Bölüm 1
Güneş doğuyordu. Güneşin doğuşunu izlerken bile bir gram uykusu yoktu. Amerika'ya taşınalı iki haftayı geçmişti fakat , uyku düzensizliği bir türlü geçmiyordu. Hep aklında aynı sorular dönüp duruyordu. "Babası nasıl ölmüştü?" , "Bu bir cinayet mi, yoksa intihar mı?" , "Tanrı sevgisiyle dolu bir adam neden ölmek ister?"
Marcus yakında 27 yaşında olacaktı. Bu yaşına kadar hangi dine inanacağı konusunda kararsız kalmıştı. Ailesinde iki din mevcuttu. Küçükken her Pazar Kiliseye gidip Tanrı için dua ederdi. Annesi ve babası boşanınca, babasıyla Kore'ye taşındı. O günden beri tapınaklara gidip dua ediyordu. Bunu neden yaptığını bilmese de kesinlikle içten olmadığını biliyordu.
Ve yıllar sonra tekrar Amerika'daydı. Amerika'nın kirli sokakları, yıkılmaya hazır evleri... Yavaşça uzandığı yataktan kalktı. Pencereye yürüdü, camı açtı. Karşı apartmanın bir metre kadar yakınında olduğunu bir kez daha görünce aklına ev sahibi takıldı.
"Evlerin birbirine yakın olmasını kafana takma" demişti Bayan Parker. "Çok az da olsa görünüyor Los Angelas'ın manzarası."
Yanılıyordu ev sahibi. Burada boyası akmış, kırık dökük, cansız evler dışında manzara göremiyordu. Oysa ki Amerika'nın ışıklı, kalabalık manzarasını seviyordu. Uzaktan ona bir hoş geliyordu. Yakınına yaklaşmaya korksa da. Derin düşüncelerine dalmışken zilin çaldığını duydu. Dürbünden baktığında gazete satan sıska çıraktan başka biri değildi. Maskesini takarak kapıyı açtı.
Votelerinize göre yeni bölüm gelir :)