Uyku... Tek düşündüğüm şey uyku. Yastığı kafama bastırıp, gelen sesleri engellemek için çabaladım ama yok.Mutfak robotu ve çamaşır makinesi aynı anda çalışıyordu. Hatta biraz daha kulak kabartınca televizyonun da açık olduğunu duydum. Yatağımdan homurdanarak çıktım ve terliklerimi giyip, kaşınarak mutfağa doğru ilerledim. Kuş yuvası büyüklüğünde 3+1 evimiz vardı. Nasıl sığıyoruz buraya hala aklım almıyor ama yaşıyoruz işte. Ah ulan ah paranın gözü kör olsun. Ama kör olması için, parada önce bir göz olsun.
Sabah saçmalamamı yaptığıma göre, mutfağa girip seslerin çıkmasında etkisi büyük olan Cemre'ye sinirle baktım. "Sabahın köründe napıyon kızım sen?"
"Mutfak robotu sıkılmış da biraz hareketlensin dedim. Kafayı mı yedin ne yapabilirim?"
Saçlarımı karıştırarak esneme seansını bitirdim. Cemre'ye laf yetiştiremezdim. O hep haklıydı! Etrafa göz gezdirip, masada ki salatalıklardan bir iki tanesi ağzıma attım. Tam ağzımı açıp Başak nerde diyecektim ki içerden bir gürültü koptu.
"Bu çamaşır makinesi bozuldu mu?" Cemre'yle banyoya doğru ilerleyip, ne oldu diye bakalım dedik ama gitmez olaydık. Başak çamaşır makinesiyle kavga ediyordu. Saçı başı birbirine girmiş, hızlı hızlı nefes alıyordu.
"Bu şey az önce üstüme yürüdü!"
"Saçmalama Başak" diye inledim. "Elindeki diş fırçasıyla kendini savunamazsın."
"İnci ciddiyim! Bekleyin" dedi ve cebinden telefonunu çıkarıp birini aradı. Biraz bekledikten sonra karşı taraf açmış olacak ki konuşmaya başladı.
"Yetkili Bayi öyle değil mi? Çamaşır makinemiz bozuldu. Az önce üstüme yürüdü ve şimdide evin içinde titreyerek geziniyor! Acilen birini yollamanız mümkün mü?"
Evin içinde geziniyor mu? E yuh yani Başak! Bu kadar da sallanmaz ki. Oldu olacak bizle kahvaltıya oturdu deseydin.
Mutfağa geri döndüğümüzde, Başak hala sinirden titriyordu. Cemre de yaptığı papatya çaylarını masaya bırakıp, kahvaltıya başlamamız için 'start' ışığını yaktı.
"O değil de akşam ki partiyi napıyoruz?" diyerek lafa girdim.
"Evde oturalım derim. Gürültü patırdı, içki ve kusmuk kokusu çekecek havada değilim" diyen Cemre'ydi.
"Bence gidip boy gösterelim ve kendimize birilerini ayarlayalım" diyense Başak.
"Bence de gidelim" dedim. "Hem evde ne yapacağız ki? Aldığımız piyango biletinin rakamlarına bakıp, bize mi çıkacak acaba heyecanıyla patlamış mısır mı yiyeceğiz?"
"Bize çıkmaz kızım."
"Biraz olumlu olsana Başak! Evrene pozitif enerji gönder, hem neden olmasın?"
Pozitif enerji mi? Şaka yapıyorsun Cemre. Hayatımız boktan zaten, neyin pozitif enerjisinden bahsediyorsun Allah aşkına?
Bu kız böyleydi işte. Pozitif enerjiymiş, bitki çaylarıymış, yogaymış bilmem neymiş nerde saçma sapan sağlıklı yaşam uygulamaları varsa onu uygulardı. Grip olduğumda onlarca otu karıştırıp iğrenç çaylar yapardı. Ve ne yazık ki hiçbir işe yaramazdı. Geçtiğimiz günlerde kapkaççılar çantasını çalmıştı ve bu salağın yorumu şu olmuştu, "Belki de çok iyi bir insan ama o kadar aç ki son çare olarak hırsızlığa başvurmuştur." Böyle de iyi niyetli işte, safım benim.
Düşüncelerimi bir kenara bırakıp "Gidiyoruz o zaman?" dedim. İkisinden de olumlu cevabı alınca, koşarak odama gittim ve ne giysem diye dolabın başında vakit öldürdüm. Karar veremeden de, işe gitmek üzere evden çıktım. Ne olurdu bu kadar pimpirikli olmasaydım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans Bizi Bulunca (RAFLARDA!)
HumorAldıkları piyango biletinin kendilerine çıkmasıyla sevinçten dört köşe olan İnci, Cemre ve Başak'ın unuttuğu bir şey vardır. Bileti talihsiz bir kaza sonucu kaybetmişlerdir. Ve bileti bulmak için şehrin altını üstüne getireceklerdir. Ancak kahraman...