*1*

27 6 4
                                    




          

02.05.2018

Kendim olduğum nadir anlardan biri. Küçük Nil, serseri Hakan, huysuz Burcu, şair Asaf yok bugün. Ben varım. Sadece ben. 22li yaşlarının sonunda sıradan(!) ve normal(!) olan ben.

Şikayet etmeyi bıraktım artık. Kendimi hatırlayacağım bu küçük zaman dilimi kendime isyanla geçmemeleydi. Asaf geçen hafta şikayetle bir yere kimsenin varamayacağını,insanın  bazı şeyleri kabullenmesinin kullanabileceği en etkili ilaç olabileceğini söylemişti. O kadar mantıklı ve doğru gelmişti ki çakılıp kalmıştım. İlacım sadece 'kabulleniş'ti belki de. Normal ya da anormal. Önemi yoktu. Kabullendiğin sürece normaldin kabullenmediğin kadar anormal.

Ben kimdim? Bilmiyordum. Bu soruyu cevaplayacak cesareti toplayamamıştım hala. Kafamdaki herkes korkutucu derecede bana benziyordu. İyiliğimle,kötülüğümle,heyecanımla,masumluğumla hepsi asıl 'BEN' di. Bu soruya verebileceğim en doğru ve en etkili cevap kesinlikle buydu.

***

Doktor Cahit Yılmaz ofisine vardığında saat 8'e gelmek üzereydi. Hayatı boyunca hep dakik ve planlıydı. Mesleğini seviyordu. Aynı şekilde kendinden bir parça olan hastalarını da.

'Günaydın' diyerek yanından geçtiği Doktor Suna yine yüzüne bakmamıştı. Ömründe gördüğü en neşesiz en monoton insandı. Üstelik hergün Günaydın demesine rağmen bir kere bile bu 'Günaydın' ın karşılığını alamamıştı.

Odasına girdiği anda Nil'in o çocuksu heyecanını hissetmişti bile. En sevdiği oyuncağı küçük Tomtom'unu da yanında getirmişti.Demekki bugün onun için güzel başlamıştı.

-Hoş geldin prenses.

- Cahit amca Tomtom'un yeni elbisesine baksana. Hemde pembe. Nasıl olmuş? Yakışmış mııı?

Nil en sevdiği kişilikti Doktor Cahit'in. Neşesini etrafa saçan gülücüklerle dolu 9 yaşlarında bir kız çocuğuydu. Gözleri görmüyordu ama küçük kalbi her işareti hissediyordu. Siz ona gülümsediğinizde o size daha içten gülümserdi. Diğerleri onun ortaya çıkmasına çok nadir izin verirdi. Tabi ki bundan küçük Nil'in haberi yoktu.

-Nil nasıl hissediyorsun bugün bakalım kendini?

-İyiyim. Burcu abla dün kızdı bana biraz. Sürekli konuşup insanda kafa bırakmıyor muşum. Kafa bırakmamak ne demek ki hem. Anlamadım ama sinirlendi demek ki kötü birşey. Doğru mu Cahit amca.

-Yaramaz çocuklar insanda kafa bırakmaz. Birdaha yaramazlık yapmazsan o da artık sana öyle şeyler söylemez dimi.

-Hıhıı..

-Eee Mine ablanı hiç gördün mü bakalım.

-Yok gelmiyor. Bende çok özledim onu sen çağırsana.

Mine'nin gelmemesi iyiye işaret değildi. Tedavi o kadar zorluyordu ki Doktor Cahit'i. Sonuç alamamak umutlarının tükenmesine sebep olmaya başlamıştı artık.


Karşısındaki genç ve güzel kıza baktı. Elindeki küçük oyuncakla oynayan genç ve güzel kıza. O kadar anlaşılması güç bir hastalıktı ki bu. Bir gün küçücük kırılgan bir kız çocuğuyken, ertesi gün alkolik bir serseriye dönüşebiliyordu. Birbirini tanımayan ve sürekli katlanan doktorun bile sayısını bilmediği kişilikleriyle hayatını sürdüren genç ve güzel kız kendi bedeninde kaybolmuştu. Onu kilitli kaldığı yerden çıkarmak çok zordu. Öyle ki tedavisine başlayalı 2 aya yakın olmuştu. Gerçek Mine'yle sadece bir gün karşılaşabilmişti. Kafası karışık ve gerçekten yorgun Mineyle. Ona ne hissettiğini sorduğunda 'daha yaşadığını hissedemeyen biri bu zamana kadar ne hissetmiş olabilir sizce' demişti. Haklıydı. Bu hastalığın tek tanımı bu olsa gerekti. İçinde birçok kişi yaşayan ama yaşadığını hissedemeyen bir kişi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 02, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İÇİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin