Kezban

96 17 16
                                    

Arkadaşlar umarım beğenirsiniz bu bölüm icin çok uğraştım. 

••••••

Her zamanki gibi piç tarafımı dinleyerek defteri almıştım. Ama içini açamıyordum. Eve gelir gelmez kendimi odaya kapattım. Defter yatağımın üzerindeydi. Bense volta atıp duruyordum. Tam deftere uzanacakken annemin sesi geldi.

- Meeeeert Ezgiii yemek hazır

Defteri alıp komodinimin çekmecesine koydum. Aşağı indim. Babamla Ezgi masaya oturmuştu. Annem beni görür görmez :

- Açsın di mi oğlum? dedi. Ben ilk başta nolduğunu anlamadım ama Ezgi arakadan Hayır der gibi kafasını sallıyordu.

Lan kesin annem güzel bi yemek yapmıştır. Bu da benim tabağımı yemek için böyle yapıyordur. Pislik

-Evet anne kurt gibi

-Oyy kıyamam sana , geç otur hemen

Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle yerime oturdum. Yanımdaki Ezgi'ye döndüm.

-Salak mı sandın kızım beni? Benim tabağımı da yiycektin di miiii?

- Deney yemek gerizekalı

-Ne ! dememle bizi dinleyen babam kahkaha atmaya başladı.

-Baba nasıl uyarmazsın beni.

-Ne kadar çok insan o kaar az yemek koçum.

Ezgi'yle çak yaptılar. Bense kaderime boyun eğdim. Deney yemek annemin yeni öğrendiği tarifleri deneyince ortaya çıkan şeydi ve gerçekten tadı hiç hoş değildi. 

Annem tabağı önüme koydu. Tabağımda yeşil bi püre vardı ve icinde ne olduğunu gerçekten bilemiyordum. Yemeğe başladık.

-Hadi bakalım başlayalım yemeğimize

-Cesareti olan varsa başlasın , dedi babam fısıltıyla

Annem parlak meraklı gözlerle bizi süzüyordu.

•••••

Yemeğe oturalı 15 dakika olmuştu. Ben daha bir iki lokma anca almıştım. Hala tabağımla bakışıyordum. Eger baktığım tabak değil de bi kız olsaydı kesin abisinden dayak yerdim. O derce bakıştık yeşil püremle.

Ya biraz once daha az değil miydi bu?

Hwmen sağıma baktım. Ezgi'nin tabağıma kaşık kaşık yeşil kusmuk boşalttığını gördüm. Hemen eline vurdum. O da önüne döndü.  Bense kaçış planları yapmaya başladım. Aklıma gelen planla hemen Ezgi'ye döndüm. Fısıltıyla :

- Ezgi yemeği köpeğe verelim , dedim filmlerden hareketle. Ezgi bana hayatındaki en büyük sünepeye bakar gibi baktı.

- Bizim köpeğimiz yok gerizekalı

Aaa evet yok

-İşte ben hep bu yüzden köpek alalım diyorum ya.

- Ne karıştırıyorsunuz siz orda?

-Yok anne ne karıştırcaz , dedim. Ezgi hemen atıldı :

- Oğlunun saçmalıkları anne.

-Sus öyle denmez abiye , deyince bende bi havalaaaar

Durun TRINK TRINK fikrim geldi.

-Anne ben biraz daha yiycem yemekten , deyip masadan kalktım hızla

-Oğlum daha tabağın

-Biliyorum anne ama soğudu tabağımdaki yenisini alcam.

-İsraf Mert israf , diye bağırdı babam.

Kaçışımı kıskanıyor. Biliyorum

-Kıskanma baba

Mutfağa gidip tabağımdakileri boşalttım. Ve hemn odama tüydüm. Annem olmasa Ezgi'ye kapak yapardım ama neyse.

