derin." O kadar açtım ki kız kardeşim Derin'in geldiğini bile farketmedim. Artık o jambonlu sandviçimi yeme zamanı gelmişti. "İşte burdasın Murat, bu iş artık sende." Arabama binip klimayı açıyorum ve serinlemeye çalışıyorum. Serinlediğime karar veriyorum-ki aslında hiç serinlemedim- ve jambonlu sandviçimi almak için yola koyuluyorum. Ve işte o an, sandviçime kavuştum. Bütün gün çalışıyormuş gibi davranıyorum. Birkaç rapor dolduruyorum ve kendimi günlük işimi bitirmiş sayıyorum. 'Kişisel' işlerime de zaman ayırmam gerek. Şu sıralar çok fazla cinayet olayları yok, eski dosyalara göz atmalıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimizdeki Katil
Dla nastolatkówKüçüklüğümden beri kana karşı bir ilgim var. Bu hayatta çok sevdiğim iki şey var birincisi muhteşem jambonlu sandviçlerim, ikincisi ise kan... Fakat bu kan ihtiyacımı masum insanları öldürerek gideremem, peki ya ne yapacağım? Bu konuda bana babam bi...