Bölüm 2
Gözüne kestirdiği bara gidip gitmemek arasında kararsız kalıyordu. Gitmek daha ağır basınca adımlarını sıklaştırdı. Mekanlara fazla önem vermezdi. Çünkü girdiği yere ikinci kez almıyorlardı. Maskesi yüzünden. İnsanlar bu maskeli adamı görünce rahatsızlanıyor, korkuyorlardı. Herkesin aklının ucunda derin bir soru bırakıyordu. Bu maskenin arkasındaki adam nasıl birisiydi? -Kendini diğer insanlardan farklı gören biriydi elbette-
Barın kapısına geldiğinde iki koruma onu durdurdu.
"Böyle giremezsiniz." dedi korumanın teki. Marcus anlamamış gibi boş gözlerle izliyordu adamı. Adam işaret parmağını Marcus'a yöneltti. "Maskenizi diyorum, çıkarın."
"Çıkaramam" dedi Marcus korumayı itmeye çalışarak. Ne kadar ittiyse de başarılı olamadı. Oysa ki gücü bir korumanınkinden farksızdı. Diğer koruma zenciyi dürttü.
"İngilizce bilmiyor olmalı. Baksana gözleri hafiften çekik gibi."
"Beni zora teşvik etme" dedi zenci olanı yavaş ve anlaşılır şekilde. "Maskeyi çıkarmadan buraya girmek yasak."
"Sen hiç yasaklar çiğnenmek içindir lafını duymadın mı?" dedi Marcus parlayarak. "Hem parasıyla değil mi? 'Burada maske takmak' yasak gibi bir tabela da görmedim. O yüzden çekilin." Marcus'un akıcı İngilizcesi iki korumayı oldukça şaşırtmıştı. Marcus bu fırsatla içeri girecekken zenci koruma girmesini engelledi.
"Bırakın içeri girsin" dedi arkadan bir kadın sesi. İki koruma kadını görünce eski yerlerine göz açıp kapayıncaya kadar geçtiler. Marcus çaktırmadan göz ucuyla kadını süzdü.
"Hanımefendi!" dedi koruma yakınarak. "Böyle bir adamı nasıl içeri alabilirim. Ne olduğu belirsiz. En başında insanlar korkacak."
"Sorumluluğu alabilirim." Marcus maskeli olduğundan rahatça 32 diş sırıttı. Ses tonu kabaydı.
"Duydunuz." dedi.
İki koruma yüzlerini asarak kapıyı açtı. Marcus yanından geçen kadına bu kez daha dikkatli baktı. Öyle abartılacak bir güzelliği yoktu. Esmer, uzun boylu, giyinmesini bilen genç bir kadındı. Fakat gülümsediğinde ortaya tuhaf bir güzellik çıkıyordu.
Marcus bara girer girmez korku dolu hisleri tüylerine kadar hissetti. Gerçi bunu sürekli hisseder ve aldırmazdı. İlki değildi. Ama şimdi durum farklıydı. Bir kız sayesinde girmişti bu bara ve yanında utandığını hissediyordu. Maske ona özgüven verirken, bir anda karşısına çıkan bu kız özgüvenini yıkıvermişti. Ve insanlar gerçekten rahatsız ediyordu onu. Tam dönmüş gidecekken, kız kolundan kavradı, durmasını sağladı. "Birlikte içelim." dedi.
Marcus Amerika'ya geldi geleli ilk defa bir kızla kalabalığın içinde yürüyordu. Korku dolu gözler yavaş yavaş şaşkınlığa ve meraka bürünüyordu. Kolunda bir sıcaklık hissedince irkildi. Kız koluna girmiş, gözleriyle oturacak yer seçiyordu.
"Ne yapıyorsun?" dedi Marcus bilmiyormuş gibi.
"Sakin bir yer bulmaya çalışıyorum sadece." Yüzünde yine o tuhaf gülümseme vardı.
Oturmalarının üzerinden yarım saat geçmiş, Marcus bir şişenin dibini görmüştü çoktan. İkinci şişeye başlayıp başlamamak arasında kararsızdı. Kolay kolay sarhoş da olmazdı.İçmeyi babasından öğrenmişti. Karşılıklı oturur, kim daha sonra sarhoş olabilecek diye yarışırlardı aralarında. Hırs edip genelde kendisi kazanırdı. Ertesi sabah baş ağrısı çeken de yine kendisi olurdu.
Marcus sessizliği bozdu. "Neden maske taktığımı sormayacak mısın?" Kız Marcus'un mavi gözlerine kısa bir süre baktı ve tekrar gözlerini yere devirdi.
"Hayır" dedi kız. "Bir nedenin vardır illaki."
"O halde nedenimi niye sormuyorsun*"
"Mutlaka bir gün soracağım. Şimdi değil."