prologue

5.9K 74 5
                                    

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen iyi okumalar  💖

Klasik bir akşam yemeği.

O çok güzeldi. Tüm bu basit ışıkların altında bile yüz hatları haddinden fazla güzeldi. Ve ben ona haddimden fazla duygular besliyordum. Buna sadece duygu demek tam anlamıyla saçmalıktı, bunu biliyordum. Fakat bildiğim diğer şey, bunların hepsi çok fazlaydı. Onun için tam anlamıyla deliriyordum. O benim yasak elmamdı, bu gerçek her zaman yüzüme bir tokat gibi çarpıyordu. Fakat kendimi durduramıyordum. Her zaman onu istiyordum. Bunun yasak olması umurumda değildi. Tek umurumda olan şey o'ydu. Bu yemekte neler olacağını biliyordum. Tüm diğerleri gibi. Sonunu görebileceğim kadar berraktı.

Masanın altında duran büyük dövmeli elleri, yavaşça narin bacaklarımı buldu. Bu kahredici dokunuşlarına aşık olduğumu biliyordu. Buna dayanamayıp daha fazlası için gururumu ayaklarımla ezip ona defalarca kez yalvardığımı biliyordu. Biliyordu, ama yapıyordu işte. Bunu seviyordu. Bunun ona hissettirdiği o şeyi seviyordu.

Elimde sıkıca duran çatalım neredeyse dokunuşlarının etkisiyle masayı boyluyordu. Tüm bu dokunuşların içinde herhangi bir şeye odaklanmak imkansızdı. Annem hararetle bir şeyler anlatıyordu. Çok mutluydu. Yanında hayatının aşkı olan Robin duruyordu. Birbirlerinin ellerini masanın üzerinde sıkıca birleştirmişlerdi. İkisinin de gözlerinden okunuyordu. İkisi de hayatlarını tamamiyle kenetlemek için sabırsızdı.

Düşüncelerimi bacaklarımın üzerinde olduğundan daha da yukarı kayan eller böldü.

"A-anne?"

Konuşmaya çalışırken annem şaşkınlıkla bana döndü. Belli ki ortada konuşulan o çok neşeli muhabbeti bölmüştüm. Bu benden beklenilen bir şey değildi. Ama bu şuan umurumda değildi. Umurumda olan tek şey yanımda duran ve ellerini bacaklarımın üst kısmında gezdiren adamdı. Bu biraz bencilceydi, bunu kendime daha sonra hatırlatarak kızabilirdim. Ama şimdi zamanı değildi.

"Tatlım?"

Annem cevap vermem için bir atak yaptığı anda biraz zaman kaybettiğimi anladım. Fakat zihnimde çok şey dönüyordu ve ben bunu durduramıyordum.

"Üzgünüm, ama lavaboya gitmem gerek. Birazdan dönerim." dedim mahçup bir şekilde. Anlayışlı gözler ile karşılaşınca gülümsemeye çalıştım. Hızlıca ayağa kalktım. Altıma geçirmiş olduğum, onun en sevdiği parlak altın sarısı eteği düzeltirken bakışlarımız buluştu. Yeşil gözleri bacaklarıma kitlenmiş ve koyulaşmıştı. Bu beni heyecanlandırmıştı.

Bacaklarım kendi kontrolümün dışında hareket ediyordu. Ne istediğimi en az benim kadar biliyordu ve bunun için lavaboya gidiyordu. İçimdeki tutkuyu dindirmek için kendimle boğuşuyordum. Fakat bunun yüzde birlik ihtimali bile yoktu. Onu kesinlikle istiyordum.

Kendimi lavaboya attım. Kendime gelmeme yardımcı olacak şeyler aradım. Ama şuan yapabileceğim en iyi şeyin su olduğuna karar verdim. Musluğu açtım ve yüzümü bol suyla yıkadım. Yüzüme her su vuruşumda sakinleşmeyi diledim. Ama olmadı. Beni sakinleştirecek tek şey vardı. O da şuan masadan kalkmak için kendi çapında mantıklı bir sebep bulmaya çalışıyor olmalıydı.

Duvarda asılı duran yumuşak havluyu aldım ve yüzümü kurulamaya başladım. Sertçe kapatılıp kitlenen kapıyı işitince irkildim ve refleks olarak kapıya döndüm. Harry'i görünce elimdeki havluyu istemsizce yere düşürdüm. Uzun bacaklarıyla tek bir büyük adımıyla yanıma ulaştı. Kalp atışlarımın daha fazla ne kadar hızlanabileceğini bilmiyordum. Bu beni korkutuyordu. Ama aynı zamanda heyecan veriyordu.

Elleri belimi buldu, dudakları dudaklarımı ve vücudu benimkini. Sanki tüm parçası ayrılmış yapboz, bütünüyle buluşuyordu. Dudakları büyük bir tutkuyla benimkileri öpüyordu. Sert ve hızlıydı. Nefesim kesilmişti ve buna ihtiyacım vardı. Dudaklarının baş döndüren o nane tadına. Bu nedenden ötürü dudaklarımdaki baskıyı yok etmek istemedim.

brother. // harry styles. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin