Birini ne kadar sürede severiz ne kadar sürede ona bağlanır olmazsa olmazım diyebiliriz. Bir gün bir yıl ya da bir ömür? Benim Hoseok u sevmem sanırım bir anda olmuştu. Doğarken oksijenden ciğeri yanan bebeğin ağlaması kadar kısa bir sürede oldu onu sevmem.
Kahverengi parlak küreleri dünyamın ısı ve ışık kaynağı oluverdi. Onun bu kadar kırgın ve yorgun olduğunu bilmek beni kahrediyor ama bu yaşanmışlıklardı bana onu getiren. Ölen sevgilisi Taehyung onun hayatında bir mihenk taşı olmuş ama bende mutlu olması o güzel gözlerinin gülmesi için kendi gülüşlerimi ona vereceğim. O benim hayatımdaki en doğru şey beraber bir hayat kurup içinde elimden geldiği kadar mutlu yaşatacağım onu.
Göğsümde uyuyakalan dünyamı bir ömür burda dinlendireceğim. Yağmurlar bahar çiçeklerimizi yeşertmek için yağacak sadece kışımız ise ısılarımızı paylaşmak için sonbahar kuruyan acılarımızı döküp alacak bizden ve biz yine ve yeni olarak birbirimize kalacağız.
Yanımda mutlu yaşaması için yüreğimi yollarına sereceğim ılık bir sabah güneşi gibi gününe doğacağım her zaman uyumadan önce ve uyandığında göreceği yüz ben olacağım. Hoseok öyle bir anda gelmişti ki dünyama bitmez sandığım ayazlarda beni ısıtıp erimez sandığım karlarımda karlarımda kardelen çiçeği gibi açmıştı.
Ne kadar süre onu izlediğimi bilmiyordum güzel yüzünü izlerken en sonunda bende uyuyakalmıştım. Sabah kendisinden önce uyanıp güzel bir kahvaltı sofrası hazırladım. Onunla herşeyi konuşmak istiyorum artık onun aşkını ben sahiplenmek istiyorum.
Paytak adımlarla tam uyanamadığını gösteren esnemelerle mutfağa geldi ve ardından gülümseyerek -Günaydın dedi. Ve ben farkettim ki her sabah böyle uyanmak için sol kolumu bile verirdim.
- Günaydın hadi gel kahvaltı hazırladım birşeyler yiyelim dedim. Gözleri mutlulukla parladı ve -Sen bana kahvaltı mı hazırladın uzun zamandır kimse benim için yemek hazırlamamıştı hoş biriyle de yemek yemeyeli uzun zaman oldu ya neyse.
-Merak etme günışığım bundan sonraki her sofran böyle olacak dedim. Utangaçça kafasını eğdi minik bir çocuk gibi kızardı o kadar tatlıydı ki dayanamayıp burnunu ısırdım ve kahkaha attım. - Utanınca saçlarınla aynı renge dönüşüyorsun deyiverdim. Sahte bir kızgınlıkla bana bakıp - çok kötüsün hemde burnumu kopardın dedi. Yeniden kahkaha atıp tabağını yemesi için doldurmaya başladım. En son ne zaman bu kadar içten ve kalpten kahkaha attığımı hatırlamıyordum bile. Kahvaltımızı ettikten sonra kahvelerimizi alıp salona geçtik.
Koltukta kendimi ona döndürüp ciddi birşey konuşacağımı belirtircesine boğazımı temizledim konuşmak istediğimi anlamış olacak ki Hoseok da bana döndü. - Ben nerden başlayacağımı bilemiyorum offf en iyisi ortasından gireyim konuya başıyla beni onaylayınca devam ettim.
Hoseok bunu söylemek için belki erken ama ben seni seviyorum bu kadar kısa sürede nasıl sevdin diye sorma oldu işte. Ama en çok sensiz grçirdiğim haftalarda anladım seni sevdiğimi nefeslerim boğazıma battı da öleceğim sandım. Sensiz bir anım bile geçmesin istiyorum. Nefesim nefesinde can bulsun istiyorum. Günışığım sevdiğim olur musun?
Dolu gözleriyle bana bakıp başını yukarı aşağı salladı ve sarıldı. Tam o anda dünyam aydınlandı çiçeklerim açtı nefeslerim çoğaldı tam anlamıyla tamamlandım. Yüreğim yaşadığını hissetmişçesine hızlıca atmaya başladı. Şimdi içimde en güzel melodiler çalınıyor duygularım şenlik yapıp sevinç nidaları atıyorlar.
Ben Min Yoongi yağmurlu bir gecenin sabahında güzel siyahım Jung Hoseok ile bir bütün oldum tıpkı ying ve yang gibi...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Şu iki adam dünyanın güzellik açığını kapatmaya gelmiş resmen