Odaya çıkıp yatağıma oturdum ve komodinimin çekmecesiyle oynamaya başladım. Açıp kapatıyordum sürekli. Açarken sol tarafımdaki şeytan" Mert sanane elin kızının duygusundan aç " diyor. Kapatırken sağ tarafımdaki melek " Mert o bir insanın özeli " diyor. Ve şeytan tekrar işe karışıyor " Ne zamandan beri bu kadar düşüncelisin ki "

Melek hemen atılıyor " Şuandan itibaren di mi Mert ".  Şeytan " değil " deyip meleğe saldırıyor.  Ve ölümüne bir kavgaya tutuşuyolar. Sanki bi ara şeytanın gözü çıktı ve o tekrar yerine taktı gibi geldi. Bak birazdan meleğin kanadı da kopacak derken yükselerden ak sakallı bir dede iniyor ikisini de yakasından tutup kaldırıyor.  Ve kafalarına bir şaplak geçiriyor. Sonra ellerinden tutuyor. Ve bir toz bulutu gibi 'Bum' diye kayboluyolar.

Kafamdaki bu salak düşünceden kurtulmak için kafamı iki yana salladım. Sonra kızın defterinden uzak durmak icin telefonumu elime aldım.

5 mesaj

3 tanesi Enes'ten

  1) oğlum

  2) nerdesin lan

  3) iyi peki oldu o zaman himm ok

Valla salak bu çocuk

1 tanesi Ahmet'ten

  Mert bugünün derslerini tekrar etmeyi unutma !

Ahmet bizim inek işte. Hepmizi çalışmaya yönlendiriyo.

1 tanesi Ceren'den

  Mert napıyosun?

Ceren bana takık bir kız.  Tabi bütün kızlar bana takık ama bu biraz haddini aşan tiplerden.

Neyse whatsappa girmeyi düşündüm. Ama telefonun kafayı yemesinden korktum. Bizim gruptakiler fazla geveze de

Telefonu da bırakıp gitarımı elime aldım. Bir süre sonra kendimi fazla kaptırıp bağrınca annem odama daldı.

- Meeert bu ses ne ? Hepimizin kulaklarını maffettin. Komşular ne der? Necmiye teyzen " bu kadin ne biçim çocuk yetiştiriyor" demez mi? Hemen bırak gitarı. Bwni dedikoducu Necmiye'nin ağzına sakız yapıcan.

Bağırdı bağırdı çıktı.

Tüh artık oyalanacağım bişey de kalmadı napsamki (!)

En iyisi komodinimi falan düzelteyim. Ve boooommm defter elimde.

Defter elimdeydi . Evet. Ama kendimi kötü hissediyorum. Bu kadar iğrenç biri olamam.

Defteri okumaktan vazgeçtim.  Tam komodinimin üzerine koyarken arasından bir kağıt sıyrıldı. Bu sefer kendime hakim olmayıp kağıdı elime aldım. Bir fotoğraftı. Fotoğrafta orta yaşlarda bir kadının yanında gözlerinin içi gülen bir kız vardı. Kız 12-13 yaşlarında duruyordu. Ve gerçekten çok güzeldi. Masmavi gözleri vardı. Küçük ama dolgun dudakları ona ayrı bir sevimlilik katıyordu. Sanırım bu kız Nisa yani defterin sahibi.  Kendime küfrettim onu daha önce fark etmediğim için.

Fotoğrafın arkasını çevirdiğimde bir yazıyla karşılaştım.

"Seni çok özledim anne "

Fotoğraftaki kadın annesi olmalı. Fotoğrafa tekrar bakınca kızın gerçekten çok mutlu olduğunu fark ettim ve arkadaki yazidan hareketle bu kızı ağlarken hayal ettim.

Hay ben kendi hayalime sıçayım. Güzelim kızı ne hale soktum. Of Allah'ım sümüklü sümüklü.

Neyse konumuza dönelim. Defteri okumayıp yarın kızı bulmaya karar verdim. Belki " Kahramanım benim " deyip boynuma sarılır.

Bi dakka lan ya fotoğraftaki kız değilde kezbanın biri çıkarsa o kadar ümitlendik şimdi ama

Fotoğrafı defterin arasına koyup yattım.

Rüyamda Nisa'yı görmek umuduyla. ..

Düzeltme: Nisa'yı değil fotoğraftaki kızı.  Şimdi Nisa'nın kezban çıkma ihtimali de var.

GünbegünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin