Kayıp Kolye~

197 15 7
                                    

Hızlı adımlarla bana doğru geliyorlardı.Ama 2 kişilerdi. Yani aralarından biri yoktu. Eksik olanın hangisi olduğunu düşünüyordum. Şu diğerlerine kıyasla daha az 'havalı' olan yoktu.Düşüncelerimden hızla sıyrıldım.

"Ufff. Yine mi siz ya ?!" dedim bıkkın bir biçimde. "Ne o beğenemedin mi külkedisi? " dedi sarışın olan yüzünde alaycı bir gülümsemeyle. Şeytan diyor çak yüzüne bi tane. Aslında o cesaret var ama kıyamıyor insan. Her ne kadar ukala da olsa sevimli bir yüzü var. "Evet, beğenemedim sarışın. " dedim. "İlk başlarda şu sarışın lafı hoşuma gidiyordu ama artık adımla hitap etsen iyi olur. Ben Berke, bu da Kerem." dedi. Yanındaki 'rampa saçlı' çocuğu göstererek. Ve elini uzattı Berke. "Ben de Ada ve tanıştığıma memnun olmadım. " dedim elini havada bırakarak. " Zamanla olursun merak etme Ada." dedi kendinden emin şekilde. "O kadar emin olma bence , sonra hayal kırıklığına uğrarsın." dedim. Hiç bir şey söylemedi sadece at hırsızı gibi sırıttı. Yanındaki adının Kerem olduğunu bildiğim çocuk da öylece heykel gibi durup, etrafı seyrediyordu. " Uf neyse. Yeterince oyaladınız beni. " deyip arkamı dönüp site kapısına doğru ilerlemeye koyuldum. "Iyi de bizde geliyoruz." dedi arkamdan. " Ha ? Nereye ?" arkamı dönüp. "Starbucks' a gitmiyor musun? " dedi. "Eveeet" dedim. "E tamam işte biz de geliyoruz" dedi. "Haa ? Iyi ama neden ?" dedim şaşkınlıkla. "Annen senin Starbucks' a gideceğini, bizim de istiyorsak gitmemizi söyledi. 'Hem de tanışırsınız. Bundan böyle birbirinizi sık sık göreceksiniz anneler yakın arkadaş olunca' filan dedi." dedi bir çırpıda. Uffff bu da nereden çıktı. Bu annemi de hiç anlamıyorum. Tanışmak istesem onlara gittiğinde ben de giderdim. Aman yaaa. " Uf peki. " dedim suratımı asarak.

Hızlı adımlarla sitenin kapısından çıktık. Yolu biliyordum. Ama onlar bilmiyordu anlaşılan salak salak etrafa bakıyorlardı.. İzmir'e yeni taşınmışlardı sanırsam. " Yeni mi taşındınız İzmir'e ? " dedim. "Evet bir hafta önce taşındık. Sen kaç ne zamandır buradasın?" dedi. "Yaklaşık 6 senedir Izmirdeyim. " dedim. Ne çok olmuştu. 6 yıl. Dile kolay. İlk taşıdığımız zamanı hatırlıyorum da. Annemle babam ben 7 yaşındayken ayrılmışlardı. Yani tam 8 yıl önce. Boşanacaklarını ilk söylediklerinde ne çok ağlamıştım. Ama sonra alıştım. Biraz zor olmuştu benim için bu duruma alışmak. Babama çok bağlıyımdır çünkü. Bu ayrılma üstüne bir de Ankara'dan buraya taşınmıstık anneme, çalıştığı bankadan büyük bir iş teklifi gelmişti. Ve ben 8 yaşındayken de Izmire taşınmıstık. İlk başlarda istememistim taşınmayı. Çevremden ayrılmak çok zor bir şey gibi gelmişti. Ama mantıklı düşününce de annemin bu teklifi reddetmesi de mantıksız olurdu. Sonra taşındık. Ve tam 6 yıl geçti üzerinden. Berke' nin " Ooo. Sen buraları iyi biliyorsun o halde" deyişiyle kendime geldim. " Hem de ne biçim." deyip güldüm. "Gezmeyi severim epey. İzmirde de bilmediğim yer yok sanırsam" dedim. Güldü.

Uzun bir yürüyüşten sonra, Starbucks'un önüne gelmiştik. Dışardan, içeride oturan Mine' yi görebiliyordum. Kapıyı itip içeri girdim. Ardımdan da Berkeyle Kerem. Mine beni görünce önce bir gülümsedi. Sonra da kuşkuyla Berke ve Keremi süzdü. O nasıl bir bakıştır ya. Sanki hayatında hiç erkek görmedi. " Nerde kaldın be iki saattir seni bekliyorum. " dedi hızlı hızlı. Biri bu kıza yavaş konuşmayı öğretebilir miii? " Hep şu salakların yüzünden." dedim. Berke ve Kereme bakarak. " Onlar kim yahu ?" dedi Mine. " Anlatırım." dedim. Berke ve Kerem'e oturmalarını bizim birazdan geleceğimizi söyleyip Mine'yi lavaboya sürükledim. "O taşlar da kimdi bee " dedi Mine gözlerini açmış bana bakarak. Ona bütün olanları özetledim; Bizim siteye taşındıklarını, annelerinin annemin iş arkadaşı olduğunu ve yakın arkadaş olduklarını, normalde tek geleceğimi ama annemin onları peşime taktığını falan filan.

Az sonra siparişleri vermiş, gelmelerini bekliyorduk . Yaklaşık 10 dakika sonra 4 Karamelli Milkshake masamıza geldi. Beklerken havadan sudan sohbet ediyorduk. Şu iki şapşal gelmese ne olurdu sanki. Mineyle, onları fazla tanımadığımız için konuşacak konu da yoktu. Eğer gelmeselerdi balkonda olanları, telefon numaramı bulup beni aradığını filan anlatacaktım. Uf anne evde hesabını sorucam ama.

Milkshakelerimizi içip, kalktık. Mineyi evine bıraktık. Ve siteye doğru gidiyorduk. Onlar da konusmuyordu , ben de. Bu sessiz ortamı hic sevmemistim. "Ukala 3'lüyü bozmuşsunuz. Eksik olan nerede ?" dedim sessizliği bozarak. "Umut muu ? O evde kalmak istedi. Gezmeyi sevmez zaten o." dedi. "Hımmm." dedim " Siz 3'ünüz kardeş misiniz , Hiç benzemiyorsunuz da. " dedim tekrar. "Hayır. Umut ve Kerem kardes. Benim kardesim yok. Tek kardeşim yani. " dedi. " Peki birbirinizin nesi oluyorsunuz?" dedim. "Kuzen." dedi. Sitenin önüne gelmiştik. Kapıdan geçtik. " Neyse. Görüşürüz. " diyerek daire kapısına doğru ilerledim.

Kapıyı açıp kendimi yatağa attım. Sadece Starbucks'a gidip gelmiştik. Ama site Starbucks'a uzaktı. Doğal olarak yorulmuştum. Sanırım biraz uyusam iyi olacak. Zaten sabahki kitaba ağlamamdan dolayı uykum vardı. Bir de bu yürüyüş tamamlamıştım. Zaten uykuyu çok severim. Günümün yarısı uyuyarak geçer.

Annemin "Hadi Mina yemek hazır." diye sarsmasıyla uyandım.Sanırım 2 saate yakın uyumuş olmalıyım. Böyle ara uykuları hiç iyi gelmiyor bana. Uyanınca bi sersem hissediyorum kendimi. Kısaca 'mal' gibi işte. 2 saat uyuyunca da mal gibiyim, 5 saat uyuyunca da, 8 saat uyuyunca da. Acaba ben mi malım yahu ? Her neyse. Kendi kemdime konuşmayı bıraksam iyi olacak sanırım. Yemekler soğuyacak.

Elimi yüzümü yıkayıp, banyoda kendime bakıp bir kez daha tipime lanetler okuduktan sonra mutfağa geçtim. Sofra yine müthişti. Tam öküz gibi yemeğe saldırıyordum ki annem yumuşak bir sesle "Mina ?" dedi. "Efendim?" dedim ağzımda yemekle, ot yiyen bi ineğe benzer halde. "Ben düşündüm ki, yani eğer bu tatili yazlıkta geçirmeyi çok istiyorsan iş teklifini geri çevirebilirim. Birlikte yazlığa gideriz. Çünkü bu tatili yazlıkta geçirmeyi ne kadar çok istediğini biliyorum. Hayallerini suya düşüren 'cadı bi anne' olmak istemiyorum gözünde." dedi. Aslında bir yandan bu tatil yazlığa gitmeyi çok istiyordum. Yazlığı geçen yıl İstanbul/ Altınoluk'tan almıştık. Orada bi arkadaş grubu edinmiştim. Yaz sonunda bu yaz geleceğime dair onlara söz vermiştim. Oradaki ortamı çok özlemiştim. Ama diğer yandan da annemin iş teklifini reddetmesini sağlayıp yazlıkta eğlenmek de bencillikmiş gibi geliyordu. Çünkü biliyordum, eğer annem teklifi reddetse, yazlığa gitsek mutsuz olacaktı. Mutluymuş gibi görünecekti ama mutsuz olacaktı işte. Aklı hep burada, reddettiği teklifte olacaktı. Bu bencilliği yapamazdım. Bu yıl gitmezdik, olsun! Annemin mutluluğundan önemli değil. "Hayır anne. Reddetme. İlk başta tepki gösterdim, çünkü beklemediğim anda söyledin, bir anda. Ama şimdi düşündüm de bu yıl gitmeyiz olur biter. Hem burası da çok sıkıcı değil yani. " dedim hızlıca. "Teşekkür ederim kuzum. Bu fedakarlığı yaptığın için" dedi ve bir öpücük kondurdu yanağıma. "Bak aklıma ne geldi. Şuan izindeyim ama işe başladığımda hafta sonları tatil ya, her pazar gününü kendimize kendimize ayıralım, bir yerlere gidelim, bir şeyler yapalım. Ne dersin? " dedi. "Harika bi fikir!" dedim bağırarak. Gerçekten mükemmel fikirdi. Hoşuma gitmişti. "Yediysen kaldırayım" dedi sofrayı işaret ederek. " Evet, eline sağlık" diyerek kalktım sofradan. Saat 9'a geliyordu. Genelde dizi veya film izleyerek sabahlardım. Bazen de bir bölüm izleyip uyurdum. Uyku durumuma bağlı. Şimdi de sabahlarım sanırım.

Laptopu aldım. Yatağıma yayıldım. Sanırım Supernatural'ın yanında cips ve kola iyi giderdi. Mutfağa geçip mor bir kâseye koca paket cipsi boşattım. Bir de koca bir bardağa soğuk kola. "Yine mi Supernatural keyfi?" diye seslendı annem mutfak balkonunda elinde "Eroinle Dansla". "Tabiki" dedim bende gülümsemesine karşılık vererek. "İyi bakalım" diyerek kitabına döndü. Bende odama doğru yol aldım. Eveeeeeet! Keyif zamanı. Odama geçerken koridordaki kocaman boy aynasında kendimi süzdüm. Saçlarım hafif dağınık olmasına karşın hoş görünüyordu. Derken gözlerim boynuma kaydı. OMG! Kolyem yoktu ! Babamın bana verdiği son şey. YOKTU!!

KOMŞU.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin