five.

4.3K 61 12
                                    

Kamp.

Annem ve Robin hep birlikte nasıl zaman geçirebileceğimiz hakkında düşünmüş ve en sonunda kampa gitme fikrini edinmişlerdi.

Arabada kulaklıklarımı takmış favori şarkılarımı dinliyordum. Aklımda bitmek bilmeyen düşünceler vardı. Ama hepsinin tek kaynağı Harry'ydi. Harry, insanoğluna verilen bir hediyeydi. O, her kızın istediği erkeklerdendi. Hayır denilmeyecek bir erkekti. Ve bu kişinin annemin erkek arkadaşının oğlu olması beni öldürüyordu.

Harry ile geçirdiğimiz hiçbir saniyeden pişman olmuyordum. Onu tam olarak tanımasam bile yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyordum. Bana çok yakın geliyordu ama bu tamamen aptallıktı. Onu ilk gördüğüm zamanki soğukkanlılığını hatırladım. O herkese karşı böyleydi.

Araba durduğunda Robin'in evinin önünde olduğumuzu gördüm. Arabadan çıktık ve ben kulaklığımı çıkarıp arka cebime sıkıştırdım.

Robin, jip tarzı siyah bir arabanın bagajını kapatıyordu. Oraya doğru gittik ve hepimiz kucaklaştık.

"Sizi tekrar görmek ne güzel." dedi annem ile bana sarılmadan önce.

Kapanan bir kapı sesi duyduğumda eve doğru baktım. Harry ile göz göze gelince ona bakmaya devam ettim. Altında tek dizi yırtık bir dar siyah kot, üstünde Rolling Stones tişörtü vardı. Tişörtün yırtık olan kısımları çengelli iğneyle tutturulmuştu. Saçları birkaç metre öteden bile güzel ve yumuşak görünüyordu.

Gerçekten güzeldi.

Yanımıza ulaştığında hiçbir şey söylemedi. Kollarını göğsünde birleştirip Robin'in işini bitirmesini izledi.

"Hadi arabaya geçelim." dedi Robin. Annem ön koltuğa geçtiğinde Harry arka kapıyı açtı. Geçmesini beklerken geri çekildi ve bana baktı.

"Öncelik bayanlar."

Arabanın içine tünedim. Ardından da Harry girdi ve ardından kapıyı kapattı. Bu koltuklar bir arabaya göre oldukça rahattı. İçerisi çiçek gibi kokuyordu.

Robin arabayı çalıştırdı ve nihayet yola başladık. Annem ve Robin durmaksızın konuşurken, Harry ve ben aksine hiçbir şey demeden oturuyorduk.

Gözlerimi Harry'e çevirdiğimde onun da bana baktığını gördüm.

"Nasıl gidiyor?" dedi yüzünde küçük bir tebessümle.

"İyi, senin?"

"Her zamanki gibi."

Cevabından bir şey anlamamıştım. Çünkü onun için her zaman nasıl gittiğini hiçbir zaman bilmemiştim. Yine de bir şey demedim.

Ellerini bacaklarımın üzerine koydu, fakat onu hemen geri ittim.

"Bizi göremezler." diyerek sessizce konuştuğunda önümdeki koltuklara baktım. Gerçekten büyüklerdi, ama yine de annem ve Robin'in bulunduğu arabada bunu yapmak tuhaf kaçıyordu.

Ellerini bacağımın üstüne tekrar koydu ve ovmaya başladı.

"Seni ilk defa bir kotla görüyorum." dediğinde gülümsedim. Beni her zaman etekle görmüştü. Etekleri çok seviyordum, fakat kamp için hiç uygun değildi.

"Kıçını gerçekten güzel gösteriyor." dediğinde kızardığımı hissettim.

"Bu kadar arsız olmak zorunda mısın?" dedim hala gülümserken. Yukarı doğru yükselen elini hissedebiliyordum.

"Seni her gördüğümde aklıma doluşan fikirleri bilmiyorsun bile." diye fısıldadı dudaklarını kulağıma değdirerek. Parmakları da hassas noktama gittiğinde inlememek için alt dudağımı ısırdım. Kulağımın tam altına, kalbimi sıkıştırabilecek bir öpücük bıraktı. Göğsümün daha hızlı inip kalktığını hissediyordum.

brother. // harry styles. +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin