Son

402 41 33
                                    



Öykü şöyle başlar: İki adam dağınık bir yatak odasında oturmaktadır. Kızıl olanı yatakta, esmer olanı yerde, İran halısının üzerindedir. İçerdeki odaların birinden hard-rock yükselmekte, bu müzik yatak odasının melankolisine uygun düşmemekle beraber, iç içe geçmiş iki apayrı dünyayı öylece çepeçevre sarmaktadır. Kızıl adam gözlerinin altındaki torbalara yüzyılları doldurmuş, onları sımsıkı saklamakta .. Oysa henüz yirmi bir yaşında. Ne çabuk eskitmiş yüzünü. Kızıl saçları saman yığını gibi başına üşüşmüş, adeta albino yoksulluğunda asılı durmaktalar. Bir elinde sigara, öbüründe renkli bir dergi, oradan okuduğu bir şeyi anlatıyor. Kalın dudaklarının kenarlarında aşağı sarkmış iki çizgi, iki kocaman yarık gibi uzanmakta. Bu iki hain çizgi ona gülen-yüz canlılığını çoktan yasaklamışlar. Yerde oturan esmer adam öbürünün anlattığıyla hiç ilgili değil. Önünde darmadağınık duran fo­toğraflara bakıyor. Arada bir dinliyormuş gibi başını sallıyor, "hımmm ..." sesleri çıkartıyor. Hep "erkek çocuğu" suratıyla yaşayan adamlardan. Ne kadar yaşlansa aynı masum ve temiz ifade. Pembe ve eflatunlardan bol kazaklar, pantolonlar giymiş. Kahverengi kısa saçlarında pembe tokalar.

Fotoğraflar İran halısının üzerinde, çoğu sararmış, siyah-beyaz, değişik boylarda: Bebeklerini kucaklamış, gururlu anne-babalar, gülen, somurtan insanlar, kuzenler, dayılar, halalar, hepsi yere serilmiş duruyorlar. Kimisi ölmüş, kimisi yaşayıp giden, kimisi hala "arayış" içinde, kimisi de çoktan vazgeçmiş insan suretleri... Ne yapıyorlar böyle yerde, hava soğuk, üşüyecekler halının üstünde... Toplamalı onları, komodinin üzerine dizmeli, hava da nasıl soğudu birden kar zamanı değil ama, belli olmaz, soğuk değil mi?

Esmer adam fotoğrafları toplayıp komodinin üzerine koyuyor. Hemen savaş sonrası mıydı? Yedi yaşında mıydın? Kardeşin kaç yaşındaydı? O kış ne soğuk geçmişti. Baban ne hoş adammış ... Çok da gençmiş ...

Kızıl adam yataktan indi, elindeki dergiyi yere fırlattı. Giyindiler. Çıktılar. Restoran Laterna'ya girdiklerinde gece yarısına üç saat vardı. Eylül sonlarında hala yaz izleri taşıyan bir tılsım havada. Garson kız gencecik gülümsedi onlara. Beyaz şarap ısmarladılar: Liebframilch. Laterna, bordo kalın perdelerle döşeli, ağır atmosferli bir Rus restoranı. Küçük yuvarlak masalar bordo örtülü, vazolarda bir örnek çiçekler. Yapma mı, gerçek mi oldukları ancak dokununca arılaşılıyor. Dokunuyor. Gerçek çiçek bunlar. Nasıl da beceriyorlar rol yapmayı böyle. Çiçeklere filmlerde rol verilebilir mi acaba?

Laterna'nın müşterileri olağanüstü bir sessizlikte, bir şeylerin olmasını bekler gibi oturuyorlar. Özel bir kulüp mü acaba burası? Soruyor. Hayır, değilmiş. Neden böyle alçak sesle konuşuyor insanlar? Şarapları geliyor. Yoksa bu güzel garson kız her şeyi bilip de, konuşmayan, o kadın casus mu? Ne tuhaf bir yer burası, güzel mumyalarla süslü bir müze. İki bordo kadife perde ile dekore edilmiş küçük sahnede, dört genç adam müzik yapıyorlar. Genç görünüyorlar, ama çok yaşlılar. İki klarnet, bir piyano, bir kontrbas. Müzik onları alıp Casablanca filmine götürüyor, bir Bogart eksik hani...

Soruyor, tuhaf değil mi burası? Her şey çok eski, bakışlar, tonlar, kokular, amma yüzler ve bedenler genç... Hayır, burayı çok seviyorum, beni dinlendiriyor bu serin hava... Sigarasını emiyor zevkle, bütün kırmızısı ağzının, sigaranın beyaz filtresinde kalıyor, dudakları çıplak şimdi, incecik, cansız, renksiz... Sanki vücut ısısı çoktan kaybolmuş. Buz gibi oturuyor. Onu dinlendiriyormuş bu serin hava, beni donduruyor. Tanrım beş yılda insan bu kadar değişebilir mi? Beni ürkütüyorsun, bunca mutsuz oluşun ve olacağının çığlıkları kulaklarımı sağır ediyor. Üşüyorum sana bakınca. Ürperiyorum gözlerinin donuk renginde. Azalıyorum anlasana, korkuyorum ve bunu sana söyleyemiyorum. .. Ne eski şarkılar bunlar, nereden bulmuşlar, klarnetin sesi ne ,kadar şekerli ve yuvarlak değil mi, duyuyor musun, hımm?

Beyaz Alman şarabı bitti, yenisini ısmarladılar. Garson kız, güzel kokan geniş bir gülümseme ile bir şişe Liebframilch daha getirdi. Elbette gülümser, hangi ölümün yükü­nü taşıyor omuzlarında?

