6

14 2 0
                                    

İnsan gerçekten bazen kendine hakim olamıyor. İstedikleri ile yaptıkları birbirini tutmuyor. Sonra canı yanıyor... Kalbi kırılıyor. İnsanoğlunun yaptığı bir hata daha. Hiç sorgulamadan 'yapamam' demesi. İşte bu söz insanın kendini küçük düşürmesi demek. Ama öyle değil. Olmamalı... İnsan kendine güvenmeli. Hayat anca bu şekilde ona güler çünkü. Yapmalıyım değil, yapacağım demeli insan. Bu şekilde hayata tutunmalı. Çünkü bir kere düşünce ikinci düşüşte kimse olmaz yanında. İkinci bir şans yoktu. Hiç bir zaman ikinci kez düşmemen gerekirdi. Sendelersen mutlaka tutunacak biri olmalıydı yanında. Kim olursa olsun olmalıydı. Seni canından çok seven, değer veren, canını yakmamaya özen gösteren ve en önemlisi... Seni sırtından vurmayan biri. İşte bu kişi kolay kolay yoktu. Bu özelliklere sahip olan kişi bilinmedik bir hastalık gibi milyonda bir olurdu. Peki benim milyonda bir yandaşım kimdi? Furkan mı bu kişi Yaman mı? Ahu ya da Mete mi? Sıla mı yoksa Beyza mı? Kimdi bu? Bilmediğim soruların cevabını aramalı mıydım? Yoksa herşeyi oluruna bırakıp susmalı? Ya da nefesim kesilene kadar konuşmalı... Benim yanımda kim olurdu ki? Ahu'nun yanında olması gereken bir Mete'si, Sıla'nın canından çok sevdiği Ali'si, Beyza'nın el sütünde tuttuğu ablaları vardı. Geriye ne kalıyordu?

Elimdeki suyu yanıma koydum. Başımı cama yaslandım. Kulaklıklarım takılıydı yine. 'Omuzumda ağlayan bir sen' isimli bir şarkı çalıyordu. Bu şarkıyı ilk duyduğumda çok hoşuma gitmişti.

Omuzumda ağlayan bir sen
Ne çok isterdim bir bilsen
Kalmadı artık bak kimsem
Sensizlik gitsin sen gel

En dipte hep ben kaldım
Çok zordu zor nefes aldım
Bir kez yanımda olsaydın
Başkasına bağlamazdım ben

Derin bir nefes aldım. En kötü huyum... Böyle şarkılarda hep geçmişi düşünüp ağlardım. Şimdi olduğu gibi. Gözlerim yine çoktan dolmuş, hatta yanaklarım ıslanmaya başlamıştı.

Telefon dizimde titremeye başladığında yavaşça elime aldım. Gözlerim bulanık olduğu için kimin aradığını göremiyordum. Elimle gözümü sildim. Sonra yavaşça tekrar elime aldım telefonu. İşte o zaman kimin aradığını gördüm. Aramayı kabul edip telefonu kulağıma götürdüm. "Alo?" Biraz bekledim. Karşı tarafta biri ile konuşuyor olmalıydı.

"N'aber kız ezik?" Her zaman olduğu gibi neşesi daimdi. Tebessüm etmeden edemedim. Titrek bir nefes aldım önce.

"İyi Alper abi. Sen?"

"Ağladın mı sen? Çağla ne oldu? Bir şey mi var? Geleyim mi ne oldu söylesene! Nerdesiniz?" Cevap vermemi beklemeden sorular sormaya başladı Alper abi. Gülümsedim önce.

"Hayır! Bir şey olmadı. Geliyoruz zaten. Sadece biraz... Moralim bozuk. Kusura bakma Alper abi seni de telaşlandırdım." Rahatlamak için içini çektiğini hissedebiliyordum.

"Peki. Ben ne diyecektim. Ah! Unuttum ya. Neyse görüşmek üzere."

"Görüşürüz." Telefonu kapattığımda Furkan'ın gözü üzerimdeydi. Hiç bir şey söylemeden tekrar cama yaslandım. Ta ki adım telaffuz edilene kadar...

"Neden moralin bozuk?" Ben bile cevabını bilmiyordun bu sorunun. Furkan'a nasıl anlatacaktım? İçimde yaşadıklarımı dışa aktarmakta sınıfta kalmıştım. Dünyanın en zor işi gibi geliyor. Çünkü içimde yaşadıklarım anlatılamıyor. Bunu açıklayacak kelimeler daha meydana çıkmadı. Benim bu sorunumun tıpta bir adı bile yok. Sadece bana özel duygular. İçimde kurguladım, içimde yaşadım, içimde gülüp içimde ağladım bunca zaman. İşte bu yüzden bana özel.

"Hiç, sıkıntıdan olsa gerek. Baksana kaç saat oldu hâlâ yoldayız." Yine yalan söyledim. Sıkılmak değildi. Çünkü ben sürekli sıkılırdım. Bu benim doğamda vardı. Aslında ne yapacağımı bilmediğimden moralim bozuktu. Ve şu an tek isteğim eve gitmekti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 07, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DüzensizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin