Ayrılık vakti...
Yağmur yağıyor, hüzün damlıyordu.
Duman kokusu sarmıştı şehri.
Üzerinde siyah bir elbise,
dudaklarında azad edilmeyi bekleyen kelimeler,
sabırsızlanıyordu.
Kim bilir aklında ne şimşekler çakıyordu?Oysa benim gözyaşlarım,
yüreğime damlıyordu.
İşte o gün ayrılık vaktiydi.
Ve sen,
bırakarak ellerimi,
sökerek yüreğimi,
gidiyordun.
Güneşe yenilen bir buzdağı gibi eriyordum.
Yokluğunda...Üzerine basılan çim gibi eziliyordum.
Elveda sözcüğünün ağırlığı altında...
Sen arkanı dönüp giderken daha,
yaralı bir güvercinin gökyüzüne olan özlemi gibi...
Özlüyordum seni.Fabrika bacalarının gökyüzüne bıraktığı zehir gibiydi sözlerin.
Hayallerimi kirletiyor,
umutlarımı zehirliyordu.
Ve saat ayrılık vaktini gösteriyordu.
Sen gidiyordun.Sevgiler minik kanatlı kelebek...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tapılası
Cerita PendekÇekimine kapılmadan edemiyorum. Bundan nefret ediyorum ama bir yandan da seviyorum. ♀+ ♀