Bölüm 1: Kulübe Davet

2.7K 28 4
                                    

Şu fani dünyada sahip olmayı en fazla istediğim şey Macbook Pro. Alüminyum kasa ve arkadaki ışık saçan elması ile ilk gördüğümden beri gönlüme taht kurmuştu. Elbette sadece tasarımına değil özelliklerine de bayılıyordum. Her ne kadar en iyi arkadaşım Teoman, “Hadi ordan tasarımıymış özelliğiymiş… Sırf havası için alıyorsun. Kütüphanede yol ortasındaki masaya kurularak herkesin görebileceği şekilde kullanacaksın onu. Sonra da sanki onları görmüyormuş da acilen bir projeyi incelemen gerekiyormuş gibi davranıp egonu besleyeceksin. Bilirim ben seni” dese de gerçek bu değil. Tasarımı cidden güzel. 

Sorun şu ki onu alacak kadar param yok. Bildiğim fakirim. Ailem de sürekli birikim yapıp, ölüme bir adım daha yaklaşan tipler. Babama bu konundan bahsettiğimde onun yerine yarına fiyatına aynı özelliklere sahip sıradan bir dizüstü bilgisayar alabileceğimi söyledi. Plastik kasa olmasını geçtim, modelinin ismi bile yok. Sınıftaki en saf kız olan Şule gelip, “Aaa ne harika bir bilgisayar. Modeli ne?” diye sorsa ben, “ASUS X500DTR-80P” diye cevap vermem gerekecek ki bu hiç havalı değil. Evet, Teoman haklı. Sırf havası için istiyorum. Babam da bunu anlamış olmalı ki para vermedi. 

Param yok dedim ama Macbook Pro’yu illa ki alacaktım. Bu yüzden ülkenin en büyük hipermarketi olan Yeken’de yarı zamanlı olarak çalışmaya karar verdim. Kısa bir süre kasiyer olarak çalışsam rahatlıkla alırdım. Bu yüzden hemen sitesine girip, gerekli yerleri doldurdum. Bir hafta sonra geri dönüş yaptılar. Mülakata davet edilmiştim ama işin ilginç yanı beni Ataşehir’deki merkez ofisine çağırmışlardı. Oysa internette araştırma yaptığım da, herhangi bir mağazasına  çağırıp, oradaki insan kaynakları uzmanıyla görüştürmeleri gerekiyordu. Merkez ofis lafını duyunca şaşırdım ama belli etmedim. 

Bana verilen tarihte oraya gitmiştim. Kapıda beni bekleyen biri vardı. İsmimi söyleyince şaşırdım. Beni asansöre bindirip, tamamen camdan yapılmış bir ofise götürdü. Ne arzu ettiğimi bile sordu. Altı üstü kasiyer olacaktım. Bu ilgi, alakayı anlayamamıştım. “Şey… Ben kasiyerlik için başvurmuştum. Sanırım ortada bir yanlışlık var.” dedim.  Kadın şaşırdı. “İsminiz Enver Melen değil mi?” diye sordu. Kafa salladım çünkü tam ismim buydu. “O zaman bir yanlışlık yok. Şirketimizin yönetim kurulu üyesi Pınar Forru birazdan sizinle görüşecek.” dedi ve odayı terk etti. Ağzım açık kaldı. Yönetim kurulu üyesinin benimle ne işi olabilirdi ki? Kafam karışmış haldeyken kapı tekrar açıldı ve içeriye bir kadın girdi. Uzun boylu ve oldukça güzel biriydi. Ayrıca gözüme çok güçlü gözükmüştü. Düzenli spor yaptığı belliydi. “Merhaba Enver bey. Ben Pınar Forru. Yeken yönetim kurulu üyesiyim.” dedi. Hemen ayağa kalktım. Sanki karşımda bir prenses varmış gibi davrandım istemsiz olarak. Ne diyeceğimi bilemedim. Ben de hemen ismimi söyledim. Oysa ismimi biliyordu. Heyecandan böyle hata yapmıştım. 

Telefonu alıp birkaç yere dokundu ve odanın kapısı kapandı. Aynı zamanda tamamen saydam olan cam birden flulaştı. Artık kimseyi göremiyordum. Korkmaya başlamıştım. Benden gözünü ayırmayarak, masaya oturdu ve eliyle bana da oturmamı işaret etti. Hemen dediklerini yaptım. Tabletinden özgeçmişime ulaşmıştı. İnceledikten sonra şöyle dedi: “Gerçekten kasiyer mi olacaksınız?”. Şaşırdım.  Bu sebeple buradaydım. “Evet.” dedim. Bana uzunca baktı. “Size başka bir teklifim var. Tabii kabul ederseniz.” dedi. Benim gibi bir lise öğrencisine ne iş verebilirlerdi ki? Yine de şansımı denedim. “Yapabileceğim bir şeyse tabii” diye cevap verdim. Kadın güldü. “Gerçekten usta olduğunuz bir iş.” dedi ve devam etti. “Size çok özel kişilerin üye olduğu bir kulübe davet edeceğim. Eğer bu kulübe girme şartlarını yerine getirirseniz ömür boyu çok özel avantajlardan faydalanacaksınız. Aylık 10,000 lira net maaşınız olacak. İstediğiniz şehirden size ev kiralanacak. Hatta istediğiniz tüm üniversitelere girebileceksiniz. Kulüpteki statünüze göre bunlar katlanacak. Milyoner bile olabilirsiniz.” dedi. 

O an anlamıştım. Kamera şakası programının kurbanı olmuştum. Birazdan bana komik şeyler yaptıracaklardı. O yüzden oyuna devam ettim. “Harikaymış da ne yapacağım peki?” dedi. Kadın tekrar tabletine baktı. “Altınkemer Lisesine gidiyorsunuz değil mi?” diye sordu. Kafa salladım. “Kulübe giriş şartı şu. Altınkemer Lisesi’nde yedi günahkarı öldürmenizi istiyoruz.” dedi. Artık gülmüyordu. Olabildiğince ciddiydi. Ben ise gülmeye başladım. “Tamam. Biliyorum. Hangi program bu? Kamera şakası değil mi?” dedim. Kadın gülmedi. Hala ciddiydi. “Kaç kardeşsiniz?” diye sordu direkt. Gülümsemeyi kestim. “Tek çocuğum”dedim. Kadın tabletinde bir bilgiyi arıyormuş gibi yaptı. “Emin misiniz? Çünkü kayıtlara göre Ender adında bir ikiziniz varmış. Ve on iki yaşındayken ölmüş.” dedi. Sadece kafa salladım. Kadın, “Ender’i sen mi öldürdün?” diye sordu. Afalladım. 

Hemen ayağa kalkıp, odayı terk etmeye çalıştım ama kapı kapalıydı ve açılmıyordu. “Enver lütfen. Onu öldürdüğünü ikimiz de biliyoruz. Ailecek gittiğiniz tatilde onu denizde boğdun. Sonra dalgaların onu almasına izin verdin.” dedi. Kapıyı açmaya çalışmaktan vazgeçtim. “Elbette tek vukuatın bu değil. Annenle sürekli kavga eden babaannenin ilaçlarını saklayarak onun ölmesini sağladın. Sürekli sana havlayan köpeğe zehirli et verdin.  Enver sen bir seri katilsin.” dedi. 

Ona döndüm. Artık ben de en az onun kadar ciddiydim. “Tüm bunları nereden biliyorsun?” diye sordum. Kadın ayağa kalktı. “Ben bilmiyorum. Kulüp biliyor. O her şeyi bilir ve bizi korur.” dedi. Ses çıkarmadım. “İçindeki dürtüyü biliyorum. Bazen onu zapt edemiyorsun. Kana susamış bir hayvan gibi inliyorsun. Ama inan bunu bastırmak zorunda değilsin. Bize katıl” diye kulağıma fısıldadı. Sonra çantasından 10, 000 lira para çıkardı. “Kabul edersen bu para anında senin olacak” dedi. Kafam karışmıştı. Seri Katil Kulübünü duymuştum. Tarikat gibiydi. Dünyanın her yerindeydiler. Buraya girebilen kişiler hayal edemeyecekleri imkanlara ulaşırlardı. Ben de davet edilmiştim. 

“Kabul ediyorum ama kimleri öldüreceğim?” dedim. Kadın güldü. Parayla birlikte bir telefon uzattı bana. “Okulda bir üyemiz daha var ama kendisini gizlemek istiyor. Onunla bu telefonla iletişime geçeceksin. Bilmen gereken her şeyi o söyleyecek. Tebrikler!” dedi.  Hem parayı hem de telefonu aldım. Kadın telefonuyla odanın kapısını açtı ve oradan çıkıp gitti. Ben de hemen çıktım. Cebimdeki parayla Zorlu Center’a gidip kendime hemen bir Macbook Pro aldım. Kasada parayı ödediğim anda telefonum çaldı. Hemen açtım. Robotik bir ses benle konuşuyordu. Karşı tarafın cinsiyetini anlamakla güçlük çekiyordum. “Enver. Tebrikler! Yakında çok güzel bir oyun oynayacağız birlikte. Yarın telefonunun tamamen şarj olduğundan emin ol. Bu arada güzel bir bilgisayar aldın.” dedi ve kapattı.

Seri Katil Kulübü (Bölüm 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin