Doyoung bir süredir tedirgin bakışlarla Jisoo'yu izliyordu. Ve genç kadının gözleri ise, Doyoung'un karşısında oturan Changmin'deydi. Shim Changmin, Jisoo ve Doyoung'un sunbaesiydi; gerçekten de sözü geçen bir adamdı. Yakışıklı falandı da. Ama Jisoo'nun bakışları o tür bakışlar değildi. Şeytaniydi. Doyoung ürperdi. Burnuna cidden de kötü kokular geliyordu. Derken Changmin belinden birazcık düşmüş pantolonunu çekerek ayağa kalktı ve şöyle söyledi,
"Ovv affedersin Doyoung-ah. Itaewon'da bir Türk restoranı keşfetmiştim ve kuru fasulye diye manyak bir yemekleri var. Yan etki olarak gaz yaptırıyormuş. Tekrardan kusura bakma lütfen."
Doyoung o ana dek aldığı kokunun Jisoo'nun planlarıyla ilgili olduğunu sandığından pek şiddetli hissetmemişti kokuyu. Ama şimdi, sanki gerçeği biliyorken bir anda yüzüne çarpmıştı. Koku. İğrenerek yerinden kalkıp pencereye koştu. Hava alması gerekiyordu.
Aynı anda Jisoo da harekete geçmişti. "Sunbae, konuşabilir miyiz?"
Changmin sunbae kelimesini ve kendisinden yardım istenilmesini çok severdi. Henüz otuzlarında ve fit bir adam olduğu hâlde hoobaelerine çocuklarıymış gibi davranırdı. Bu yüzden Jisoo'nun bu isteği onu memnun etmişti. "Ay~ Bizim minik Jisoo'muz büyümüş de sunbaesinden yardım mı istiyormuuuş?" Kızın yanaklarını sıktı.
"Bu ilk yardım isteyişim değil ve senin de bunu ilk yapışın değil." Yanakları hâlen işgal altındayken söylemişti.
Changmin hemen ellerini çekip ciddileşti. "Haklısın. Konu ne?"
Jisoo sanki çok utanç verici bir şey soracakmışçasına duraksadı biraz. Etrafını kontrol etti. Ardından biraz eğildi. "Biliyorsun, Dispatch'in en büyük numarası ilişki skandalları. Ama ben henüz bir skandal yakalayamadım. Ve..." Burun deliklerine iki tane ıslak mendil sokup ot çekiyorcasına koklayan Doyoung'a baktı. "Bizim tavşancık da yakalayamadı. Nasıl yapılır hiç bilmiyorum...Bana öğretin usta." Olayı daha da dramatikleştirmek için bir an yere çökmeyi düşündü. Ama sonra çökmediğinde bile çökmüş kadar kısa durduğu için bundan vazgeçti. Changmin insan değil, devdi.
Az sonra devin kolunu omzunda hissetti. "Jisoo, Jisoo, Jisoo..." Amerikan filmlerindeki klişe çokbilmişlik taslama yöntemini kullanıyordu.
"Sarhoş musun sunbae? Benden üç tane mi görüyorsun?"
Changmin Jisoo'nun bu sorusunu takmaksızın, gerçekten de sarhoşmuş gibi hülyalı hülyalı karşıya bakıyordu. Jisoo onun orada ne gördüğünden emin değildi. Kendisi çöp kovasının içine kusan bir Doyoung görüyordu çünkü.
"Hülyalı hülyalı baktığım şey Doyoung değil. Özellikle kusan Doyoung hiç değil. Ve ben hiç ama hiç gay değilim." Jisoo'nun aklını okumuşçasına söyledi. "Gay olan Yunho."
"Yunho da kim? TVXQ Yunho mu?"
"Evet ama boşver. Ben bu ficte ünlü değilim."
İkisi de bir süre sustu. Changmin kolunu Jisoo'nun omzundan çekmişti. Boş boş birbirlerine bakıyorlardı. Az önceki konuşma tam anlamıyla saçmalıktı. "Pekâlâ," dedi Changmin kollarını göğsünde birleştirirken. "Son bir şey söyleyeceğim ve sonra az önceki konuşmaları unutacağız... YUNJAE REEL." Sanki hep söylemek isteyip de söyleyemediği bir şeyi dile getirmiş gibiydi. Rahatlamış görünüyordu.
"Az önce hülyalı hülyalı gençliğimi düşünüyordum. Gençken ben de hevesliydim. Şunu bilmelisin ki skandal yakalamak hiç kolay değildir. Gerekirse çöplerin içine gireceksin, kamufle olacaksın bir şekilde ama o skandalı yakalayacaksın. Sana önerim önce hedef seçtiğin ünlüyü gece gündüz takip etmen. Ardından bam! İlla ki yakalarsın. Ama şu takip işi çok önemli. Ve-" Telefonuna gelen bildirim sesiyle duraksadı. Bir çırpıda çıkardı telefonunu ve gelen mesajı okudu. "İşte benim de şimdi skandal yakalamam gerek. Bu çok zor olacak, benim için dua et Jisoo!"
Dramatikçe el salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flash Flash! It's Love [JenSoo]
FanfictionKim Jisoo Dispatch muhabiriydi, Jennie Kim ise idol...