Mutsuzdum uykumda beni huzursuz eden birşey vardı. Uyanmak istemiyordum beynim olacakları görmüş gibi uyanmayı redediyordu. Tonlarca yük varmış gibi hissettiğim göz kapaklarımı yavaş yavaş açarken yanımdaki boşluk beni tedirgin ediyordu. Tam anlamıyla uyandığımda hoseok u yanımda görememiştim. Etrafta benim kıyafetlerimden başka birşey yoktu.
Gitmişti...
Tek kelime dahi etmeden konuşmadan anlatamadan gitmişti. Üşüyordum bedenim miydi yoksa kalbim miydi üşüyen emin değilim. Neye üzüldüğümü bile bilmiyordum daha yeni tanıdığım birinin beni bu kadar kahretmesi adil değildi. Kalbime çöken ağırlık altında eziliyor gibi hissetmem normal mi? Yerimden kalkıp duşa giderken penceremin buğusuna yazılmış tek kelime herşeyin özeti gibiydi.HOŞÇAKAL...
Tek bir kelime yanyana dizilmiş altıüstü 8 harf bütün kırıklığımın özeti gibi beni öylece bırakmasının tek açıklaması bu basit kelime. Hoşça kalabilecek miydim ki? Pek sanmıyorum binlerce soruyla başbaşa kalmıştım. Belkide bir ailesi vardı çocukları onun seven bir eşi belkide bu yaptığına pişman olup ailesine dönmüştür. Daha akımda binlerce buna benzer senaryoyla başbaşa kaldım.Neden gitti? Beni neden bu şekilde bıraktı? Umuyorum ki geçerli bir açıklaması vardır hoş olsa da ne bir adresi ne de bir telefonu var elimde nasıl ona ulaşıp sebebini sorabilirim ki? İçimdeki savaşla bedenimi ve ruhumu temizlemek amacıyla duşa girdim. Suyun beni arındırmasını istiyordum ama pek etkili olduğu söylenemezdi. İstemsizce gözümden akan yaş acizliğimi anlatıyordu bir kez daha şimdiden yüzü gözümün önünde canlanmaya başlamıştı bile.
Bembeyaz parlak teni güzel yüzü hayallerimi süslemeye başlamıştı bile. Onu unutmak için kendimi avutmaya zaten tanımıyordum bir daha karşılaşmıycam diye teselli vermeye çalışıyordum ama ağzımdan çıkana ne kalbim ne de kulağım inanıyordu. Yapmalıydım kendime gelip hayatıma devam etmeliydim. Kendimi bu kadar kaptırmak aptallıktı ve eskisi gibi soğuk ve umursamazlık kalkanımı kuşanmam gerekiyordu.
Geçen haftalarda alıştığımı düşünüyordum. Sanki daha az aklıma gelir olmuştu. Yüzü silikleşmeye başlamıştı hatırımdan gülüşünü tam canlandıramıyordum aklımda. Hergün gittiğim ginpo köprüsü de onu hatırlatmıyor sanki?! Kimi kandırıyorum yüzünü unutmamak için hergün gittiğim köprü bile yüzünü hatırlatamıyordu bana artık.
Hava soğuk ben sıkı giyiniyordum ama yine de üşüyordum. Bedenimi üşüten kalbimdi. Kendimi saplantılı aşıklar gibi hissediyorum. Bir gecelik bir şeyden tutkulu bir aşk çıkarmaya çalışıyordum.
Son kez gidecektim o köprüye son kez yüzünü hatırlamak isteyecektim son kez yağan yağmurda ıslanışını anımsayacaktım. Laf anlamayan kalbime itaat edip son kez anacağım onu.
Kış hem yüreğime hemde şehre iyice bastırmıştı ve ben iliklerime kadar üşüyordum. Kibritçi kızın soğuk günde yaktığı cılız kibrit ateşi gibiydi onu tekrar bulma umudum. Köprüye doğru yürürken içimde hiç umut yoktu. Onu görebilmek ütopik bir hayal gibi geliyordu. Köprüye yaklaşırken nefes almam zorlaşıyordu sanki yaklaştıkça gördüğüm siluet beni güçsüz bırakıyordu.
Hoseok... o burdaydı. Sakince nehri izlerken neler düşündüğünü merak ediyordum. O da mı beni düşünüyordu üzgün ve çaresiz miydi o da yoksa yine yalnızlığını mı yâd ediyordu.
Yanına gidip beni neden öylece bıraktığını sormak ve ona sarılmak istiyordum. Bir yandan yine baloncuklara karışıp yok olmasından korkuyordum.
İçimdeki tüm cesaret kırıntılarını toplayıp yanına gidiyordum...Selamlar herkese hikayeyi beğendiniz mi merak ediyorum. Yorumlarınızı yazarsanız sevinirim. Okuyan herkese teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kupa Kızı Sinek Valesi (sope)
Fanfiction#bir iskambil falında çıkmıştık birbirimize# boy×boy kısahikaye yoongi hoseok