Günlüğe biraz daha yaklaşıcaz bu bölümde. Keyifli okumalar :)
•••••
-Mert uyan artıııık!
-5 dakka daha anne.
- Ezgi abini uyandır kızım.
Homurdanarak diğer tarafa döndüm.
''Bi dakka ... ne dedi o ?''
-Aa Ezgi defol , diye bağırdım. Başımın altından yastığı çekmişti.
-Annem abini uyandır dedi.
-Eminimki bunu kast etmedi.
-Belki de bunu kast etmiştir.
Yorganı üzerimden çekti. Ben ayaklanmaya çalışırken o da kikirdeyerek odadan çıktı.
Şuan yüzümü yıkama kısmını geçmek istiyorum.
Giyindim ve kravatımı boynuma astım. Canım hiç kahvaltı yapmak istemiyordu.
-Anne ben çıkıyorum, diye bağırdım ve fısıltıyla :
- Babamın cüzdanından 20 lira aldım, dedim.
Izinsiz aldığımı söyleyemezler.
-Tamam Mert sen git oralarda katkılı katkılı beslen yavrum. Burda mis gibi peynir , zeytin , domates dururken sen git sandivic ye olum.
- Bi sakin ol Esma Sultan ya. Hadi size afiyet olsun.
Dışarı çıkıp servisi beklemeye başladım ki beni ağaç yapmadan geldi ilk defa. Zaten hava güzelken çabuk gelir hava soğukken kıçımın buz tutmasını bekler. Ben binerken Ezgi de arkamdan yetişti.
- Bekleme yapma Mert. Hafi hadi
-Sus gız abi diycen bana
-Olur Mert.
-Bak varya . Neyse ..
Önüme dönüp gülümsedim :
- Günaydın ergen tayfası
En arka sıradaki cam kenarına geçip kulaklıklarımı taktım. Pretty Reckless - make me wanna die'yı açtım. Bu kadının sesini seviyorum ama tipi cin çarpmış gibi valla. Şahsen ilerde rockçı falan olursam gayet mütevazi bir tip olucam. Sahnede bağırmaktan sesim kısılabilir ama öyle kedi yiyen , gözünü karalayan tiplere dönemem. Sonuçta biz de Anadolu çocuğuyuz.
''Ulan bi dediğin bi dediğini tutmuyor Mert''
Neyse hayalimize geri dönelim. Sahneye kot pantolon ve tişörtle çıkıyorum. Ve şarkımı söylemeye başlıyorum. Herkes ritmime uyuyor. Nakaratta coşuyoruz.
I'll never be good enough
You make me wanna die
yeaaaaa
-Ne var olum je dürttüklüyon
-Abi çok bağırdın da , benim kulak biraz hassas
-Senin kulağını. ..
•••••
Sınıfa girdim. Servisteki rezilliğimi kafamdan atmaya çalışıyordum ki. Ceren bağırmaya başladı.
- Günaydın Meeeeert
-Günaydın Cero
-Mert ben senin kahve arkadaşın mıyım? Sen benle neden...
Enes kafayı sıraya gömmüş oturuyordu.
Kesin bi derdi var lan çocuğun
- Mert kima konuşuyorum ben ?
- Sus gız, deyip Enes'in yanına doğru yürümeye başladım. Yanına geçip elimi sırtına yapıştırdım.
-Yavaş olum zaten canım sıkkın
-Neyin var kardeşim
-Ya boktan işler
-Neymiş bu işler
-Bu boktan dersler yüzünden babam beni *dıııııt* Sonra bu bok dershane hocası yakamda bu sefer ben onu *dıııııt * Bir de bok tarihçi beni sıçtım bokuma tüy dik...
-Olum bi dur bok püsür götürdü ortalığı.
Kıhkıhkıhkıh
-Mert hiç senin boktan esprilerini kaldıracak havamda değilim.
- Tamam, sustum konuya dönelim.
-Mert ben varya bu hayatı *dıııııııııt*
-Abi bi dur
-Hayır ben bu dershneyi *dıııııııııt*
-Bu tarihçinin de soyunu sopunu *dıııııııııt*
-Ne emellerin varmış senin de Enes
-Ben bu emellerin ta *dıııııııııt*
*dıt* ulan *dıt* et edebildiğin kadar
- *dıttırıdıııtdırırıtdırırıt*
•••••
-Enes kalk lan kalk zil çaldı.
- Ha . Zil mi çaldı? Lan benim dershenm var geç kaldım görüşürüz.
-Görüşürüz.
Enes sınıftan çıktı ben de kalemimi falan çantama koyayım dedim de zaten fazla sürmedi. Çünkü bir tek kalemim var. Ucu silgiyi falan otlanıyom milletten. Kalemi çantaya koyarken elim deftere çarptı. Oflayarak defteri aldım. Sıraya çöküp defterle konuşmaya başladım.
-Ahh birader napıcam ben senle. Alıyorum elime okuycam olmuyor. E bırakıyorum her gördüğüm de aklım sende kalıyor. Beynimde şeytan melek savaşıyo senin yüzünden. Napıcam ben seni. Nerden bulaştıysam sana. Bi dakka. Nerden Bodrum kattan
GÖRMEDİM DUYMADIM BİLMİYORUM
En iyiysi ben seni oraya geri koyayım.
Bodruma koşmaya başladım defteri bulduğum yere gittim. Tam defteri koyacaktım ki bi ses duydum. Defteri göğsüme yaslayıp sesin geldiği yere doğru döndüm. . Bir kızla müdüre konuşuyodu. Bi dakka bu kızı tanıyorum. Bu bu Nisa. Ohaa lan buldum. Hem de sandığımdan daha güzel. Büyümüş serpilmiş , bir içim su maşallah
Noluyo lan koca karılara bağladım.
Ama Nisa'nın okul çıkışında müdüreyle ne işi olabilir ki. Duvarın arkasına geçip dinlemeye çalıştım ama hiç ses gelmiyordu. Bir süre sonra hafif hafif bi seyler duymaya başladım.
-Bana karşı gelme
-Bana Karışma. Bu benim hayatım. Hem sen neyimsinki hayatıma burnunu sokuyosun.
-Senin benim neyin olduğumu çok iyi biliyosun Nisa . Ayağını denk al.
Ve Müdüre Sedef Hanım'ın topuk sesleri. Saklandığım yerden çıktım. Nisa'yı olduğu yere çökmüş ağlarken görünce istemsizce ona yaklaşmaya başladım.
Yaklaştıkça daha da güzelleşiyordu ama ağlıyordu. Girgide daha çok hıçkırıyordu. Sanırım defteri vermek için uygin bi zaman değildi.
Geldiğimi fark edince kafasını kaldırdı ben de defteri arkama sakladım. Masmavi gözlerini once vücudumda gezidirdi. Sonra benim gözlerime odakladı. Nemli gözleri tehditkar bakıyordu. .
-Ne var , dedi bağırarak ve devam etti
-Neye bakıyosun sarışın. Acıyo musun bana? Durma acı . Eski ben olsa o da acırdı zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günbegün
HumorBir defter bir kızı ne kadar anlatabilir? Bir kızın kimliği ne kadar değişebilir? Bir çocuk bir kızın ne kadar yanında kalabilir? Mert bu soruların cevaplarını Nisa'nın defterinde ararken günbegün ona aşık oluyor. Nisa'ysa günbegün kendi karanlığ...