Neden bunları konuşuyorlar sanki? Beş yıldır görüşemediler, mektuplara sığmayan ne çok şey yaşandı anlatılmayı bekleyen, belki paylaşılacak ... Oysa şimdi birisi iş arkadaşlarını anlatıyor, öbürü yeni bir roman yazmaya başlamış. .. İş arkadaşlarım çok anlayışlı insanlar. Yeni bir terapi kursuna yazıldım, problemli çocuklarla çalışmayı çok seviyorum, tam bana göre, bir terapist acıyı tanımış olmalı değil mi? Senin yeni romanın nasıl gidiyor? Geçenlerde eski bir öykünü okudum, yeni yazdıklarını daha çok seviyorum.

Senin yine kız arkadaşından ayrıldığın hikayeni dinleyeceğim besbelli. Evet, ben bir kadınla aynı evde yaşayamıyorum, anlamıyorum seni... Annem mi? Arada bir telefon ediyor, hep aynı terane, beni bekliyor ve seviyor. Hala kardeşimle yaşıyor, o da bir tuhaf oldu, annesinin kuzusu bir oğlan, yalnız başına hiçbir şey beceremiyor. Yazık oldu zavallıya. .. Peki, ya annene yazık olmadı mı diye soramıyorum, kükreyecek biliyorum, biliyor ve susuyorum.

Kozmetik cerrahi ile gençleştirilmiş gibi sahte bir dirilik sergileyen müzisyenler vals çalmaya başlıyorlar. Kuzeyin valsleri bile Akdeniz valslerinden hüzünlü bir hava taşıyor diye düşünüyorum, ne komik aynı melodiyi farklı ruh durumlarında farklı algılamak. .. Bakıyorum, yeni bir sigarayı emiyor, etrafı seyrediyor, yerinde hafifçe sallanıyor müzikle, yüzündeki umutsuz çizgilere çekinerek bakıyorum, saçları mı dökülüyor yoksa, rengi de kaybolmuş, boyamalı, protein tedavisi falan, toplamalı parçalarını, yoksa yok olacak yakında, dağılmış, paramparça, etleri dökülüyor, tanrım nasıl çözüldü, nasıl da bu kadar dağıldı bu kadın böyle? Ne güzeldi oysa. Nasıl bakıyorsun saçlarına, kızıl olup da böyle gür, böyle sağlıklı saçı ilk kez sende görüyorum. Kıvançla gülümserdi, kahve gözlerinde umut vardı, heyecanlıydı, değiştirecekti çocukluğunun kötü yazgısını, inanıyordu, inandırıyordu ... Bir şeyler oldu, bir şeyler kırdı onu, küstü, umudunu kesti. Bana anlatmayacak, biliyorum. Korkarım hiç kimseye de anlatmayacak. Hiç değilse şu sekiz yıllık, ona güven veren kadın var diye avutuyorum kendimi. Onunla konuşuyor mu, ona yakın mı? Soruyorum. Bir bütünleşme bizimkisi diyor. Karşılıklı pratik gereksinmelerimiz, toplum içinde beraber oluşumuzun getirdiği avantajlar falan ...

Sigarasını açlıkla emiyor, gözlerini kısıp, kendimi kandırmıyorum artık, bir adam ancak bu kadar yakın olabilir bir adama diyor, camdan gökyüzünü gösteriyor. Gökyüzü yıldızlarla dolu, hangisini işaret etti diye geçiyor içimden. Peki diyorum umutla, ya iki adam, iki adam yakın olamaz mı, çok yakın ... Yeni bir sigara çıkartıp yakıyor, dumanı burnundan yüzüme püskürtüyor. Canım sıkılıyor, eskiden böyle şeyler yapmazdı, bu kayıtsızlık yeni olmalı ... Sorumu yanıtlamıyor, üstüne varmıyorum. Bitişik masada oturan yaşlı çift dans etmeye kalkıyor, kadın bize gülümsüyor, hoş bir kadın. Niye gülümsüyorsun öyle, inanmıyorum o sahte gülücüklerine.

Gece yarısını bir saat geçe sokaklarda hafta sonu ateşiyle el ele, sarmaş dolaş genç çiftler, öpüşen insanlar ve sarhoşlar dolaşıyor. Herkes kendi dünyasında ... Yaşlı bir sarhoş, önümüzde durup nanik yapıyor, dilini çıkartıp, ürkütücü bir kahkaha atıyor. Sanki bu kahkaha iç organlarımdan birinin zarını yırtıyor, midem mi acaba? Midem ağrıyor. Bakıyorum, elinde sigarasıyla ceketine sımsıkı sarılmış, yanımda sessiz ve yürüyor. Öyle emin bir hali var ki, ne kimse onun umurunda, ne de tersi... Oysa ben ona özen gösteriyorum. Onu seviyor muyum diye soruyorum kendime. Şu anda hayır, ama o kendisini seviyor mu, bu. daha önemli. Ben birazdan onu, kaldığım yerden sevmeye başlayacağım, biliyorum.

İki adam mı? diyor aniden durup. Sesi çok yaşlanmış gibi geliyor bana. Yüzüme bakıyor, sigara dumanını özenle başka yöne üflüyor bu kez. Baba ve oğuldan daha yakın iki adam olabilir mi? Yürüyor, yıldızlara bakıyorum, bu kez çok uzak görünmüyorlar.

Öykü şöyle biter; İki adam serin bir sonbahar gecesinde konuşmadan yan yana eve doğru yürümektedir. Kızıl olanı sigara içmekte, esmer olanı sigara içmemektedir.

nâmütenahiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin