Yenilik, tazelik, daimi yenilik... Baharın gelişiyle tomurcuklanan ağaçlar, güzel kokusuyla etrafı panayıra döndüren çiçekler... Okuldan gelirken yolu uzatıyor, dik yokuşları tırmanıyordum. Dik yokuşların sonunda eve varabileceğimi hissetmek beni mutlu ediyordu. En azından şimdilik. Zorlukların sonunda varabileceğim bir evim vardı. Zorlukların sonunda beni saklayan bir yuva vardı... Babam her zamankinden daha fazla ilgiliydi. Ona bir başkasını anlatmaktan utanıyordum ama o beni anlıyordu sanki. Başımı omzuna yasladığımda benden mutlusu yoktu. Anneme kızgın değildim, kırgındım. Onun da haklı olduğunu biliyordum ama ne olursa olsun şiddettin küçüğü büyüğü olmazdı. Şiddet şiddetti. Ailelerin de uyguladığı şiddetti. Tokattan bir şey olmaz dememeliydi kimse... Olurdu çünkü. Eğer alışırsa evde tokat yemeğe bir insan, ileride eşi vurduğu zaman da önemsiz bu diyebilirdi. Dememeliydi. Şiddete her zaman karşı çıkmalıydık...
Yine de annemin panik ve telaşla bana vurduğunu biliyordum. Bunu halledebilirdik. En azından ben kendi içimde bu durumu kabullenebildiğim zaman halledebilirdik.
2 hafta geçmişti. Min Yoongi olmadan, Min Sera olmadan... Günlükleri de uzağa kaldırmıştım. Artık hiçbir şey zihnimi ele geçiremezdi. Kendimi dinlemek, kendimi daha çok dinlemek ve daha fazla ders çalışmak istiyordum.
'' Dışarı çıkmak ister misin? Bu güzel havada bana eşlik edersen sana çikolatalı ve vişneli dondurma alırım. '' Babam odamın kapısını hafifçe aralamış ve başını uzatmıştı. O kadar sevimliydi ki... Benim yüzümden o da kötü haldeydi. Sakalları hafiften çıkmaya başlamıştı ve babam tıraş olmamıştı. O hep tıraş olurdu...
'' Hemen giyinip geliyorum. '' Gülümseyerek ona doğru ilerlemiş yanağına öpücük kondurduktan sonra kapıyı kapatmıştım. Gardırobun orada duruyordum. Çiçekli elbisemi elime alır almaz gözlerim dolmaya başlamıştı. Min Yoongi'yi ilk tanıdığım zaman bu çiçekli elbisem vardı. Min Yoongi hayatıma bir şimşek gibi düşmeden önce ben gayet normal, küçük bir kız çocuğuydum... Ne ara bu kadar büyümüştüm? Hayır... Beni yine ele geçirmesine izin vermeyecektim. O evlenecekti, birilerine eş olacaktı. Başımı olumsuz anlamda iki yana salladıktan sonra üzerime çiçekli elbisemi giyip sandaletlerimi aramaya koyulmuştum.
'' Hazırım baba... ''
O sırada kanepede oturan Min Yoongi'yi görmüştüm. O kadar şaşkındım ki... Bu gerçek olamazdı. Bir süre gözlerimi kırpıştırmak zorunda kalmıştım. Her zamanki gibiydi. Saçları yapılmış, üzerinde tam oturan bir takım elbise var... Ayakkabısını çıkartmaya bile zahmet etmemiş. Ellerindeki damarlar daha belirgin, yüz ifadesi ise sıkıntılı. Tüm uzuvlarım hareketini kaybetmiş gibiydi. Ruhum can çekişiyordu. Pervaza tutunmak zorunda kalmıştım. Annem şaşkınlıkla bir bana bir Min Yoongi'ye bakıyordu. Babam ise... O sadece Min Yoongi'ye odaklıydı.
'' Seni tanıyorum. '' Babam o kadar kısık sesle söylemişti ki.. Bir an için her şeyin ortaya çıktığını anlamıştım bile.
'' Kızımın aşık olduğu adam sensin. Ayrıca sen şu... Min ailesindensin. Annemin hayatını bitiren... Buraya daha önce gelen kız da sizin ailedendi... Aptaldık, ne aptaldık. ''
Babam evi boydan boya turluyordu. Min Yoongi'nin burada ne aradığını bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey babamın bana çok kızgın olduğuydu. Ne zaman çok sinirlense dişlerini sıkar, ellerini yumruk yapar ve dolanmaya başlardı. Şimdi de aynısını yapıyordu.
'' Şu günlükleri okuya okuya gerçek dünyayla bağını kestin sonunda. Aferin kızım. '' Annem Min Yoongi'ye doğru ilerlemeye başlamıştı.
'' Lütfen evimizden gidin ve bir daha gelmeyin. ''
'' Gideceğim. Sadece kızınızı da götürmek zorundayım. Önemli bir durum var. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Min Yoongi OC ︱ Vefa. ✔
FanficSen, babaannenin ilk aşkı olan adama; Babaanneni mutlu ettiği için mektuplar yazarsın. Min Yoongi ise ailesinin ortak kararıyla yaşlılar yurduna yatırılan dedesine gelen gizli mektupları merak eder. ︱Bitiş: 16.05.2018 ︱