"Kapat çeneni Carley. Sen babamla aynı kattaki odalardan birinde kalacaksın." dedi Nolan. İşaret parmağını bana doğru sallıyor ve benden ona onay vermemi bekliyordu. Çatı katındaki odanın kimin olacağı konusunda tartışıyorduk. Benim tek yaptığım kollarımı birleştirip susmasını beklemekti. Benim ona onay vermeyeceğimi biliyordu ama ben de o odalardan birinde kalamayacağımı biliyordum. Nolan'ı tanıyorum. Yine kendi dediğini yapardı.
"Nolan, senin derdin ne? Orada zaten iki oda iki banyo var. Birinde sen, birinde ben kalabiliriz." dedim. Başını sağa sola sallıyordu. Beni dinlemiyordu bile. Eşyalarımızı odalara taşıyan çalışanlar arada bir dönüp bizim neden bağrıştığımıza bakıyordu. Hadi ama, o odanın manzarasını gören herkes bu tartışmaya hak verirdi. Tüm şehir ayaklarının altındaymış hissini veriyor, fotoğraflarda gördüğüm ağaçlar şehri süslüyor, uzun, görkemli binalar, hava karardığında bu harika şehri renklendiriyor ve aydınlatıyordu.
"Olmaz, Maxwell ne olacak? Sen aşağıda kalıyorsun." Maxwell aklıma gelmemişti. Anlaşılan bu konuşmayı boşuna yapıyordum. Ben umursamaz ve bıkkın bir şekilde nefes verirken babam elinde arabasının anahtarını sallayarak yanımıza geldi.
"Hey, siz ikiniz, tartışmadan bir gün geçiremez misiniz?" Nolan'a bir bakış attıktan sonra derin bir nefes aldım.
Merdivenlerden aşağıya inmek için yöneldiğimde omzum babamın koluna çarptı. Babamın boğuk bir sesle homurdandığını duydum.
Evi gezmek istiyordum. Sonuçta buraya ilk defa bugün gelmiştim ve bu zamana kadar evin inşaatı bitmemişti. Merdivenlerden aşağı inmeye başladığımda babamın sesini duydum.
"Şu koca evi de paylaşamadınız ya...." Haklıydı. Ev gerçekten büyüktü. Geniş merdivenlerin basamaklarını inmeyi bitirdiğimde ikinci kata gelmiştim.
İkinci katta dört oda vardı. Biri babamın olacağına göre üç odadan birini seçme hakkına sahiptim. Hepsine tek tek baktım. İçlerinden bir tanesinin manzarasını çok beğenmiştim. "Hollywood" yazısı ve bahçemizdeki havuzun manzarası bu odadan harika göründüğü için o odayı seçtim.
Babam üst kata dört adam yolladı. Eşyalarımı istediğim gibi yerleştirmeleri için. Onlar işini hallettikten sonra kolilerin içindeki eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Kıyafetlerimi katlayıp dolabımın içine yerleştirdim. Parfümlerimi banyo dolaplarına koymayı tercih ettim. Annemin resminin olduğu çerçeveyi yatağımın baş ucuna özenle koydum. Kendi odamla işim bitince evi gezmeye devam ettim.
Bodrum katta garaj, Nolan'ın spor salonu, sinema odası ve oyun odası vardı. Sinema odasında ses sistemi, projeksiyon ve 'L' şeklinde koltuklar bulunuyordu. Oyun odasında her çeşit oyun mevcuttu. Ben bu odayla pek ilgilenmediğim için oyunların hiçbirini bilmiyorum. Belki burada birkaç arkadaş edinirsem onlarla bu odada harika vakit geçirebilirim.
Zemin katta mutfak, geniş bir salon ve banyo vardı. Salonun bir tarafı cam olduğu için bahçeden bakınca salon görünüyordu. Cama ilerledim. Bahçede yeşilliğin çok olması, bahçe takımı ve dış duvar dikkatimi çekmişti. Evin etrafının neden duvarlarla çevrili olduğu bende merak hissi uyandırıyordu fakat bunu kendime saklamayı tercih ettim.
Üst katta dört oda ve bir banyo bulunuyordu. Babamın odasında ve benim odamda kişisel banyolarımız vardı. İlk odanın kapısını açtığımda babamın odası olduğunu fark ettim. İkinci oda Nolan'ın eski eşyalarıyla doluydu. Eve taşınmadan önce tüm eşyalarımızı yeniledik ama eski eşyalarımızı atmadık. Üçüncü odada ise benim eski eşyalarım vardı. Eğer yeni okulumda yakın bir arkadaşım olursa bu odada kalabilirdi.
Çatıda ise Nolan'ın odası göze çarpıyordu, yeni eşyalarla döşenmişti. Diğer odaya da Nolan'ın odası gibi yeni eşyalar konmuştu. Maxwell için olmalı.
Terasa çıktığımda Nolan'ın neden burayı istediğini anlamıştım. Terasta havuz, şezlong ve mini bar vardı. Maxwell ile beraber evde tanımadıkları kızlarla sabaha kadar eğleneceklerdi. Ben varken çok beklerler.
Evi dolaştıktan sonra kendi odama çıktım. Beyaz, üzerinde mavi tonlar olan çift kişilik yatağıma kendimi atıp gözlerimi kapattığım sırada telefonum çaldı. Ekrana bakınca gözlerimi devirdim. Beni başkasının aramasını beklemiyordum zaten.
"Evet Nolan?"
"Babam İtalya'ya gidiyor. Max de birazdan gelir."
"İyi."
Bu onun "Bizi rahatsız etme." demesinin kapalı haliydi. Ben de o zaman kendi kendimi eğlendirebilirdim, öyle değil mi? Mutfağa inip bir tepsiye dondurma, çikolata sosu ve bir tabak çilek koydum. Hepsini tek seferde götürüyorum çünkü bir daha mutfağa inmek istemiyorum. Üşengeçlik işte.
Odamdaki televizyonu açtım, Ellen DeGeneres' i izlemeye ve yeni evimde ilk günümü geçirmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CARLEY: Kayıp Anılar (Kitap oldu)
AdventureCarley, ağabeyi, babası ve ağabeyinin arkadaşı ile Los Angeles'ta yaşayan, on altı yaşında bir genç kızdır. Annesi, Carley'nin doğumunda vefat etmiştir ve Carley bu konuda çok hassas bir yapıya sahiptir. Babasının iş ortağı, aynı zamanda liseden ar...