Birkaç saniye sürmüştü.Gözleri sadece birkaç saniye gözlerimde takılı kalmıştı ki o birkaç saniyeyi bile garip bakışlarıma şaşırmış olduğu için kazandığımı tahmin etmek zor değildi.Sonra metro gelmiş ve onu alıp götürmüştü.Garipti.Hiçbir şey düşünemiyor,hareket edemiyordum.Dakikalar uzamış,birkaç metro önümden geçip gitmişti.Bense hiçbir yaşam belirtisi göstermeden dikiliyor ve gitmeden önce durduğu noktaya gözlerimi dikmiş bakıyordum.
Dramatik bir insan değildim.Olaylara abartılı tepkiler vermez,her duruma mantık çerçevesinde yaklaşmaya çalışırdım.Hatta itiraf etmeliyim ki küçücük sorunlarını arşa taşıyıp dünyanın yükünü yüklenmişler gibi davranan insanları yadırgamış içten içe dalga geçmişimdir her zaman.Ama işte müdahale edemediğim bu tuhaf anda insanların garip bakışları karşısında öylece durmaya devam ediyordum.Dünyanın yükünü yüklenmiş gibi..
5 yıl diye düşünüyordum.Tam 5 yıldır rüyalarımda defalarca o ormanı birlikte boydan boya yürümüş mor salkım ağacına sevgimizi ve ilgimizi vermiştik.Çiçek açmasını istiyorduk.Açmadığını gördüğümüz her defasında üzülüyor,birbirimize teselli veriyorduk.Rüyalarımda işitemiyor ya da dokunamıyordum.Ama biliyordum.Onun hissettiği,anlatmak istediği her şeyi biliyordum.Ağacımızı seviyordu.Ona ilgiyle bakıyor ve çiçek açması için sık sık dua ediyordu.Beni de seviyordu.Üzüldüğümde üzülüyor,sevinçli olduğumda mutlulukla gülümsüyordu.Ben de onu seviyordum.Zaman zaman birkaç hafta rüya görmediğimde onu özlüyordum.En çok da içimi ısıtan tatlı gülümsemesini.Ama o gerçek değildi.Bunun her zaman bilincindeydim.Rüyalarım asla şizofrenik bir boyuta geçmemişti.Onun ; bilinçaltımın yarattığı ve muhtemelen kendim bile bilmediğim dürtülerin,arzuların ürünü olduğunu biliyordum.
Ama şuan rüyada değildim.Hareket ve düşünme kabiliyetim yavaş yavaş yeniden canlanırken bunun rüya olmadığına emindim.Halüsinasyon mu görmeye başlamıştım ? Yoksa dün geceki rüyanın etkisi yüzünden sadece benzeyen birini o olarak mı canladırmıştım ? Ya da cevap en imkansız olan mıydı ? Yani onun gerçekten var olması mümkün müydü ?
Az önce gördüğüm bedeni düşündüm.Rüyalarımdaki adamla karşılaştırmaya çalıştım.Sanki bir parça daha uzun ve daha kiloluydu.Saçları rüyalarımdaki kadar uzun değildi ve siyah değil yeşildi.Yeşil saçlarını düşünmek beni gülümsetti.Ormana o saçla çok yakışacağını düşünmeden edemedim. Bir an için kafayı yiyecek gibi hissettim.Hemen toparlanmalı ve buradan uzaklaşmalıydım.Bu kez gelen ilk metroya bindim.Nari'nin evine ulaşana kadar yeşil saçlı adamı düşündüm.Arkadaşım kapıyı kocaman bir gülümsemeyle açmıştı.Ama benim yüz ifademi görünce gülümsemesi dondu. "Jungkook! Neler oluyor.İyi misin ?" Cevap vermeden önce içeri geçip kendimi koltuğa bıraktım. Tuhaf bir şekilde güçsüz hissediyordum."Bana yardım et minik sincap.Sonunda şizofren oldum sanırım." Şaşırmıştı."Neden bahsediyorsun sen ?"
"Az önce metro beklerken rüyalarımdaki adamı gördüm.Karşı peronda.Sadece birkaç saniye sürdü.Sonra metro geldi." Nari'nin biçimli kaşları yukarı kalkmış gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. "Jungkook o olduğuna emin misin ? Sadece benzetmiş olabilirsin." "Evet muhtemelen öyledir.Ama bilmiyorum.O kadar gerçekti ki.Nari halüsinasyon görmeye başlamış olabilir miyim ?" Şimdi oldukça düşünceli görünüyordu.Şu anda karşımda oturan en yakın arkadaşlarımdan biri değil bir psikologtu."Sanmıyorum.Her zaman rüyalarının sana bir şeyler anlatmaya çalışan bilinçaltının ürünü olduğunu düşündüğümü biliyorsun.Farkında olmadan beklediğin ve eksikliğini hissettiğin bir şeyler var.Bilinçaltın bunu ağacın çiçek açmasını beklemek olarak biçimlendiriyor.Neyi bu kadar derinden beklediğini bulmanın asıl olay olduğunu düşündüm hep ve açıkçası sen çok değer versen de yanındaki adamın çok önemli olduğunu düşünmedim hiçbir zaman.Kendini yalnız hissettiğinden sana destek olmak için yarattığına inandım.Ama bu adam gerçekten varsa- Bilemiyorum.Rüyaları görmeye başlamadan önce onu bir yerlerde görmediğine emin misin ? " Evet bunu ben de düşünmüştüm.Hatta sık sık aynı rüyayı gördüğümün farkına vardığım ilk zamanlarda dahi sorgulamıştım.Neden o ? Ama ne kadar düşünürsem düşüneyim cevabı bulamamıştım."Hayır.Bunu çok fazla düşündüm ama görmediğime eminim." Arkadaşım tam cevap verecekken kapı çalındı.İkimiz de ciddi modumuzdan çıkıp sırıttık.Kim olduğunu biliyordum.Nari kapıyı açtığında koridordan minik kahkahalar duymuştum.Jimin önde Nari arkada salona girdiklerinde ben de gülümsedim.
"Selaaam.Depresif tavşan bugün nasıllar bakalım." Gözlerimi devirip ters ters baksam da asla sinirlenemiyordum.Her zaman o kadar neşeli ve pozitifti ki insan ona sinirlense de sinirlenemiyordu işte.Jimin yanağımdan bir makas alıp koltuğa çöktüğünde Nari'yi de yanına çekmiş ve kolunu omzuna atmıştı.Cevap vermemi beklemeden tekrar konuştu."Nari.Meleğim.Bir Park Jimin en çok neyden nefret eder ?" "Bilmem.Neyden ?" Nari'nin kayıtsız ses tonu karşısında sahte bir sinirle dişlerini sıkıp her kelimeyi tek tek vurgulayarak konuştu."Pazar.Sabahı.Sabahın.Köründe.Kaldırılmak.Olabilir mi ?" "AA öyle miymiş hiç bilmiyordum." Bu kez yüzünde muzip ve acımasız bir pırıltı oluştuğunda kafamı sallayıp güldüm.Ne geleceğini tahmin ediyordum."Peki bir Seo Nari en çok neyden nefret eder ?" Nari Jimin'in kolunun altından çıkıp tehtitkar bir şekilde konuştu."Jimin sakın-" Ama Jimin çoktan üstüne atlayıp gıdıklamaya başlamıştı.Jimin'in kahkahaları,Nari'nin sinirli çığlıkları odayı doldururken sevgiyle gülümsedim.Onlar annemden sonra dünyadaki en önemli insanlardı benim için.Liseden beri arkadaştık.Yanımda oldukları için çok mutluydum ama bazen neden benimle arkadaş olduklarını düşünmeden edemiyordum.Her zaman biraz içe kapanık bir insan olmuşumdur.Sevgimi göstermeyi pek beceremem ve arkadaşlarımla ya da annemle fiziksel temas kurmaktan pek hoşlanmam.Öyle çok eğlenceli biri olduğum da söylenemez.Oysa Jimin dünyanın en dışa dönük,sevgi dolu ve eğlenmeyi seven insanlarından biridir.Nari ise ikimizin makul bir karışımı gibidir.Tam olarak yerine göre davranmayı bilir.Zaman zaman aşırı çocuksu ve eğlenceli iken yeri geldiğinde altmış yaş olgunluğunda davranabilir.Ve kesinlikle tam bir psikologtur.Bu güzel insanların neden benimle arkadaş olduğunu bilmiyordum ama buna fazlasıyla minnettardım.
Havaların ısınması konusunda oldukça mutlu ve hevesli olan Jimin'in ısrarları sonucu günü piknik yaparak değerlendirmiş ve ertesi gün herkes çalıştığı için çok geç olmadan evlerimize dağılmıştık.Arkadaşlarımla vakit geçirirken yeşil saçlı çocuğu çok fazla düşünmemeye çalışmıştım.Ama gittiğimiz parktaki yeşil çimler bile bana onu hatırlatıp durmuştu.Nari konuyu tekrar açmamıştı.Jimin rüyalarımdan haberdardı tabiki ama bu konuyu uzun uzadıya sadece Nari ile konuşmayı tercih ettiğimin ikisi de farkındaydı ve Jimin'in buna saygı gösteriyor oluşu ona olan sevgimi daha da katlamıştı.
Öylece tavana bakıp düşünürken uyuduğumun farkına bile varmamıştım.
İnce beden hızlı hızlı yürüyordu.Bugün yürüyüşünde umursamazlık değil de tedirgin bir acelecilik vardı.Hava bulutluydu ve yağmur yağacağını düşünüyordum.Önümde hızla yürüyen adama ayak uydurmakta zorlanmaya başlamıştım.Konuşamayacağımı bile bile yavaşlamasını söylemeye çalıştım.Ama ağzımı dahi oynatamıyordum.O ise hissetmiş gibi bir anda durdu.Yavaşça arkasını döndü ve bana anlayışla gülümsedi.Şaşkındım.Mor salkım ağacının gölgesi altında birçok anı paylaşmış ve konuşmadan anlaşmıştık.Ama daha önce asla yürüdüğümüz yolda arkasına dönmemiş ve benimle iletişime geçmemişti.Bu yol ona ulaşmadan ve beni rahatlatmasına izin vermeden önce ödemem gereken bir bedel gibiydi her zaman.Öylece peşinden gider onu durdurmaya veya iletişime geçmeye çalışmazdım asla.Şimdiyse karşımda durup güzel gülümsemesiyle kalbimi tekletirken yeşil saçları rüzgarda ahenkle dans ediyor ve yeşilin her tonunu barındıran bu ormanı güzelliğiyle kıskandırıyordu.
Umarım beğenirsiniz ve yorumlarınızla bana yol gösterirsiniz :) Kocaman öpüyorum <3
YOU ARE READING
Wisteria Maiden / YoonKook
FanfictionBelki milyonuncu kez hissedebilmeyi diledim.Sanki dokunuşunu hissetsem bütün düğümler çözülecek,bütün kederler silinecek ve mor salkım ağacı salkım salkım çiçeklerini dökecekti..