Geçen tüm bu zaman içinde her şey o kadar hızlı ilerlemişti ki, düşününce nasıl yetiştiğimi anlamıyordum.
Birlikte oturmalarımız, ufak sohbetlerimiz, sana bağımlı olduğumu anlamam, bunların hepsi çok kısa bir sürede gerçekleşmişti.
Sana çok kısa bir sürede aşık olmuştum Seongwu, her şeyine aşık olmuştum. Kahveni tutan eline, çizim yaparken takındığın ifadene, her şeyine ayrı aşıktım.
Sana bakmadığım vakit gözlerim yaptığın çizimleri izlerdi, tıpkı şu an olduğu gibi. Kısa bir anlığına çizimlerinde kendimi görmek istedim, senin elinden kendimi görmek.
"Beni çizebilir misin?"
Bir süre yüzüme bakmış ve bir şey demeden çizmeye başlamıştın. Gözlerinin değdiği her bir noktamın yandığını hissediyordum, etkin tam anlamıyla böyleydi işte.
Kaleminin kağıda bıraktığı her darbede, yaktığın yerleri söndürmek zorunda kalıyordum, Seongwu. Yaratmış olduğun her darbene, beni sevmeni fısıldıyordum.
"Saçların, gözlerin, kahveni tutuşun, hepsi sana özel gibi, Daehwi."
Ruhumu düşürmeme sebep olan ataklar yapıyordun, hakkımda söylediğin tek kelime bile düşen ruhumun içinde yüzmeme neden oluyordu.
Böylesine bir etki nasıl olabilirdi bilmiyorum ama, etkin çok büyüktü, Seongwu. Anlatılamayacak, anlaşılamayacak kadar büyük.