Rüyamı yoksa gerçekmi

5 2 0
                                    

Gözlerimi açıyorum ve Kumsala vuran dalgaların sesi kuşlarla birlikte güne renk katarak başlıyor.Rüzgar güneşle birleşip ılık ılık adayı serinletiyor adanın renk cümbüşü ormanı birden canlanıyor bu her ne   kadar güzelsede bunun bir rüya olduğunu biliyorum ve çaktırmadan bu tatlı adanın ve kıyıda sıcak kumun üstünde uzandığım yerin tadını çıkarmaya devam etmek istiyorum bi nebze olsun beni dünyadan ayırıp bu güzel yere getiren rüyanın hiç bitmesini istemiyorum ancak rüzgar artık soğumaya başlıyor ama bu rüzgar beni gerçekten üşütüyor  galiba pencere açık kaldı dünyada havalar pek hoş değil bu rüyanın bozulması için gözlerimi açmadan elimi yatakta gezdirerek battaniye yi arıyorum ama elimi yatakta değilde sıcak kumda gezdiriyor gibiyim ve okyanusun soğuk suyunun  ayağıma  değdiğini hissediyorum artık bu rüya korkutucu gelmeye başlıyor gözlerimi açıyorum ve o rüya halen burda gitmemiş gözlerimi kapatıp tekrar açıyorum ama nafile halen o ada ve ucu bucağı gözükmeyen okyanus da. Ayağı fırlıyorum ve etrafımda dönüyorum bu rüyanın bitmesi için yalvarıyorum ama olmuyor bu stres başımı döndürüyor bu korku kötü hissettiriyor ve kalbim bu çıkmazda her  saniye dahada hızla atmaya gögsümü parçalayıp dışarı fırlayacakmış gibi çırpınmaya başlıyor bu beni daha da tedirgin yapıyor nefesim kesiliyor dizlerimin üstüne çöküyorum ve göz yaşlarım adayı bulanıklaştırıyor ama bulanıklaşmasını değil bu rüyanın yok olmasını istiyordum kendimi yere bıraktım ve rüzgarla birlikte savrulan saçımı izledim sonra kuşları.....Artık o kadarda korkmuyordum artık bir çözüm ve en temel olan şeyi buraya nasıl girdiğimi   ve nasıl çıkacağımı düşünmeye başladım kalbim artık o kadarda hızlı değildi bu da rahatlamama,kafamın daha iyi çalışabileceğine her şeyin yoluna gireceğine işaretti hemen doğrulup etrafı incelemeye başladım o kadarda kötü değil aslında burası güzel bir tatil yerine benziyor ve tek  başımayım bu hem iyi hemde kötü olduğundan düşünmek istemiyorum çünkü kötü düşünceler bu çıkmazı dahada zorlaştırıyordu ve canımı sıkıyordu.Elimi yüzümü yıkamak için kıyıya gittim ve suda bulanık bir adam görünüyordu sakalı ve saçı çok uzundu bu  ben olamazdım çünkü daha 17 yaşındaydım ve vücudu çok kaslıydı bir daha yıkıldım bu ben değildim tökezliye tökezliye geri geri uzakalştım bulanık görüntüm olmayan görüntümden ayağım bir taşa takıldı ve düştüm öylece kala kaldım artık hiç sevmediğim o çalar saatin çalması için neler vermezdim. Gökyüzüne bakmakla yetindim sadece ama o da ne ? Gökyüzünde bir uçak sanki 1930' lardan kalma tek kişilik bir savaş uçağını anımsatan bir uçak heyecandan ne yapacağımı bilmeden kalka düşe  elime iki dal parçası alıp kayanın üstüne çıkıp bağırıp çağırmaya kollarıma bir bez parçası bağlasalar uçacakmışım gibi savuruyordum bütün gücümle  hareket ediyordum ama uçak gittikçe uzaklaşıyordu bu kafayı yeme sebep  olabilirdi çünkü tek çıkış biletim di o benim ve benden uzaklaşıyordu  uzaklaştıkça dahada agresif davranıyor çiftleşme dönemi gelmiş ve eş arayan bunun için ilgi çekmeye çalışan kuşlar gibiydim ama uçak artık çok uzaklaşmıştı ama uzaklaştıkça sanki dahada büyüyordu ow evet ! Uçak uzaklaşmıyordu adaya doğru gelmek için manevra yapıyordu sevinçten kahkaha atıp   kontrolör gibi elimdeki çubuklarla birlikte adaya iniş yapması için doğru yeri gösteriyordum kıyıya kadar gelip ona halen doğru yolu gösteriyordum solunu işaret ediyordum ama o halen üstüme gelmeye devam ediyordu bu beni korkutuyordu alçaldıkça hızlanıyordu  hızlandıkça alçalıyordu gittikçe bana daha çok yaklaşıyordu sanki hedef  benmişim gibi bunu fark edince elimdekileri atıp koşmaya başladım  o kadar hızlı ve güçlü atıyordum ki adımlarımı ayağımda ki ayakkabıların havaya fırladığını hissettim ve yalın ayak koşmaya devam ettim bu yeni ben gerçektende sandığımdan çok daha güçlüymüş ben gücümün  farkına varıp tadını çıkarmaya yüzümde hızımın verdiği mutlulukla tam tebessüm ediyordum ki o kadar şiddetli bir patlama oldu ki önce patlamanın sesi geldi sonra ayaklarım yerden kesildi sanki kalkışa geçmiştim  yerden 1 metre yüksekliğe sonra her taraf açık sarı bir ışıkla kaplandı giderek beyazlaşan bu ışık gözlerimi kamaştırıyor ve gözlerimi kapatmaya zorluyordu gözlerimi kapattıktan sonra yere düştügümü hissettim  ama canım acımıyordu çünkü kumda sürükleniyordum sonra belimde ve kafamda bir ağrı hissettim kayaya çarpmıştım. Kollarım o kadar güçlü olmasına rağmen sadece etrafı kolaçan edebilecek kadar kaldırdı beni ayaklarımı hissetmiyordum zaten uçağın düştüğü yöne baktım her taraf kara bulutlarla kaplı ve uçağın bulunduğu bölgede birde uzun yanan kalaslar vardı bu adada tek olmadığıma işaretti ve ellerime sıvı bir şeyler döküldüğünü hissettim ellerime baktığımda kafamdan damlayan kanın ellerimi ve kumu kırmızıya boyamıştı bu beni telaşlandırıyordu ama o kadar acıyı ve yorgunluğu vücudum her ne kadar güçlü olsa bile  kaldıramıyordu. Kafamı kolumun üstüne bıraktım ve uçağa bakarak biraz dinlenmek istedim ama görünütü gittikçe bulanıkaşıyordu ve bu kabustan uyuyarak yatağımda uyanmayı diledim ve gözlerimi kapadım uyandım ve koca bi oh çektim çünkü yatağımdaydım bu kâbusun bitiğine ve rüyamda yaptıklarıma güldüm kalktım çok acıkmıştım mutfağa gittim buzdolabının üstünde bir not vardı notta ailemin benim için hazırladığı sandviçin buzdolabında olduğunu ve benimde bulunduğum okul takımı seçimlerini  izlemek  için  benden önce okulda beni bekliyecekleri yazıyordu kafama dang etti bügün okul takımına seçmeler vardı ve o rüya yüzünden her şeyi unutmuştum hemen sandiviçi alıp çantama koydum ve evden hızla çıkıp okula doğru koşmaya başladım ama bi terslik vardı hiç kimse sokakta yoktu ve çoğu market de kapalıydı ama o kadarda kafama takmadım çünkü o kabustan uyanmış ve okul seçmelerini kazanmaya gidiyordum okulun önüne geldiğimde hava kararmaya başladı ve ürpertici bir hava her yeri kapladı bu durum tüylerimi diken diken ediyordu ama hiç bir şey moralimi bozamazdı ve okula girdim tuhaf olan şey gene hiç kimse yoktu galiba her kez seçmeleri izliyordu bende hemen spor salonuna yöneldim ve içeri girdim keşke girmeseydim gördüklerim karşısında o kadar dehşete düşmüşüm ki dizlerimin üstüne çoktüğümü ve gözümden yaşlar aktığını  biraz sonra fark edebildim bu acı çok büyüktü keşke o kâbustan hiç uyanmasaydım da ailem dahil spor salonunda bulunan her kezi asmışlardı ve yere damlayan kan damlalarının sesi  gerilim müziği çalıyordu. Sanki sıradaki bendim aileme ve o kadar cansız bedenlerini havada sallanışından midem bulandı ve kustum ama kusamıyordum çünkü hiç bir şey yememiştim hemen ailemi indirmek için bir merdiven getirdim ve teker teker indirdim kanları her tarafıma bulaşmıştı ve bu beni daha da kötü yapıyordu onlara sarıldm ama annemi babamı ve kız kardeşimin kanı üstümdeyken ve onların cansız bedenleri kolarımdayken ağlamaktan gözlerimden artık yaş gelmiyordu ve bir ses duydum sanki gene o adadan gelen seslerdi kafayı üşüttüğümü zannetmiyordum artık  gerçekten üşütmüştüm ve asılı olan cansız bedenler teker teker yere düşmeye başladı ve sanki 3 kişi bir birileriyle konuşuyormuş gibi sesler duymaya başladım rüyada gördüğüm uçaktan bahsediyorlardı ama bu imkansız arkamdan bir ayak sesi gelmeye başlamıştı  arkamı döndüm ve  elinde sopayla gelen babam mı görüyorum ama babam ölmüştü ve hemen sarıldığım insanlara bakıyorum ama kimse yok sonra arkadan babam bana  uyanma vakti diyor  ve arkamı dönüyorum babam sopayı kafama geçirmek için savuruyor sopa yüzüme gelip her tarafı karanlığa bürüyünce uyanıyorum halen o adadayım ve uçaktan artık duman çıkmıyor ama yanında 3 kişi var ve uçaktan bir şeyler alıyorlar  ne yapacağımı bilemiyorum çünkü darbenin etkisiyle hala bitkin durumdayım ama ayağı kalkacak kadar gücümü toplayabildiğimi fark ettim ve çarptığım kayadan destek alarak ayağı kalktım onlara doğru tökezledim ve yere düştüm ama onlar beni fark etmemişlerdi yollarına devam edip ormanda gözden kayıpoldular.Çok acıkmıştım uyumak istiyordum ama kâbus görmekten bıkmıştım ve korkuyordum halen bu adaya nasıl geldiğimi  rüya mı yoksa gerçekmi olduğuna kafa bile yoramıyordum karnım gurulduyordu bir şeyler yemek ve içmek  için etrafa bakındım ama  güneş batımının kızıllığını fark  edince hemen ayağı kalktım ve ne yapacağımı düşündüm elimde neler var bi kontrol ettim yeni güçlü vücudum bir sopa harabeye dönmüş uçak ve bir sürü hindistan cevizi yiyebileceğim ağaçlarla dolu orman balık tutacak koca bir okyanus ve o 3 kişinin bulunduğu kamp karanlıkta yapabileceğim tek bir şey vardı oda taşla bir hindistan cevizi indirip kalaslardan bir barınak yapmak  hiç kaybedecek zamanım olmadığından işe koyuldum ve bir taşla hindistan cevizi indirmek için ormana yaklaştım ay ışığının yardımıyla hedeflediğimi indiriyordum  3 tane hindistan cevizi topladım bu gecelik bana yeterdi ve şimdi sıra barınak yapmaya geldi birden pilot akĺıma geldi dona kaldım bu uçaktaki pilota acaba ne oldu diye uçağın yanına gittiğimde ise dahada şok oldum çünkü bu uçağın kontrol edebileceğin bir yeri yoktu yani pilot da yoktu bu bana çok fazla geliyordu ama alışmaya başlıyordum uçakta erzak ve giyeceğim bir şeyler buldum ve barakayı nereye kuracağım bakındım. Çarptığım kayanın yanı çok daha iyi olduğundan oraya kalasları getirdim ve uçağın tek bir koltuğu olan yolcu koltuğunu söktüm çünkü artık yerde yatmak istemiyordum yerde yata yata her yanım tutulmuştu ve bu darbelerden sonra   barakayı yapıp içine koltuğu ve hindistan cevizini yerleştirdikten sonra kafamdaki yarayı elimdeki kanı temizlemek için okyanusun suyuyla temizledim. Yarayı bulduğum elbiselerden yırttığım parçalarla sarıp barınağa gittim ve bir taş alıp hindistan cevizini kırdım suyunu içip içini yedikten sonra biraz dinlenmek için koltuğa yaslandım ve okyanusu aydınlatan aya baktım dolunaydı güzelliği beni büyülüyordu ama yorgunluktan gözlerimin kapağını bile kaldıramaz oldum ve uykuya daldım . Okyanus sesi geliyordu gene bu sefer hangi rüyadayım diye  korkuyordum ama gözümü açtığımda yaptığım barınaktaydım bu biraz güzel birazda buradan artık kurtulamıyacağımı gösteriyordu artık o kadarda yorgun değildim barınaktan çıkıp derin bir nefes aldım ve yüzüme okyanusun suyunu çarptım susuzluğumu gidermek hindistan cevizini kırp içtim geri kalanınıda uçaktan bulduğum erzağın yanına   koydum burada ne kadar kalacağımı bilmediğimden erzağımı  tasarruflu kulanmalıydım ve adayı incelemek için ne gerekliyse yanıma alıp barınaktan çıktım.Uçağın düştüğü yerden başlayarak dolaşmayı düşünüyordum ki uçak artık yerinde değildi bir vinçle onu götürmüşlerdi  ve  hemen bir kayanın arkasına geçip daha detaylı düşündüm burada neler oluyor böyle. Sakinleşdikten  sonra izleri takip etmeye koyuldum izler doğrudan ormanın derinliklerine gidiyordu ve bende o izin arkasından ormana ormanda ilerledikçe sesler kesiliyor ve hava daha ağırlaşıyordu sanki izler bitmek bilmiyordu ve Orman sanki beni tuzağa düşürmek için bekliyordu  sonra bir boğuşma sesi  duydum ve izleri bırakıp o sese doğruldum ,ağaçların arkasında bir gurup asker vardı , önlerinde 4 kişiyi diz çöktürmüşlerdi bu bir infaza benziyordu ama askerlerde burada sanki çok uzun yıllardır kalmışlardı çünkü kıyafetlerinin çoğu yoktu ve ellerinde silah yerine sadece mızrak tutuyorlardı ve  bir tanesi tam da ortada durmuş 4 tutsağa bir şeyler söylüyordu  ama ne dediği anlaşılmıyordu, birden bir tanesine elinde tuttuğu ucu sivriltilmiş taştan olan mızrağı sapladı bunlar asker değildi bunlar kötü bir topluluktu o 4 kişide bunlardan kaçmak istemiş ama başaramamış geri kalan 3 kişiyi götürmelerini ve  ölüdürülenide atın diye işaret verecekken  adım attığım çalıdan ses gelince bulunduğum yere baktı o kadar çirkindiki nerdeyse kusacaktım bir gözü sadece siyah renkte ve diğer gözüde burnundan saplanan kemikleri birleşmişti adamlarının iki tanesini buraya yönlendirdi adamlar buraya doğru koşunca bende barınağa geri dönmek için koştum beni fark ettiler ve peşime takıldılar koştukça arkamdan gelen adımlar dahada çoğalıyordu arkanmdakiler  çığlık atıyorlardı sanki avını bulmuş aslan gibi yakalamak için dahada aslan çağırmak için. Ormandan çıktığımda arkamdan gelen seslerdi kesildi ve arkama bakma fırsatım oldu kimse yoktu derken bir tanesi belirdi bana doğru koşmaya başladı bende barınağa, tam arkamdaydı  ve mızrağı bacaklarımın arasına fırlattı ,takılıp düştüm kalktım ama sırtıma bir darbe aldım ve gene yere düştüm üstüme çıkıp beline bağladığı ipi çıkardı ve ellerimi bağlamak için ellerimi birleştirdi bir anda gücümü hatırladım ve kafasına bir tekme savurdum aldığı darbeyle sersemliyen adam bir anda üzerime yığıldı hemen bunu fırsata çevirip adamı bağlayıp mızrağını aldım ve barınağa götürdüm. Ayılmasını bekledim ama ayılacağı yoktu ve gün batımı etrafa kötülüğün yakın olduğunu söylüyordu sanki aklıma bir fikir gelmişti bu gece boyunca yatmıyacaktım ve tutsağımın uyanmasını bekliyecektim o uyanıncada onu takip edip bulunduğu yeri görecektim ama barınakta uyanması bu planı suya düşürecekti hemen onu ormana götürdüm ve düşmüş süsü verdim mızrağınıda yanına koydum artık sadece beklemek kalmıştı çalıların içinde bekledim bekledim. Gün ışığıyla birlikte adamda uyanmıştı etrafa bakına baķına üzerindeki şoku ve buraya nasıl geldiğini atmaya çalışıyordu ve mızrağı alıp yola koyuldu bende hemen arkasından gittim yol gittikçe labirente benziyordu ve adamın beni fark edip  uzun yoldan gitmeye ve beni tuzağa düşürmek istediğini düşündüm ama adam birden ortadan kayboldu kaybolduğu yere doğru koştum ama bir şey bulamadım  sadece sarmaşıklarla kaplı bi yer vardı oraya doğru yavaş yavaş ilerledikçe kalbim dahada hızlı atmaya başlıyordu sarmaşıkların içinden geçtiğimde ise ağzım açıkta kaldı kocaman bir kente benzeyen bir yerdi burası sarmaşıklardan başlayarak aşağıya gidiyordu ve bir girdabı andırıyordu ama daha çok aşalara indikçe yer düzleşiyor ve bunuda barınaklar takip ediyordu her yerde işçiler vardı kırbaçla vurulan yerde kıvranan eşya taşıyan yaşlı çocuk kadın hiç acımıyorlardı.Ortada bir barınak vardı ama bu barınak diğerlerine göre daha lüks ve daha korunaklıydı buranın yöneticisini bulmuştum bile tam orta noktada oraya gitmek için  etrafı inceledim ama o kadar çok barınak var ki  burdan hiç bir şey anlaşılmıyor daha yakına gitmek istesem beni bi çırpıda yakalarlar ve benide köle yaparlar biraz daha bekleyip neler yaptıklarını inceledim ama hiç de mantıklı değil yaptıkları bir şeyi koruyorlar gibi bu şey her neyse çok güçlü bir şey olmalı eğer bu gizemi çözersem belkide bu çıkmazda çıkabilirim   hemen barakaya gidip hazırlanmam lazım daha fazla bu yere de  kalmak istemiyorum.  Barakama doğru hızla gittim ama barakam yoktu orada 4 asker vardı sadece, beni gördüler ve bana doğru koşmaya başladılar bende ormana doğru koşmaya yöneldim ama ordan da 2 kişi geliyordu ne yapacağımı şaşırdım ve ellerimi yukarıya doğru kaldırdım beni hemen diz çokturdüler  öldüreceklerini zanetiğim için içimi bi korku kapladı ama ellerimi bağlayıp kafama torba gibi  bir şey geçirdiler ve sopanın havada süzülme sesiyle kafamla buluşmasıyla hem sesler hemde hisslerim bir anda kayboldu.İtiş kakıkşlar konuşmalar yol epey uzun sürdü ama artık ilerlemiyorduk  . Bir anda kafamdaki torbayı çektiler ve gözlerimi gün ışığına yavaş yavaş alışınca herkezin bana baktığını ve başımda duran adamın bana bir şeyler söylemeye çalıştığını anladım ama sesler boğuk insanlar ise ağır çekimdeydi sanki sonra kafama su döktüler ve kendime geldim başımda duran herif bana
-Buranın komutanı benim bok herif.
Eğer benim dediklerimi yapmassan ölürsün anladınız beni.dedi ve bende kafamı onaylarcasına salladım
-işte böyle dedi ve nöbetçiden  iş ögreneyim diye beni kaldırıp nöbetçiye doğru ittiler buranın başı bu insanlara sadece zulme etmiyor onları kullanıp sömürüyordu bu beni çok kızdırmıştı ama elimden sadece ona kızgın bir bakış atmak geldi ve beni bir barınağa getirdiler burdaki elbiselerden yani işçi kıyafeti  giyecekmişim hiç tereddüt etmeden her istediklerini yapmaya çalışıyordum çünkü dikkatlerini şimdiden üstünden atarsam doğru zaman geldiğinde buradakileri örgütleyip başa geçerek onları kurtarabilirdim ve işçi kıyafetinide girdiğimi göre artık her işe hazırdırm inceleme tanıma ve örgütleme benim işim en ağır işlerdendi dağa çıkıp kayalara vurarak ufalayıp koloniye taş getirmekti her ne kadar zor da olsa benim için karlıydı çünkü koloninin her yanını kimin ne yaptığını görebiliyordum akşam olunca işçilerle birlikte sadece işçiler için yapılmış barakalarda kalıyorduk ilk 3 gün hep aynı şeyler oluyordu ben taş getiriyordum öğle modasında yemek veriyorlardı yemekte lapa gibi bir şey di  ama  başka yiyecek bir şeyimiz yoktu sonra barakama uyuyorduk ta ki nefesimi kesecek kadar güzel olan o kızı görene kadar güzelliği insana enerji veriyordu gülümsemesiyle etrafa mutluluk saçıyordu mutluydum çünkü onunla konuşabilecektim o  da  benim gibi bir işçiydi kayaları hemen yükleyip yola koyuldum onunla konuşmak için kayaları boşaltıp onun yanına gittim
-merhaba dedim ama kız sadece bana bakmakla yetindi ve
- bu da mı sizin oyununuz be dedi çekti gitti anlam veremedim çünkü elindeki kolyeye bakarak söyledi çok garipti ama artık garip olan şeyler bana normal geliyordu burda her şey olabiliyirdu neyse dedim ve öğle molası gelip çatmıştı gene o lapa denilen şeyden yiyirduk tadı sanki ağzında biraz tuzlu yumuşak ekmeğe benziyordu ama ben hayal gücüne bırakıyordum hayal gücüm onu içine ekmek doğranmış  çorbaya benzetiyordu böylece daha güzel geliyordu bana yanıma konuşmak istediğim o tuhaf ama çok güzel olan kız oturdu ve boynuma bakarak demekki sensin sen gerçeksin demeye başlayınca masadan kalkacaktım ki
Kolumu tuttu ve şöyle dedi
-hiçbirşeyden haberin yok değilmi buraya nasıl geldiğinden veya nasıl çıkacağından .Bir anda durdum ve ona baktım
-sen biliyormusun yoksa ?
-evet
-ne nasıl
-bu kolyeyi görüyormusun aynısı senede var bu iki kolye bizim buradan çıkış biletimiz dedi ve boynumda asılı olan kolyeye baktım ikiside aynıydı ama farklı şekilleri vardı
-peki bunlar bizim nasıl çıkış biletimiz olacak
-askerlerin koruduğu yerde bir geçit kapısı var ve sadece iki anahtarla çalışıyor bu iki anahtarda bizde geçidi çalıştırıp içinden geçersek buradan kurtulacaz
-burası gerçek deilmi yani
-hayır burası sanal bir ortam şu anda bizim gerçek bedenlerimiz o portalın arkasında
-o zman bi plan yapmamız gerekecek çünkü çok asker var ve kafam çok karışık
-buradan bi kurtulalım sana her şeyi açıklayacak
-tamam o zmn ne yapıyoruz
-Sen sivri taşlar topla bende bıçak yapabilmek için iki sopa bulayım sonra gece her kez yattıktan sonra sessizce burdan kaçalım
-tamam anlaştık o halde yarn akşam görüşürüz
-görüşürüz
Bu planı yapabilirsek gerçektende burdan gidebilecekmiyik yada bu bir tuzakmı burası bi sanal alemse buraya nasıl girdim kafam çok karışık  sadece uyuya yarını beklemekten ve planı uygulamaktan başka bir çarem yok .sabah olduğunda doğrudan bıçak için uygun taşları aramaya koyuldum be gereken iki taşı buldum ve öğlen molasında iki sağlam bıçak yaptık akşam olduğunda gizliden buluşaçağımız yer de çalıştığım yerdi ve akşam olmuştu artık ben yerimde beklemeye başladım ve o da geldi bana
-öldürmekten kırma onlar gerçek değil dedi ve beni takip et diyerek gideceğimiz yeri gösterdi
Bende hemen arkasından yavaş yavaş takip ettim onu kapının önünde sadece 3 adam vardı ve bu bizim için çocuk oyuncağı olacaktı
Ben -3 e kadar sayıp saldıralım dedim
-tmm
Ben -1
Kız-3 aaaaaa aaaaaa diyerek saldırdı daha ben ne olduğunu anlayana kadar o 1 tanesini indirmişti bile bende saldırıp bir tanesinin kalbine yaptığımız bıçağı sapladım ve yere yığıldılar artık hiç bir engel yoktu içeri girdik anahtarları yerleştirip çevirdik ve portalı açıldı el ele tutuşarak portaldan geçtik sanki uzay boşluğunda sürülüyor gibiydim portalı giderek büyüyordu ve bir anda gözümü açtım bir kapsülün içindeydim ve çok soğuk bir kapsül soğuktan ellerimi hissetmiyordum bir geminin içindeydim elimi kapsülün camına koyarak itti ve kapısı açıldı dışarıya adım attım ama bir şey kafamdan tutup geri çekti elimi kafamaın arkasına uzattım ve kablo gibi bir şeyin kafama bağlı olduğunu hissettim ve onu çıkardım adım attım ama yere düştüm kalktım etrafa bakındım benimki gibi bir sürü kapsül daha var ama içindekileri hepsi ölü sadece iskeleleri var ama tam yanımdakinde birlikte k açtığım kız vardı ve hemen kapsülü açtım gözlerini açtı ve bana gülümsedi onunda kafasında  benimki gibi bir kablo vardı çıkardı ve bana sarıldı sonra bittiği diye sordum
-evet artık özgürlük gel çıkış şu tarafta
Dedi ve beni götürmeye başladı kafam halen karışık bunca zaman ben buradamıydım nasıl buraya geldim bunları artık düşünmek istemiyorum sadece temiz bir hava ve biraz uykuya ihtiyacım var sonunda çıkış kapısına geldik ve kapıyı açtık  o kadar aydınlıktıkı gözlerim buna alışamıyacaktı sanki sonra ilk defa hayal kırıklığı yoktu korku yoktu yeşillik ve deniz birde gökdelenler vardı mutluydum çünkü artık özgürdüm derin bir nefes aldım ve kıza ismini sordum
-adın ne bunca gargaşadan sormayı unuttum
Hey beni duyuyormusun  kafamı kıza çevirdim ve bağırarak 8. Kattan atladım çünkü kızın kafası yoktu buda bir rüyayı kendimi sadece yerçekimine bıraktım yere yaklaştıkça umudumu dahada yitiriyordum artık uyanabilecekmiydim ve yere düştüm gene her yer karanlık bu sefer kalp atışlarımı ölçen aletin sesi geliyor gözlerimi açtığımda ise başımda bekleyen insanlar var bir sedyedeyim başımda duran hemşire uyandı diye bağırıyor  ve içeriye daha çok insan giriyor bir oğlum biri anneciğim diyor ama onları tanımıyorum buda bi rüya mı  diye soruyorum hayır bu gerçek dünya diyorlar ama inanmıyorum nasılsın Oğlum diyor ama ben onu tanımadığımdan onu tanımadığımı söylüyorum bana hafıza kaybı  geçirdiğimi söyluyorlar  bir kazada .Ne ara bir kaza geçirdiğm ben kafam ağrıyor artık ve kalbim yavaşlıyor ve zaman yavaşlıyor bu sıkıntıyı galiba kalbim kaldıramayacak gibi .......
.
..
...........
....     ....    .... .......    .....
......                .................
.......     last_page  ...............
.....................            ....................
               .................

BİLİNEN BİLİNMEZLİK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin